İşitme engelli voleybolcularımız: Bundan sonraki hedefimiz olimpiyatlara katılmak
Küçük yaşlardayken geçirdikleri hastalık sonucu işitme kaybı yaşadılar, bu da bazılarının içlerine kapanmalarına ve çevreleriyle iletişim kurarken zorlanmalarına neden oldu.
Küçük yaşlardayken geçirdikleri hastalık sonucu işitme kaybı yaşadılar, bu da bazılarının içlerine kapanmalarına ve çevreleriyle iletişim kurarken zorlanmalarına neden oldu. Sonra voleybolla tanıştılar, hayatları değişti... Hepsi bu spor sayesinde iletişim sorununu aştığını ve özgüven kazandığını söylüyor. Onlar, İşitme Engelliler Kadın Voleybol Milli Takımı... Geçen hafta dördüncü kez düzenlenen Dünya İşitme Engelliler Voleybol Şampiyonası'nda ev sahibi İtalya'yla final maçı yaptılar, karşı takımı 3-2 yenerek ilk kez altın madalya kazandılar. Maç sırasında taraftarların onlara el sallamasıyla motive olduklarını söyleyen sporculara göre başarılarının sırrıysa, takım ruhu kazanmış olmaları... 4 sporcuyla hikayelerini konuştuk, başantrenörleri Oya Erginay da bu şampiyonaya nasıl hazırlandıklarını anlattı.
'BU SPOR ÖZGÜR HİSSETMEMİ SAĞLADI'
Gamze Çokgenç, 30 (İstanbul Sessizler Kulübü)
Doğduktan iki gün sonra yüksek derecede sarılık geçirmişim ve işitme kaybım olmuş. Ortaokul yıllarında beden hocamın teşvikiyle voleybola başladım, çok sevdim. Bu spor, hayatımı çok olumlu etkiledi. Özgüven kazandırdı; eve bağlı kalmadan, toplumla kaynaşarak kendimi özgür hissetmemi sağladı. Bu sayede hem yurtiçi hem de yurtdışında her yeri gezdim, yeni kişilerle tanıştım.
Final maçı sonunda Türk bayrağı göndere çekildiğinde şampiyon olduğumuzu daha iyi anladım. O anki duygum anlatılmaz, yaşanır. Bambaşka duygulardı... Bundan sonraki hedefimiz olimpiyatlara katılmak, orada da başarı gösterip bayrağımızı tekrar dalgalandırmak.
'HATA YAPMAKTAN KORKMAMALARINI SÖYLEDİM'
Oya Erginay, 41 ( Türkiye İşitme Engelliler Kadın Voleybol Milli Takımı başantrenörü)
Sporcuları motive etmek için nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz? İşaret dili onlara coşku vermek için yeterli oluyor mu?
Sporcularım sağ olsunlar, bana işaret dilini belli bir ölçüde öğrettiler. Motivasyon için işaret dilinin yanı sıra elbette tüm antrenörler gibi vücut dilini de kullanıyoruz. Zaten bu kadar uzun süre bir arada olunca birbirimizi anlamak kolaylaşıyor. İşitme engelli sporcularımız için benimle işaret diliyle anlaşmak çok önemli bir kaynaşma ve motivasyon unsuru oldu. Bazen yere vurduğumda sporcularım bu titreşimi hissederek bana bakmaları gerektiğini anlıyor. Bu şampiyonada maç öncesinde motivasyon konuşması yaparken Türk halkını temsilen orada olduklarını anlattım. Kendilerine güvenmelerini ve hata yapmaktan korkmamalarını söyledim. Coşkumuz o kadar üst seviyedeydi ki bazı maçlardan önce soyunma odasından sahaya gözyaşlarıyla çıktık.
Bu şampiyonluğu bekliyor muydunuz?
Haziranda Antalya hazırlık kampı başta olmak üzere dört kamp yaptık, ara vermeden çalıştık. Kamplar boyunca teknik ve taktik çalışmalarımızın yanı sıra kondisyon çalışmalarına da ağırlık verdik. Sporcularımızı psikolojik olarak turnuvaya hazırlamak için de çaba gösterdik. Öncelikli hedefimiz ilk üçte yer almaktı ama elbette gönlümüzden geçen şampiyonluktu. İlk maçtaki İtalya galibiyetiyle de şampiyonluğa olan inancımız arttı ki zaten sonunda da buna ulaştık.
Turnuvada sizi zorlayan durumlar oldu mu?
Turnuva İtalya'daydı. Rusya'yla oynayacağımız maç için otelden ayrılırken İtalya'ya gittiğimiz uçaktaki bir kişide COVID-19 çıktığını öğrendik. Jandarma, takımdan dört sporcumuzu ve iki antrenörümüzü karantinaya aldı. Maça gitmemize izin verilmedi ve maçın ertelendiği söylendi. Aynı akşam Rusya'ya hükmen yenildiğimiz haberini aldık. Tüm itirazlarımıza rağmen karar değişmedi, böylece turnuvadaki tek yenilgimizi almış olduk. Bir sonraki Çekya maçındaysa sahaya sadece sekiz kişiyle çıktık ama 3-0 kazanmayı başardık.
'AYNA GÖREVİ YAPIYORUM'
Umut Tufan, 41 (İşaret Dili Tercümanı)
Takımımız için Türkçe işaret dili kullanıyorum. Antrenörümüzün antrenmanlardaki ve maç sırasındaki duygularını, mutluluğunu, kızgınlığını, sitemini sporculara iletiyorum. Hocamızın yanında durup, sporcularımızla bir çember oluşturup söylediklerini takıma aktarıyorum. Sporcuların hislerini de çeviriyle hocamıza iletiyorum; kısacası ayna görevi yapıyorum.
'BÜTÜN KUPALARI TÜRKİYE'YE GETİRMEK İSTİYORUZ'
İlayda Alkan, 23 (Göztepe Spor Kulübü ve Gölcük İşitme Engelliler Spor Kulübü)
7-8 yaşlarında ateşli bir hastalık sonucu duyma kaybı yaşadım. Çok içime kapanık bir çocuktum, kimseyle düzgün iletişime geçemediğim için çok üzülüyordum. Voleybolcu olan ablam Nazlı Alkan'ın maçlarına gitmeye başlayınca ablamın antrenörleri ailemle konuşup benim de voleybola başlamamı sağladı.
Ailemin, takım arkadaşlarımın ve antrenörlerimin desteğiyle iletişim sorunumu aştım. Milli takıma seçildim, özgüvenim yerine geldi.
Saha içinde hiçbir sporcuda işitme cihazı olmadığı için biraz zorlanıyoruz; ayaklarımızı yere vurarak ya da takım arkadaşlarımızın yanına giderek iletişim kuruyoruz. Taraftarların alkış seslerini maalesef duyamıyoruz ama ellerini yukarı kaldırıp salladıklarında bu bizim için alkış oluyor. Bunu gördüğümüz zaman mutlu oluyoruz.
Duyamamanın benim için bir engel olmadığını anladım. Engelli olmak hiçbir şeye engel değil. Biz bunu dünya şampiyonu olarak kanıtladık. "Ben yapamam" diye yola çıkmamak lazım, çünkü her şey hayal etmekle başlar.
İşitme Engelliler Voleybol Şampiyonası'ndaki final mücadelemizin sonunda kendimi yere bıraktım, derin bir nefes aldım. Gözyaşlarıma da hakim olamadım. Emeklerimizin karşılığını aldığımız için çok mutluyum. Bundan sonraki hedefimiz her rakibimizi iyi analiz edip maçları kazanmak olacak. Bütün kupaları Türkiye'ye getirmek istiyoruz.
'O AN SADECE YERE ÇÖKÜP AĞLAYABİLDİM'
Tuğçe Çakmak, 32 (Gölcük İşitme Engelliler Spor Kulübü)
İşitme kaybım 3-4 yaşlarında geçirdiğim ateşli bir hastalıktan sonra oldu. Fakat çok hareketli bir çocuk olduğum için ailem enerjimi atmam ve geçirdiğim ameliyatlardan dolayı kaybolan dengemi yeniden kazanabilmem için beni cimnastiğe yazdırdı. Böylece spora olan tutkum küçük yaşta başlamış oldu. İlkokul 4'üncü sınıfta da voleybolcu olan ablam ve babamın desteğiyle bu spora başladım.
Saha içinde iletişim kurmak bizim için kolay çünkü 4 aydır kamplarda birlikte vakit geçiriyoruz. Bazen tek bir bakıştan bile karşımızdakinin ne demek istediğini anlayabilir hale geldik.
İşaret dili, antrenman ve maçlarda iletişimimizi kolaylaştıran bir faktör... Türkçe işaret dili özellikle yurtdışındaki maçlarda büyük bir avantaj; rakiplerimizin açıklarını birbirimize rahatlıkla söyleyebiliyoruz.
Bizim için taraftar desteği çok değerli. Bize özgü alkışlama tekniğiyle onların desteğini hissedebiliyoruz.
Dünya İşitme Engelliler Voleybol Şampiyonası finalinde son maç sayısını ben aldım. O an sadece yere çöküp ağlayabildim. Arkamdan arkadaşlarımın, antrenörlerimin bana doğru koşturmalarını hatırlıyorum. Tam o anda sarılıp hep birlikte sevinç gözyaşları dökmek her şeyden öte bir duygu...
'ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN GELMEYİ VOLEYBOLLA ÖĞRENDİM'
Fikriye Hülür, 21 (Çekmeköy İşitme Engelliler Spor Kulübü)
Lise 1'de beden eğitimi öğretmenimin yönlendirmesiyle voleybola başladım. Bu sporu sevdim, çok çalıştım, başarılı olacağıma inandım.
Voleybol takım oyunu olduğu için birlik, beraberlik ve dayanışma içinde çalışıyoruz. Engelimin hayatımı güzel bir şekilde devam ettirmeme mani olmadığını ve olmayacağını voleybol sayesinde öğrendim.
Sahada arkadaşım arkasını döndüğünde bizi duyması için yere ayağımızı vurup öyle iletişim kuruyoruz. Hiç duymuyorsa yanına gidip sırtına dokunuyoruz.
?Bizi örnek alanlara söyleyeceklerim var: Asla mücadeleden korkmasınlar, pes etmesinler, sporu sevsinler... Voleybol kendini geliştirmek, özgüvenli olmak ve hayata sımsıkı sarılmak için mükemmel bir takım sporu... Ben hayatın zorluklarının üstesinden gelmeyi voleybolla öğrendim. Takım arkadaşlarımızla çok çalıştık, maçı alacağımıza çok inandık. Vatanım için gurur kaynağı olduğumu anladığımda tüylerim diken diken oldu. Bayrağımız yukarı çekilirken ve İstiklal Marşı okunurken çok heyecanlandık, ağladık. Tarif edilemez bir duygu bu.