"Osmanlıca Dediğimiz Şey Japonca, Fransızca ya da Rusça Değildir"
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Osmanlıca dediğimiz şey Japonca, Fransızca ya da Rusça değildir." dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Osmanlıca'nın Japonca, Fransızca ya da Rusça olmadığını belirterek, "Yunus Emre'nin dilidir, Namık Kemal'in dilidir, Atatürk'ün eğitim gördüğü, kullandığı ve yazdığı dildir. Türkçe'nin başka bir alfabeyle yazılması olan Osmanlıca'nın öğretilmesine karşı durmak gerçekten anlaşılır bir şey değil" dedi.
Kurtulmuş, 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın TBMM Genel Kurulu'ndaki ikinci tur görüşmelerinde sorumlu olduğu kuruluşların faaliyetlerine ilişkin bilgi verdi ve değerlendirmelerde bulundu.
Muhalefet partilerinin AFAD, TİKA ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile ilgili eleştirilerini not aldığını ve yapıcı eleştirilerden yararlanacaklarını dile getiren Kurtulmuş, "Ortaya koyacağınız somut tekliflerin başımızın üstünde yeri var" diye konuştu.
AFAD'ın kuruluşundan bu yana ciddi anlamda profesyonelleştiğini belirten Kurtulmuş, AFAD'ın risk yönetimi için 28 hizmet grubunun tasnif, görev ve sorumluluklarının belirlendiğini söyledi.
Suriyeli 1 milyon 700 bin sığınmacıya ev sahipliği yapan kuruluşların başında AFAD'ın geldiğini ifade eden Kurtulmuş, "Din, dil, etnik köken ve herhangi bir mezhep ayrımı gözetmeksizin Suriye'deki iç savaştan kaçan herkese kapılarını açmıştır" dedi.
Kobani'deki gelişmeler nedeniyle Türkiye'nin 72 saatte 200 bin kişiyi kabul ettiğini anlatan Kurtulmuş, "Yurt dışında karşılaştığımız yabancı siyasetçilerle, bakanlarla, yöneticilerle konuştuğumuzda birkaç bin mülteciyle karşılaşılan ülkelerin nasıl 'yandım Allah' diyerek yakındıklarını biliyoruz" ifadesini kullandı. Türkiye'ye yeni sığınmacı dalgası olmamasını dileyen Kurtulmuş, bu tür durumlara karşı da gerekli hazırlıkların yapıldığını kaydetti.
Kurtulmuş, Türkiye'deki 1 milyon 700 bin sığınmacının yaklaşık 1 milyon 450 bininin kayıt altına alındığını, yıl sonuna kadar da kalanların kaydedileceğini belirtti.
Türkiye'nin sığınmacılara bugüne kadar 4 milyar 650 milyon dolar yardımda bulunduğunu anlatan Kurtulmuş, "Türkiye insani yardımlar konusunda nominal değer olarak dünya üçüncüsü ama insanı yardımların gayrisafi milli hasılaya bölünmesiyle ortaya çıkan kriterde ise dünya birincisidir. Bu çalışmalarla ne kadar iftihar etsek azdır" dedi.
Türkiye'nin deprem ülkesi olduğunu dile getiren Kurtulmuş, olası İstanbul depremiyle ilgili gerekli tedbirleri almaya çalıştıklarını söyledi. Kurtulmuş, İstanbul'da erken uyarı ve tahmin yapabilen altyapı hizmeti geliştirildiğini, afet yönetim ve karar destek sistemlerini faaliyete geçirdiklerini kaydetti.
Türkiye'yi afete hazır hale getirmenin önemine değinen Kurtulmuş, "Afete Hazır Türkiye" kampanyası çerçevesinde, Afete Hazır Aile, Afete Hazır İş Yeri, Afete Hazır Gençlik ve Afete Hazır Okul kampanyalarıyla ilgili çalışmaların devam ettiğini belirtti.
Dukha Türkleri'nin Ren geyiği projesine destek
Numan Kurtulmuş, TİKA'nın fevkalade önemli başarılara imza attığını da vurgulayarak, kuruluşun faaliyetlerini "kültür diplomasisi" olarak niteledi.
Kuruluşun sadece gelişmekte olan ülkeler değil, gelişmiş ülkeler tarafından da örnek alındığını dile getiren Kurtulmuş, Türkiye'nin 2013'teki dış yardımlarının 3 milyar 307 milyon dolara ulaştığını, yardımlarda en az gelişmiş ülkelerin önemli yer tuttuğunu söyledi.
Kurtulmuş, 2002'den 2014'e kadar TİKA'nın ofis sayısının 12'den 40'a çıktığını, proje ve faaliyet sayısının ise 2 bin 241'den 13 bin 263'e yükseldiğini ifade etti.
TİKA'nın Türk dünyasına yönelik faaliyetlerde bulunmadığı eleştirilerini yanıtlayan Kurtulmuş, bu alandaki faaliyetlerden örnekler verdi. Kurtulmuş, 24 Aralık'ta Kırgızistan'da Gaspıralı İsmail Bey'in ölümünün 100. yılında "dilde, fikirde, işte birlik" konulu konferans düzenleyeceklerini, önümüzdeki hafta Moğolistan'ın en uç noktasında Dukha Türkleri'ne Ren geyiği verileceğini ve Ren geyiği projelerinin geliştirilmesi için TİKA tarafından destek sağlanacağını vurguladı.
Makedonya'nın Kocacık Köyü'nde Atatürk'ün babası Ali Rıza Bey'in evinin restore edildiğini anlatan Kurtulmuş, bu çalışmada üniversitelerden ve yerel ofislerden bilgi alınarak, binanın aslına uygun yenilenmeye çalışıldığını ifade etti.
Kurtulmuş, Myanmar'daki Thayet Türk Şehitliği ile Cezayir'deki Cezayirli Hasan Paşa Camii'nin restorasyonunun en doğu ve en batıdaki iki uç örnek olduğunu dile getirdi.
-" Atatürk Barış Ödülü'nün 2015'te tekrar verilmesi planlanıyor"
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın yurt dışındaki vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla yakın ilişki içinde olduğunu belirten Kurtulmuş, vatandaşlık haklarının hatırlatıldığını, Almanya'da çocukları ellerinden alınan ailelere hukuki destek vermek için 400 hukukçuya Türkiye'de eğitim verildiğini bildirdi.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile bünyesindeki diğer kuruluşların faaliyetleri hakkında da bilgi veren Kurtulmuş, "İnşallah uzunca bir süredir verilmemiş olan Atatürk Uluslararası Barış Ödülü 2015 yılı içerisinde 13 yıl aradan sonra verilmesi planlanmaktadır" dedi.
-Osmanlıca tartışması
Numan Kurtulmuş, liselerde Osmanlıca ders tartışmasına da değinerek, bir anısını şöyle anlattı:
"Üniversite yıllarındayız ya da üniversiteyi bitirmişiz, Cemil Meriç'i ziyarete gittiğimizde aynen şunları söylemişti. Dedi ki sohbetin bir yerinde, 'Bakın, yıllarca Türkiye'de insanlara Fransızca öğretmeye çalıştık. Ben de Fransızca çok öğretmeye çalıştım ama zannediyorum Türkiye'de kolay kolay kimseye Fransızca öğretemedik çünkü zor bir dil, farklı bir dil, yabancı bir dil, onu öğretmek çok zor. İnsanlara Fransızca öğretmeye uğraşacağımıza kendi dilimizin başka bir harfte yazılma şekli olan Osmanlıca'yı öğretseydik bugün herhalde herkes Osmanlıca'yı öğrenmiş olurdu'. Aynen cümle cümle, kelime kelime kendisinin sözüdür. Osmanlıca dediğimiz, eski Türkçe dediğimiz şey ya da bir zamanlar Türkçe'nin başka bir alfabeyle yazılması dediğimiz şey, Japonca, Fransızca ya da Rusça değildir. Bu ülkenin, bu milletin yıllarca konuştuğu bir lisandır. Türkçemiz'in, şu konuştuğum lisanın başka bir alfabeyle yazılmasıdır. Yunus Emre'nin dilidir, Namık Kemal'in dilidir, Atatürk'ün kullandığı ve yazdığı dildir, eğitim gördüğü dildir. Dolayısıyla, bunu bir polemik meselesi haline getirmeyelim. Bu, Türkiye kültürünün, Türkiye'nin kültürünün zenginleşmesinin vasıtalarından birisidir. Kime verilir, nasıl verilir, ne zaman verilir, hangi şartlarda verilir, bu teknik bir ayrıntıdır. Türkçe'nin başka bir alfabeyle yazılması olan Osmanlıca'nın öğretilmesine karşı durmak gerçekten anlaşılır bir şey değil." - TBMM