Hayatı neşelendirmek hoşuma gidiyor
Sizi karikatürlerinizle tanıyoruz ama aslında reklam, tiyatro, sinema, resim, heykel gibi birçok alanda üretimleriniz var. Bunlar arasında heykel nasıl bir yerde duruyor sizin için?
Sizi karikatürlerinizle tanıyoruz ama aslında reklam, tiyatro, sinema, resim, heykel gibi birçok alanda üretimleriniz var. Bunlar arasında heykel nasıl bir yerde duruyor sizin için?
Çocukluğumdan beri hayatımda olan bir şey heykel. Oyuncaklar yapardım, kalemlerimin formunu değiştirip kimsede olmayan kalemler yapardım kendime. Mimar Sinan Üniversitesi Heykel Bölümü mezunuyum. Okulda da okuldan sonra da heykeller yaptım hep. Karikatür daha popüler olduğu için hep ön plandaydı ama birbirinden ayıramayacağım çocuklarım gibi ikisi de.
Neden şimdi yoğunlaştınız heykele? Bunda ilgi alanınıza giren 3D yazıcılar gibi teknolojik gelişmelerin etkisi var mı?
Ben hikaye anlatmayı seviyorum. Karikatür, heykel, senaryo benim araçlarım. İki boyutta anlatamayacağım hikayelerim çoğalmaya başlayınca heykel üretimim de arttı. Yaptıkça eğlendim, eğlendikçe yeni fikirler buldum ve sonunda kendimi burada buldum. Teknoloji her alanda olduğu gibi burada da hayatı kolaylaştırıyor.
'Büyük Hayaller' adlı eserin de görülebileceği sergi, 3 Kasım'a kadar Yapı Kredi Bomontiada'da.
Bilmediğin bir yoldan gitmek gibi...
Malzemeleriniz neler?
Akademide taş atölyesinde okudum. İlk olarak taştan, mermerden; sonra metalden, ahşaptan heykeller yapmayı öğrendim. Teknoloji geliştikçe yepyeni malzemeler ve araçlar çıktı tabii. Bunun da en büyük avantajı anlatacaklarımı daha rahat ve hızlı anlatmamı sağlayacak yolları bulabilmek oldu. Bilgiye ulaşmak da çok kolaylaştı. Örneğin serigraf baskı yapmak istesem okuluna gitmek zorunda değilim artık. İnternette bir süre video izleyip yavaş yavaş yapabilecek duruma geliyorsun.
Üretim süreciniz biraz 'oyun' gibi geçiyor galiba...
Aynen öyle; heykel üretim süreci bir 'oyun'. Çünkü her birinin ayrı bir konusu, yolu, kuralları var. Sonuçta dünyada var olmayan bir şey hayal ediyorsun ve onu üretmen gerek. Onu nasıl yapacağını çözmek çok büyük keyif veriyor bana. Bilmediğin, gitmediğin yeni bir yoldan gitmek gibi. Varacağın yer hayalinde... Öte yandan, Yapı Kredi Bomontiada'yı da bir oyun alanı olarak kullanıyorum. Çatıda yatan dev bir çocuk, teraslardan sarkan büyük goril ve onun arkadaşı, avlunun ortasında kendi halinde müzik dinleyen bir denizkızı, arka bahçede bir hayvan çiftliği ve tavşan kulesi. Gezdikçe izleyicisini kendi oyununun içine çeken neşeli bir dünya yaratmaya çalıştım burada.
Benim dünyam gerçek dünyadan biraz farklı
Serginin konseptinin ve isminin bir hikayesi var mı?
Bu benim ilk kişisel sergim olduğu için biraz fazla titizlendik aslında. Çeşitli boyutlarda 18 heykel, heykel eskizlerim, özel baskılarım var. Bu heykellerin nereden geldiğini hatırlatan karikatür eskiz defterlerimi de sergiliyorum. Serginin baştan sona yapılış hikayesini anlatan filmimiz var. Ayrıca söyleşi, 'Çizginin Sahne Arkası' isimli karikatürlerimle yaratıcı süreci ve nelere, niye güldüğümüzü anlatan bir konuşmam olacak sergi boyunca. Bir de çocuklar için heykel atölyesi yapacağım. Bütün bu konsepti çok güvendiğim sanatçı danışmanım Esra Sarıgedik'le birlikte oluşturduk. Hem heykellerin yapımı hem de bu serginin hayata geçme süreci bir oyun gibiydi, sonunda adının da 'Oyun' olması gerektiğine karar verdik.
Heykelleriniz karikatürlerinizi anımsatıyor aslında: Hayvanlar, yuvarlak hatlar, parlak ve canlı renkler... Bu renklilik iç dünyanızın bir yansıması mı?
Çok ciddi, gri ve zor bir dünyada yaşıyoruz. Arada bir onu boyamak, rengini değiştirmek ve hayatı neşelendirmek hoşuma gidiyor. Sonuçta heykellerimde ve karikatürlerimde anlattığım hikayeler benim dünyamdan çıkan şeyler. Benimki de gerçek dünyadan biraz farklı işte.