Hayatımın en kötü set günüydü
? Günün birinde bu mesleği yapma hayali kuran milyonlarca genç var... Okul yıllarınız ile başlayalım... New York'taki Lee Strasberg Tiyatro ve Film Okulu'na gittiniz.
? Günün birinde bu mesleği yapma hayali kuran milyonlarca genç var... Okul yıllarınız ile başlayalım... New York'taki Lee Strasberg Tiyatro ve Film Okulu'na gittiniz. Sizin hayalleriniz neydi o yıllarda?
Strasberg çok katı bir oyunculuk okuluydu. Los Angeles'a taşınmaya karar verdiğimde, herkes beni vazgeçirmek için elinden geleni yaptı. "Orada yok olacaksın, Los Angeles seni parçalayacak" gibi bir sürü laf söylediler. Ama ben vazgeçmedim. O yıllarda tiyatro yapıyordum. Kendimi oyuncu olarak koyman gereken yeri kestiremiyordum. Hele o dönemin en büyük aksiyon yıldızlarından biri olacağımı hayal bile etmemiştim.
? Geçmişe dönüp bakınca kariyerinizdeki işler sizi mutlu ediyor mu?
Kariyerim bu şekilde oluştuğu için mutsuz değilim. Aksine yıllar geçtikçe aksiyon filmlerini daha da çok sevmeye başladım.
Çünkü bu filmlere hem fiziksel hem mental hazırlanmak zorundasın. Komedi de öyle mesela. Hızlı düşüneceksin, hazır olacaksın... Aksiyon kolay iş değil... Zorluyor! Ben de, beni zorlayan işleri seviyorum.
DÜNYA KADIN EGEMENLİĞİNE GEÇECEK
? Kadınların artık aksiyon filmlerinde daha çok ön plana çıkması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biz kadınlar aslında hep buradaydık. Ama Hollywood ancak istikametini bize doğru yöneltti. Wonder Woman'a, diğer kadın kahramanlara bak... Her biri akıllı, çalışkan ve iyi oyuncular... Bu değişimi görmek için neden bu kadar beklemişiz? Bilmiyorum, anlamıyorum...
? Hollywood ya da gelecek daha mı feminist olacak?
Galiba... Y, yani erkeklik kromozomu yok oluyor. Yanlış mı biliyorum!
Günün birinde dünya, kadınların egemenliğine geçecek.
Zaten insanoğluna hayat veren, dünyadaki varlığı devam ettiren kadınlar değil mi? Erkekler hayatlarını bize borçlu. Günün birinde üstünlüğü bizim ele almamız hayal değil bence...
PARTİ İNSANI DEĞİLİM
? Los Angeles'tan New Orleans'a taşındınız. Orada çiftlik hayatı yaşıyorsunuz değil mi?
Eskiden çiftliğim vardı. Şimdi daha küçük bir arazide yaşıyorum. Herkesin birbirini tanıdığı ve ayaküstü sohbet ettiği bir toplumun parçasıyım orada.
Geçen hafta köpeğimle oynarken düştüm. Köpeklerim Anadolulu bu arada, Kangal cinsi. Dünyanın en muhteşem hayvanları...
Neyse düştüm kafamı masaya çarptım, omurgamı incittim, kuyruk sokumum ezildi. Hastaneye gittim. Başıma dikiş atıldı, ağrı kesiciler, gerekli tetkikler derken eve geldim, komşularım yemek getirmiş. Bundan daha mutlu bir hayat hayal edebilir misin?
? Hayatınız, komşularınız demişken oradan devam edelim o zaman... Köpekleriniz ile ilgilenmek dışında nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Sokak yürüyüşleri yapıyorum, komşularımla buluşuyorum. Bisiklete biniyorum. Parti insanı değilim. Grup olarak eğlenmeyi sevmiyorum. 3 kişiden fazla insan beni boğuyor.
Çünkü fazla kişi olunca konuşulmuyor ya da konuşulanlar karşıdakine geçmiyor, iletişim olmuyor... Kimilerine göre sessiz bir hayat yaşıyorum, bana göreyse zengin ve dolu dolu bir hayatım var...
? Peki etrafınızda görmeye en katlanamadığınız şey nedir?
Katı ve kuralcı insanlar. Hayattaki katı kurallar bizi daha mutsuz yapıyor.
Kendimi hayata ve insanlara karşı esnek olmaya ayarladım.
Ülkeme bakıyorum yanlış yola yöneldik
? Filmde "kaderimizi değiştirebiliriz" diyorsunuz. Hayatta yaptığımız tercihler kaderimiz mi oluyor yoksa kaderimizde yazıldığı için mi biz o tercihleri yapıyoruz?
Bilmiyorum! Hayatımızın kontrolü bizde ama kaderin gücü de yok mu yani? Disiplin, iş etiği ve ilgili olmak her zaman kazandırır... Ama bir insan tüm bu meziyetlere sahipken de kader hataları oluyor. Başa başka şeyler gelmiyor diyemem...
? Terminatör; sonlayıcı, bitiren ve durduran demek... Eğer elinizde olsa siz neyi durdurmak isterdiniz?
Herkesin başkalarının söylediklerine, fikirlerine katlanamadığı bir zamandayız. Farklılıklara saygı duymak yok oldu. Kendi ülkeme de bakıyorum, yanlış yola yöneldik. Umarım bunu durdurabiliriz, ne yöne gittiğimizi fark edebiliriz.
Kusmak için sabun bile içtim
? Setteki ilk gününüz nasıldı?
Hayatımda yaşadığım en kötü set günüydü.... Yıllar önce yine böyle korkunç bir gün yaşamıştım. Sinemaya yeni başlamış, kısa sürede başrol olmuştum. Ancak set öncesi arkadaşımın evinde yememem gereken bir şeyi yemiştim sonra tüm gece istifra edip çıkartmak için uğraşmıştım. Kusmak için sabun bile içmiştim o derece kötü bir geceydi... Ama "Kara Kader"in ilk set günü o korkunç geceyi bile geçti.
? Neler oldu anlatır mısınız?
Yapımcı koltuğuna serinin yaratıcısı James Cameron geri geldi biliyorsun.
? Evet...
Çekimlerden bir gece önce her şey hazır... Ertesi gün sete gideceğim ve çekimlere başlayacağız. Ancak Jim, sahnemi yeniden yazıp gece bana yolladı. Neyse ona da çalıştım. Ertesi gün sete gittim ve çektik. Ama bu sefer yönetmenimiz, Jim'in yazdığını beğenmedi. O sahne yeniden yazıldı, onu da çektik. Tüm gün sürekli çekim yapıyoruz ama hiçbirini beğenmiyoruz. İlk gün böyle geçti gitti...
Eve gidince Jim'i aradım, "Uzaktan son dakika değişiklikleri yapıp tüm ekibe hem vakit kaybettiriyorsun, hem de bir sonuç alamıyoruz" dedim. Bir yandan da sinirden ağlıyordum, "Bunun için mi yıllar sonra geri geldim" diye... Neyse ki çabuk toparladık...
TIM MILLER, GÖZYAŞLARINI TUTAMADI
? Gelelim "Terminatör"e... 28 yıl sonra sizi yeniden bu filme çeken neydi?
Üzerinden uzun zaman geçtiği için karakterde doldurmam gereken çok şey vardı. Gerçi uzun zaman geçmesi karakterle oynama esnekliği de verdi. Sarah eski Sarah değildi artık... Zaten aynen devam etseydi hem benim için hem de izleyici için sıkıcı olurdu.
? Fiziksel hazırlık aşaması nasıldı peki?
Önceki gibi olacak zannettim... Yani aynı hazırlık planı ile aynı sonuçları alacağımı düşündüm. Ama öyle olmadı. Yaş galip geldi... Dolayısıyla daha yoğun mental, fiziksel ve duygusal hazırlık dönemi geçirdim.
? Filmde ICE (Amerika Birleşik Devletleri Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza) kamplarında gözaltında tutulanları gördüğümüz sahneler de var. Sahneleri çekerken orada neler yaşandığını düşündünüz mü?
Kesinlikle! Fanusun içinde yaşamıyoruz. Kafeslerde gözaltında tutulan göçmenlere konuşma yaparken yönetmenimiz Tim Miller gözyaşlarını tutamadı.
Oradaki insanların bizim oraya amaçsızca sadece film yapmak için geldiğimizi düşünmelerini istemedi. Onun hassasiyeti, bu insanlar için gösterdiği çaba belki dünyada olup biteni değiştirmedi ama bir nebze de olsa onların içinde yaşadıkları korkuyu gösterdi. Elinden geldiği kadar farkındalık yarattı...