'Sizi vücutlarınızdan, kıyafetlerinizden, mesleklerinizden, cüzdanlarınızdan, aile tarihinizden, sevilmemiş yerlerinizden bağımsız olarak seviyorum!'
Ekip içinde adım 'Kalben muhabiri'ne çıkacak kadar çok röportaj yaptım onunla. Bu kez evinin önündeki güzel yeşillikte bir araya geldik.
Ekip içinde adım ' Kalben muhabiri'ne çıkacak kadar çok röportaj yaptım onunla. Bu kez evinin önündeki güzel yeşillikte bir araya geldik. Uzun zaman sonra sosyalleşmek, tatlı mayıs havası çok iyi geldi ikimize de. Komşusu, ekip arkadaşımız Uygar (Taylan) da bize eşlik etti; videolarımızı çekti. Kalben pandemi günlerini en verimli geçiren sanatçılardan. Son bir senede pek çok tekli yayımladı. En son Teoman'la düeti 'Robot Kozmonot' ve eski şarkılarını yeniden yorumladığı 'Eski Yeniler' dinleyiciyle buluştu. Bu cuma da 'Şanssız Mücadeleci' çıkacak. Romanının ve romana özel hazırladığı albümün hazırlıklarıysa sürüyor. Ama bu haftanın gündeminde asıl 'meme hareketi' var...
'Hayat kısa, memeler sarkıyor' olayının başına gidelim, o mesajı okuyunca ne hissettin?
Hayatımın en acı, en şiddet dolu zamanlarından birinde reflü olmuş, 38 bedene düşmüştüm. O günlerde zayıfladığım için güzel olduğumu söyleyen herkese gerçekleri haykırmak istiyordum. O zamanlar geldi aklıma bu mesajı okuyunca. Şimdi kendimle, hayatımla mutluyum. Zayıfladığımda güzel olacağıma inanmıyorum.Yeme bozuklukları, hormonal rahatsızlıkları, yaraları olan insanlara bir şeyler söyleyip duruyoruz. Birbirimizi incitiyoruz. Bak, şimdi bu röportajı okuyanlara sesleniyorum: Sizi vücutlarınızdan, kıyafetlerinizden, mesleklerinizden, cebinizdeki cüzdanların ağırlığından, karizmanızdan, aile tarihinizden, kusur görülmüş ve sevilmemiş yerlerinizden bağımsız olarak seviyorum!
O mesajı şefkatle, yazan kişiyi de anlayarak yanıtlamışsın...
Emel zayıf olmanın güzel olduğuna inandırılmış olabilir. Sevdiği biri kilosunu eleştirmiş olabilir. Kilo veremediği için kendini suçluyor olabilir. İlaç kullanıyor olabilir. Ne ihtimaller var insan hayatı söz konusu olduğunda... Emel'le hiçbir derdim yok. Öfkeyle konuşmayı, yargılamayı, laf sokmayı doğru bulmuyorum. 35 yaşındayım ve başka yollar olmak zorunda artık benim için. Ama hiç şaşırmadığım bir husus medyanın dili oldu. Emel Hanım'a verdiğim yanıtın dostaneliğini hiçe sayan yalan yanlış manşetler... Öfkelenmişim, laf sokmuşum... Birkaç magazin sitesine yazdım hatta 'Siz de değişimin bir parçası olabilirsiniz biraz anlayış ve emekle' diye. Bakalım, göğe seslenmeye devam...
Yanıtı paylaştığın post, 40 bin beğeni almış. Pek çok kişi ilham alıp illüstrasyonlar çizdi, paylaştı. Bir 'meme hareketi' mi başladı böylece?
Kadın bedeni üstündeki baskı, kadın hayatını hiçe sayarak kurulmuş düzen mutlaka değişecek.. Bu sona giden yolda omuz omuza yürüyoruz. Sevgili Sezen Aksu'dan, muhteşem çizerlerden, ilk kez resim yaptığını söyleyen kadınlardan gelen onca sevgi, destek... Bana değil, bize... Ben bir sesim. Bizler birlikte bir özgürlük şarkısı oluyoruz şimdi. Hayatlarımızı, vücutlarımızı hiçe saymaya çalışan kanunlar ve kanun yapıcılar karşısında tüm renklerimizle duruyoruz.
Buradan bir şeye dönüşecek mi peki bu hareket?
Güzel olmamızı koşullara bağlayan ve dünyada kapladığımız alan ne kadar küçük olursa o kadar sevinen düzene bir cevap olmalı. Aklımda bir fikir var ancak gerçekleşince paylaşmak istiyorum. Fayda var edecek bir fikir. Dilerim gerçek olur.
MAHRUM OLMAMAYI ÖZLEDİM
Kim bu 'Şanssız Mücadeleci'? Son şarkına adını veren bu ifade ne anlama geliyor senin için?
Kendini tanımaya, hayatı anlamaya vakti olmayan; keyfi, sevgiyi, şefkati içeride aramayı bilmediğinden dışarıda bulmaya çalışan herhangi biri. Mağdur edilmiş hissediyor. Değişmek istiyor. Kırıklarından sızan ışığı gören birilerini bulmak... Sevmek, sevilmek... Yok olmadan önce var olmak... İstediği için bunları başaracağına inanıyorum.
Pandemide en çok hangi özgürlükleri özledin?
İnsanların birbirlerine korkusuz bakarak, rahat nefes alarak yürüdükleri kalabalık günleri, konserde birlikte şarkı söylemeyi, açlıkla ve değersizlikle sınanan insanların arka arkaya intihar etmediği günleri özledim. Sokak satıcılarını, komşu ziyaretlerini... İnsan olmaya dair ne biliyorsak hemen hepsinden milyarlarca insan mahrum kaldık bu dönemde. Mahrum olmamayı özledim.
Kalben'in Instagram'da hayranına verdiği yanıt (üstte), insanlara illüstrasyonlar çizdirecek kadar ilham oldu. Esma Burcu Havasi'nin çizimi (solda), Aslı Alpar'ın çizimi (en altta).
BİRİLERİ FEMİNİZMİ KÜFÜR ZANNEDİYOR!
"Sağlıklı ve taş gibi vücudumla ne kadar çekici ve özgür hissettiğimi görmüyor musun" diyorsun o yanıtta. Vücudunla ilgili başka neler hissediyorsun?
Vücudumla her gün yaşıyor, üretiyor ve daha mutlu biri olmanın yollarını arıyorum. Bazen büyüyor, bazen küçülüyor vücudum. Ben bir kadınım. Bunu özgürce yazmak, söylemek ne güzel. Kadın vücudunun girdiği tüm hallere sevgim var. Sonunda doya doya yaşadığım bu biricik vücutta doğduğum için enfes hissediyorum. En çirkin, kötü, ödemli, bakımsız hissettiğim günlerde de iyi ki ben, benim!
YORULMUYORUM...
Daha önceleri nasıl hissediyordun? Bir röportajında vücudunu saklamayı tercih ettiğini, ilk defa 32 yaşında askılı bir kıyafet giydiğini anlatmıştın...
Doğrudur. İnsanca güzelliklerini deneyim edememiş insanların katı kurallarına göre şekillenen kozmetik bir dünyada kendi güzelliğimi keşfetmek zaman aldı. Başkasına çirkin demeye dilim varmıyor artık. Birini göründükleriyle, sakladıklarıyla, utandıklarıyla yargılama yoluna gidemiyorum. İnsanlara kısa-uzun, zayıf-şişman, çirkin-güzel gibi ikili sıfatlar kadar basit ve zalim bir pencereden bakmak yerine daha karmaşık, öğreti ve hikaye dolu yollara gidiyorum. İnsan o iki sıfat arasında olup biten her şey değil mi? Bence öyle.
Tamamen rahat mısın peki artık? Hala göğüs dekolteli bir şey giymek istemiyormuşsun sanırım...
Ne zaman dekolte giyeceğime; nerede açacağıma, neden göstereceğime ben karar veriyorum. İsteklerimin toplumun beklentileri tarafından yönetilmesini kabul etmiyorum. Dekolte giymek zorunda hissetmiyor ancak memelerimden yahut memelerini, göğsünü gere gere gösteren enfes insanlardan utanmıyorum. Tamamen rahat olmadığım konular var ama bedenimle, karakterimle, mesleğimi icra edişimle alakalı değiller. İçinde büyüdüğüm toprağın meselelerine temas ederken tamamen rahat olmam imkansız.
Tüm bunlarla mücadele etmek de kadının omuzlarında ayrı bir yük mü acaba? Toplumsal dayatmalara başkaldırmak, sürekli birilerine sınırlarını hatırlatmak, yaygın güzellik algısından etkilenmemeye çalışmak yorucu geliyor mu bazen?
Kadınların hakları ve özgürlükleri için bunca asırdır kadınlar uğraşıyor. Bakıyorum da, kadın olmayanın feminist olması bile mucize! Feminizm; kadınların eşit sosyal, ekonomik, yasal, kültürel haklara sahip olmalarını isteyen insanlık görüşüdür, minik bir not. Birileri küfür zannediyor, ne acı. Birbirimizin özgürlüğünden, mutluluğundan, yaşam haklarından korkuyoruz. 100 zengin adam ve sülaleleri zengin yaşamaya devam etsin diye 8 milyar insan birbirini parçalıyor. Yorulmuyorum bu nedenle fikirleri savunmaktan, konuşmaktan. Korkmuyorum. Yalnızlaştırıcı tarafları var diye endişe ediyordum daha gençken. Şimdi onlarca insan kardeşiz, arkadaşız.
Dayanışmamızdan kıymetli ne olabilir?
HAYAT, GÖKTEN DÜŞEN BİR KUŞ TÜYÜ AĞIRLIĞINDA
Erkek şiddetine, kadına yönelik ayrımcılığa bulduğun her fırsatta söz söylüyorsun. Aynı cinsiyetten iki insanın birbirine aşık olma hakkına göğsünü gere gere "Ben de yaşadım" diyerek sahip çıkıyorsun. Beden olumlamayla ilgili yaptıklarını konuştuk… Bütün bunların sana neler getirdiğini ve Türkiye'de yaşayan, şöhretli bir isim olduğun için senden bir şeyler götürüp götürmediğini merak ediyorum…
Sevgi, umut, neşe, gerçeklik ve dostluk alıyorum hayattan ve bu güzel insanlardan. Hayat, tüm haşmeti ve muhteşemliğiyle gökten düşen bir kuş tüyü ağırlığında. Ailem var. Kocaman. Bebelerin isim annesiyim. Videolar, mektuplar, mesajlar, hediyeler… Kah kedi-köpek sahiplendiriyoruz, kah çocuğunun katilini arayan babanın yanında duruyoruz. Her şey iç içe geçiyor hayatımda. Tüm insan hayatları, tüm insanların gerçeklikleri, yalnızlıkları, acıları, hayalleri, sevdaları… Öyle duygusal bir yaşam ki böylesi. Gözlerime doluyor neşesi de acısı da. Sadece kendim için yaşar gibi değilim. Ondan çok yaşıyorum sanki. Benimle bunca hayatı paylaşan bunca candan insan sağ olsun.