11. Cumhurbaşkanı Gül, Canlı Yayına Katıldı
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Terörle mücadele eninde sonunda kazanılır ama burada çok dikkat edilmesi gereken bir şey; Türkiye açısından halk. Şunu açıklıkla söylemek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın içinde Kürt aidiyeti olan vatandaşlarımızın devlete ve millete bağlılığını, aidiyetini hiç zayıflatmamak gerekiyor" dedi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Terörle mücadele eninde sonunda kazanılır ama burada çok dikkat edilmesi gereken bir şey; Türkiye açısından halk. Şunu açıklıkla söylemek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın içinde Kürt aidiyeti olan vatandaşlarımızın devlete ve millete bağlılığını, aidiyetini hiç zayıflatmamak gerekiyor" dedi.
Gül, NTV'de canlı yayınlanan programda, Oğuz Haksever'in moderatörlüğünde gazeteciler Ayşe Böhürler, Ali Bayramoğlu ve Murat Yetkin'in sorularını cevapladı.
Seçim sonuçlarına ilişkin bir soru üzerine Gül, güçlü bir hükümetin kurulmasını Türkiye için çok faydalı gördüğünü, bunun da 2 büyük partinin bir araya gelmesiyle mümkün olacağını söylediğini ifade ederek, "Orada tek düşünce şuydu, her iki taraftan da liyakat esaslı insanlardan kurulacak bir hükümet ancak, bakanlar eğer çok partizan olursa koalisyon hükümetleri yürümez ama liyakat esaslı insanlardan bakanlar konursa o zaman çok faydalı olurdu ve Türkiye'de birçok gerginliği de giderirdi. Güzel hizmetler yapılabilir, birçok polemik konusu konular, polemik konusu olmaktan dışarı çıkar düşüncesinde o zaman hatırlarsanız ben açıkça teşvik etmiştim arkadaşlarımızı da onları da aramıştım ama işin içini bilmiyorum, neler görüşüldü, ne oldu nasıl oldu. Neticede geride kalmış oldu" diye konuştu.
Abdullah Gül, 7 Haziran seçimlerinin ardından Türkiye'deki gelişmelerin ve terör saldırılarının artmasının hatırlatılması üzerine, teröre hiçbir haklı gerekçe gösterilemeyeceğini, terörün şiddetle reddedilmesi gerektiğini vurguladı. Gül, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Maalesef, üzülerek görüyorum ama hani masallarda 'Az gittik uz gittik dere tepe yol gittik, bir baktık arpa boyu yol gitmişiz' derler... Türkiye'nin birdenbire böyle bir ortama girmiş olmasını gerçekten büyük bir üzüntüyle karşılıyorum. Benim bütün devlet hayatım neredeyse bu meselelerle geçti. Bugün buna bir gerekçe yok. Bunu açıkça söyleyeyim. Yani, terör örgütü, PKK ne yaptığının farkında mı değil mi, kim tarafından nasıl kullanılıyor, nasıl motive ediliyor, bunlar çok sorgulanacak şeyler ama ortada bir gerçek var ki, sadece Türk ailelerinin ocağına ateş düşmüyor. Sadece Türk aileleri ağlamıyor, Kürt aileleri de ağlıyor. Herkesi ağlatıyorlar. Görüyorsunuz cenazelerde Kürtçe ağlayarak polislerin, askerlerin cenazesi kalkıyor. Bu asla kabul edilebilir bir şey değil."
Herkesin terör karşısında durması ve terörle mücadelenin sonuna değin sürmesi gerektiğini ifade eden Gül, "Terörle teröristin silahı ne kadar güçlü olursa olsun devletin silahı daha güçlü olur. Terörle mücadele eninde sonunda kazanılır ama burada çok dikkat edilmesi gereken bir şey; Türkiye açısından halk. Şunu açıklıkla söylemek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın içinde Kürt aidiyeti olan vatandaşlarımızın devlete ve millete bağlılığını, aidiyetini hiç zayıflatmamak gerekiyor. Terörle mücadele ederken Kürt vatandaşlarımızı herhangi bir şekilde rencide edecek ve herhangi bir şekilde onların aidiyetini zayıflatacak bir tarz olursa en büyük tehlikeyle o zaman karşılarız. Esas tehlikeyi orada görüyorum. Bugün açıkçası bütün Kürt vatandaşlarımızın sadece bir siyasi şemsiye altında olmalarını da çok yanlış görürüm" diye konuştu.
11. Cumhurbaşkanı Gül, yanlış söylemlerin, bazen yanlış davranışların farkına varmadan başka gelişmelere neden olabildiğini kaydederek, terör meselesinin Türkiye'nin en yakıcı meselesi olduğuna işaret etti. Gül, "Benim en çok dikkatini çektiğim husus, bu işin bölgesel ve uluslararası olay haline getirttirmemek. Onun için herkesin kendi problemini kendisi vaktiyle çözmesi gerekir" ifadesini kullandı.
"Gerginlik, olağanüstü dönemler, birkaç sene olamaz"
Türkiye'nin son bir yılını değerlendirmesi istenen Gül, "Bütün siyasi ve devlet hayatındaki tecrübemle, içerideki ve dışarıdaki temaslarım, bilgilerim, birikim çerçevesi içinde baktığımda bugünkü bu gerginlik, bu stres halinin devam etmesi Türkiye'ye çok çok maliyetli olur" dedi.
Gerginliğin, olağanüstü dönemlerin, kısa dönemli, 3 ay, 6 ay olabileceğini ancak birkaç sene olamayacağını dile getiren Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yani bir iki senedir olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz, bu gayet açık. Bundan bir an önce Türkiye'yi muhakkak çıkartmak lazım, bir an önce çıkmak lazım. Yoksa bu kutuplaşma sadece siyasi partiler arasında bir kutuplaşma değil. Bir bakıyorsunuz bu gazetelere, düşünenlere, yazarlara, çizerlere, toplumun başka kesimlerine herkese dağılıyor. Gazeteler gazetelikten çıkıyor, PR organı haline geliyor. Her şey... Bu, bugünkü dünya şartlarında, bugünkü bölge şartlarında Türkiye asla böyle olmaması gerekir. Türkiye'nin çok sağlam bir ada halinde olması ve kendisini çok konsolide etmesi gerekir, bir an önce bundan çıkmak gerekir. Bunu bütün samimiyetimle ve bunu ülkesini seven, şerefle bütün makamlarda temsil eden bir insan olarak böyle görüyorum. Böyle devam etmemesi lazım. Bu nasıl olacak? Şüphesiz ki bunu ülkeyi yönetenler yapacaktır. Bu da yapılabilir. Türkiye çok daha zor dönemlerden geçti. 2000'li yıllarda tarihin en büyük krizlerini geçirdi, çıktı Türkiye. O zaman da büyük kutuplaşmalar vardı, neler neler olmuştu, siyaset nasıl atomize olmuştu.... Bundan sonra doğru söylem, doğru politikalar, reformist bir yaklaşımla bütün o problemlerden çıkıldı ve Türkiye çok parlak bir dönemini yaşadı 10 sene. Doğrusu Türkiye'yi tekrar ona döndürmek lazım."
"Türkiye'nin içinde bulunduğu koşulları, komplo teorileri ve uluslararası güçlerle açıklanmasını doğru bulmadığını" aktaran Gül, "Türkiye düşmanı, İslam düşmanı, Türk düşmanı... Dünyanın her tarafında belli çevreler vardır, bunların hepsini biliriz ama siz fırsat verirseniz bunlar harekete geçer. Türkiye'yi yönetenlerin şüphesiz ki, bunun farkında olarak, Türkiye'yi demin söylediğim şeyden çıkartmaları lazım" diye konuştu.
"Ahmet Bey'i siyasete ben soktum"
Gazeteci Böhürler'in, "Katar'da çıkan Şark gazetesine bir röportaj vermişsiniz. Türkiye'nin tekrar İslam ülkelerinde ilham verici hale gelmesi için dış politikasını, özellikle Ortadoğu ve Arap politikalarını daha gerçekçi bir şekilde gözden geçirmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Burada daha gerçekçi bir dış politika derken kastınız nedir? Sayın Davutoğlu 'sıfır sorun' politikasıyla Dışişleri'nde bir süreç başlatmıştı..." şeklindeki sözleri üzerine Abdullah Gül, gülerek araya girdi ve "Ben Dışişleri Bakanıydım o zaman. Onu uygulayan bendim. 5 sene Dışişleri Bakanlığı yaptım" ifadesini kullandı.
Böhürler'in "Siyasete sizinle birlikte başlayan birisiydi Sayın Davutoğlu aynı zamanda" şeklindeki sözlerine Gül, bu kez "Ahmet Bey'i ben doğrusu siyasete soktum. 5 sene de benimle beraber oldu Dışişleri'nde..." diyerek karşılık verdi. Böhürler sorusunu "Gerçekçiliğini ne zaman kaybetti Türk dış politikası? 'Gerçekçi olmalı' derken ne kastediyorsunuz? Nasıl daha gerçekçi olabilir?" diyerek tamamlarken, Gül, "Şimdi bazı şeyler, bizim dışımızda gelişen olaylar da var şüphesiz ki. Bütün Ortadoğu ve İslam ülkeleriyle ilişkilerimizde açıkçası şunu görmüşümdür. Türkiye, bütün bu ülkelere soft power'ıyla çok etkili olur. Hard power'ıyla bu ülkelerin iç meseleleriyle uğraşarak veya askeri güçle bu ülkelerde Türkiye'nin bir etkisi olmaz açıkçası" değerlendirmesinde bulundu.
"Suriye politikasındaki değişiklik
Abdullah Gül, "Türkiye'nin Suriye politikasındaki değişikliği yanlış mı buluyorsunuz?" şeklindeki soruya, "Suriye'deki rejimden hepimiz nefret etmişiz, bu gayet açık bir şey. Çünkü orada nelerin olduğunu hepimiz biliyoruz" karşılığını verdi.
Suriye'de silahlı mücadelenin Türkiye'nin dışında geliştiğini vurgulayan Gül, "O süre içinde maalesef dış dünya bizim daha çok diyalogla konuşarak etki etmemize de çok fırsat vermedi açıkçası. Neticede ilişkiler hep koptu. Burada açıkçası uluslararası camiayı suçlarım. Çünkü uluslararası camia olaylar başladığında o kadar yüksek hamasi retorik yaptı ki, arkasına güç koymadı. Arkasına güç koymayan hamasi söylemler ve retorik hemen görüldü. Neticede doğrusu bunu bir süre geçtikten sonra hepimiz gördük" diye konuştu.
"Tropikal bir iklim yaratırsanız, nasıl bitkilerin yetişeceğini tahmin etmeniz gerekir" diyen Gül, uluslararası camianın oluşturduğu iklimin ardından ortaya çıkan sığınmacı, radikal unsurlar gibi meselelerin hiç kimse için sürpriz olmadığını vurguladı.
Irak savaşı başladığında da kendisinin "Irak küçük bir Ortadoğu'dur. Pandora'nın kutusunu açarsanız ne çıkar belli olmaz" dediğini aktaran Gül, "O kutu öyle bir açıldı ki, ondan sonra da açıldıkça açılıyor. İçinden hala neler çıkıyor neler çıkıyor. Neticede Türkiye'yi çok etkiliyor. Çünkü bizim çevremiz, bizim mücavir alanımız, ateş varsa yangın varsa bizi de çok etkileyecektir. Suriye meselesinde siyasi bir çözümden başka bir yol yok açıkçası" diye konuştu.
"Bazıları çabuk düşeceğini zannediyorlardı"
"Siyasi çözüm derken" şeklinde araya girilmesi üzerine Gül, "Diplomasi, konuşarak... Ne demek şimdi Suriye'ye komşu olan ne Türkiye ne İran ne Ürdün ne Suudi Arabistan ne Mısır, bunlar bir araya gelip de, 'Bu bizim bölgemiz bu ateş yanıyor, bu ateş hepimize sıçrıyor' demiyor da ben hayret ediyorum doğrusu" dedi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Esed ile görüşülmeli mi?" sorusunu, "Bunu hemen oraya getirmemek gerekiyor" şeklinde yanıtladı. Gül, "Suriye dışındaki aktörlerin mi oturup konuşması lazım" denilmesi üzerine, "Ne gerekiyorsa o olur. Yoksa işte bu kadar 2 milyon Türkiye'ye gelir, bu kadar insan sefil başka tarafa gider, 1 milyon insan Ürdün'de... Orada da bulunanlar yaşıyor mu yaşamıyor mu? Cehennem hayatı yaşıyorlar" ifadesini kullandı.
Murat Yetkin'in 2011 yılının eylül ayında kendilerine üst düzey bir Hükümet yetkilisinin "Esed'in 6 ay ömrü kaldı" şeklinde ifadeler kullandığını aktararak, "Bu yanlış tahlilleri görüp düzeltme imkanınız olmadı mı?" şeklindeki sorusuna Gül, "Bunları şüphesiz çok konuştuk. Konuşulmaz olur mu? İşimiz gücümüz, en yoğun konuşmalar, görüşmeler, raporlar... Hepsi en son yıllarımızı, en büyük dış politika meselesi, şüphesiz ki bu oldu ama bazıları çok çabuk düşeceğini zannediyorlardı" cevabını verdi.
Gül, o dönemde kendisinin "Rusya'yı dengeleyecek ABD yok, İran'ı dengeleyecek başka bir ülke yok" şeklindeki düşüncelerinin çok açık olduğunu ve ABD'de de çok tartışıldığını dile getirdi.
(Sürecek)