Burcu Çetinkaya Yarışmadan Nasıl Elendi?

Burcu Çetinkaya Yarışmadan Nasıl Elendi?
Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Ünlü kadın yarış pilotumuz Burcu Çetinkaya bir süre önce girdiği Yok Böyle Dans'tan nasıl elendiği Star Gazetesi'ndeki köşesinde yazdı. İşyte o yazı.

Dans yarışmasından nasıl elendim?

Yok Böyle Dans'ta yarıştığım ilk gece elendim. Ralliler yüzünden yarışmada hiç görünmeyerek zaten üç adım geride başlamıştım. Gözümü hırs bürüdü ve müzik başladığında acayip kasıntı, abartı, sert hareketler yaparken buldum kendimi...

Hayat gerçekten güzel ve garip. Şu an kazanmak için savaşmaya, Antalya Rallisi'ne yola çıkıyorum. Bu yolda sizlere çok yakında kaybettiğim bir yarışmayı ve kaybetmenin dayanılmaz hafifliğini yazıyorum. Oysa üç hafta önce Türkiye'nin en popüler isimlerini üreten programlar yapmada usta Acun Ilıcalı'nın Yok Böyle Dans'ında yarışıyordum. Gözümde büyütmüş, hayaller kurmuştum. Arada bir insanın burnu sürtülmeli

Hayatım hep yarışarak geçti. Küçükken babamın arkadaşlarıyla bilek güreşi yapmaya çalışırdım. Okulda koşu, uzun atlama, basketbol, snowboard, voleybol, satranç, tenis her dalda yarıştım. Ardından ralli yarışlarında kendimi buldum. Medyapım'ın Can Dostum yarışmasında ilk hafta son ikiye kalsam da eğitmenim Mustafa ve köpeğimiz Star ile birlikte finale son ikiye kadar çıktık. Yani ne bulsam yarıştım ve genelde de başarılı oldum. Sonra sürekli başarılı olmanın insanı ne kadar sevimsiz bir yaratık haline getirdiğini gördüm. Kaybetmeyi bilmeli, hatta arada bir kaybetmeli insan. Burnu sürtmeli, egosu yerini bilmeli. Yok Böyle Dans için Acun'a sonuçta ben ulaşmıştım. Orada olmak istemiştim. Çünkü dansı seviyordum. Yaptığım işi, ralliyi duyurmak için de güzel bir fırsattı. Ayrıca bir hava değişikliğine ihtiyacım vardı. Sonra Acun da toplantıda "İyi olur, değişik olur, hem yarışlardan da görüntü veririz, hocanı yarışa da yollarız gerektiğinde" deyince dünyalar benim oldu. Yarışırken otomobille toprakta dans ederkenki görüntülerim çok daha büyük bir kitleye ulaşacak, diğer yanda ise dansı öğrenmek beni mutlu edecekti. Oysa evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyordu. Daha ilk hafta Adriana Lima ile tanışmış olmayı kaçırmış olmanın yanında yarışmada hiç görünmeyerek üç adım geride başlamıştım. Sonra çok çalışmaya başladım Stas ile. Bir sonraki haftanın dansını bile bitirmiştik. Yarışma günü geldi. Başta hiç hareket edemiyorken sonraki provalarda bazen Stas'ın mutlu olduğunu hissediyordum ama daha iyisi olmalıydı. Gözümü hırs bürüdü ve müzik başladığında acayip kasıntı, abartı, sert hareketler yaparken buldum kendimi. Derken o bir buçuk dakika bitti. Yapabildiğimden fazlasını yapmaya çalışmak hatasına düşmüş ve başaramamış biri olarak bu kez jüriye "Ama ben iyi olacağım, çok çalışacağım, hep iyiyim" mesajı vermeye başladım. Oysa mesela Cem Ceminay "Benden bu kadar! Azra sen geçen sene kuğu gibiydin, ben de ördek gibiyim" diyerek keyif katıyordu yarışmaya. Ama daha iyisini yapmak hırsı bana yapışmış bırakmıyordu. Son ikiye kalınca içimden "Keşke kendim olabilseydim", elenince de "Keşke olduğumdan fazlasını veya farklısını yapmaya çalışmasaydım" dedim.

Sınıfta kalmanın üzüntüsünü yaşıyordum

Yok Böyle Dans, uzun yıllardır gitmek istediğim dans kursuna bir adım olmanın dışında çok daha önemli şeyler öğretti bana. Yıllardır bildiğimi zannettiğim, kendime çok güvendiğim 'egosuna hakim olma' konusunda sınıfta kalabildiğimi gördüm. Sonra kös kös, yarışmadan ilk elenen ve yarışmada en az görünen insan olmanın yarattığı garip duyguyla uçağa bindim, bir başka yarışa, ralliye doğru mutsuz, uykusuz ve yorgun yola çıktım. Bir de işin yalnız olmama tarafı vardı. Partnerim Stas da çok istekliydi, üstelik benim olmadığım ilk hafta kendisine Almeda'yı eş olarak vermişlerdi ve iyi bir sonuç almıştı. Şimdi elenmişti ve ona karşı da sınıfta kalmanın üzüntüsünü yaşıyordum. Sanki onu yarı yolda bırakmıştım. Sonra her gün azaldı kaybetmenin acısı. Diyeceksiniz "Ne kaybettin, sanki sevdiğin biri hasta, bu mu derdin?" Oysa bilir misiniz, beklentilerini kaybeden ve kazanmaya alışık insanlar, ufak kayıplarda bile oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi olur. Devam edememenin maddi kaybı, bir anda insanların daha az ilgi göstermesi, reklam teklifi yapan bir iki firmanın bir daha aramaması, dans konusunda kabiliyetsiz olarak kendimi tanıtmış olmak dışında çok da bir şey kaybetmedim aslında. Ancak çok önemli bir şey kazandım, kaybetmeyi öğrendim. Kazanmak hırsının ayarı kaçtığında insan hem mutsuz hem sevimsiz olabiliyor. O yüzden unutmayın, her kayıp bir kazançtır aslında. Kaybetmek insana çok şey öğretir, eğer isyan etmeden, hırslanmadan, olgunlukla sindirebilirseniz kaybetmeyi ve yenilgiyi. Yeter ki sabırlı olun ve isyan etmeyin. Bir de kimseyi, başka hiçbir insanı gözünüzde fazla büyütmeyin. Hepimiz insanız ve bir gün bedenlerimiz aynı toprağın altında olacak.

BURCU ÇETİNKAYA STAR

Kaynak: OtomobilGazetesi.com / Otomobil
title
Close