Haberler
Putin, açık açık tehdit etti: Sabrımız bir gün mutlaka tükenecek

Putin, ilk kez bu kadar açık tehdit etti! Sözleri yaklaşan savaşın habercisi

Genel Kurul'da gerginlik: 'Asgari ücret en düşük memur maaşından az olmamalı' dedi ortalık karıştı

'Asgari ücret en düşük memur maaşından az olmamalı' dedi ortalık karıştı

Kırıkkale'de yere çöp atanlar güvenlik kameralarından tespit ediliyor

Bir ilde daha başladı! Caddede, sokakta kamera ile takip ediliyorlar

Güran ailesinin silinen kayıtlarındaki Kürtçe konuşmalar deşifre edildi: Bunu söylersen seni koruruz

Aileden Enes'in arkadaşına: Bunu söylersen seni koruruz

'Gerçeği söylemek birini sevmenin en güzel yolu'

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Kanada'da yaşayan Monark kelebekleri her yıl havalar soğumaya başladığında toplanıp Meksika'ya göç ediyor.

Kanada'da yaşayan Monark kelebekleri her yıl havalar soğumaya başladığında toplanıp Meksika'ya göç ediyor. Kanada'da havalar ısınmaya başladığındaysa pusulasız, haritasız kat ettikleri bu uzun yolu geri tepip eve dönüyorlar. Ama göç yoluna çıkan kelebeklerle dönenler aynı kelebekler olmuyor. Yolculuğa başlayanlar bir yerlerde ölüyor; yola çocukları, torunları ve hatta onların torunları devam ediyor, Kanada'ya varmaları dört-beş nesli buluyor. Sepin İnceer-Serhat Gürpınar imzalı kitap işte bu canlıları ve onlara bakarak yaşamın işleyişini çözmeye çalışan Noa'yı anlatıyor. İnceer: "Bu göç yolculuğu benim için hayatın ölümden beslenmesini çok güzel tasvir ediyor. Kitapta ölü Monarkların Noa'ya fısıldadığı 'Olan biten bu Noa' cümlesi atalarımızdan, yüzüne bile bakmadığımız gerçek kültürümüzden bize bir fısıltı."

Çocuklar bizi okuyor

Hayatın geçiciliği, ölüm, yas, hüzün... Pek çok ebeveynin çocuklarıyla konuşmaya çekindiği konular. Oysa siz iki kitabınızda da bunları işlediniz. Cesaretinizin altında hangi duygu var?

Cesaret mi bilmiyorum. Hayatın bunlarla anlamlı olduğunu düşünüyorum ve çocuklara daha azını layık görmüyorum. Cesaret değil de, çocuklara borcumu ödemek diyelim; anlamlı şeyler konuşmanın çocuklara borcumuz olduğunu düşünüyorum. İşim gereği çok sayıda çocukla çalıştım. Çocuklar bunları duymak istiyor, anlam yaratabilmiş birileri gördüklerini paylaşsın istiyor. Yoksa tek şahit oldukları; yetişkin bedeninde çocuk kalmış insanların ve egemen sistemin dayattıkları, kalıplar falan...

Çocuklar zannettiğimizden daha mı dayanıklılar? Sizin de iki çocuğunuz var. Onlarla hayata dair her şeyi açıkça konuşuyor musunuz?

Çocuklar bizde ne görüyorlarsa onu öğreniyor. Ben ölüm ve aşkla ilişkimi tamamen annemi modelleyerek kurdum. Çocuklarımın da aynısını yapacağını biliyorum. Evet, her şeyi açıkça konuşuyorum. Okan'ın (2018'de vefat eden eşi Okan İnceer) ölümünü soruyorsanız, ikisine de babalarının öldüğü haberini aldığım gibi verdim. Vermeseydim n'olacaktı? Hadi Ali daha 1.5 yaşındaydı da, o zaman 7 olan Ela anlamayacak mıydı? Tabii ki anlayacaktı. Gerçeği söylemek benim için birini sevmenin en güzel yolu. Ben çocuklarımı böyle seviyorum. Bir de şu var; gerçeği söyleyince herkesi sevmeye başlıyorsun.

Kitabın önsözünde yazar ve aktivist Stephen Jenkinson "Çocuklar bazen anne-babalarının yaşamın gidişatı karşısında bozguna uğradığını görmeyi hak eder" diyor. Bu kültürümüzde yaygın olmayan bir yaklaşım. Yeni nesil ebeveynlerle bu değişmeye başlasa da bizde anne-babalar duygularını çocuklarıyla paylaşmak istemezler...

Bu bir isteme-istememe meselesi değil. İki fizyoloji, iki sinir sistemi her daim birbiriyle konuşuyor. Yani en basit anlatımıyla çocuklar bizde olan biteni her daim okuyor. Stephen'ın tabiriyle bozguna uğradığında çocuğuna bunu göstermenin bendeki karşılığı onu sevmek. Sahiden de gerçeği söylemekten daha büyük bir sevme şekli bilmiyorum ben. Çok türlü aşk gördüm ama gerçeği söylediğin zamanki kadar büyüğünü hiç görmedim.

Noa, cinsiyet addetmediğim bir çocuk

Kitaptaki Noa oğlunuz mu? Maceraları sürecek mi?

Noa oğlum değil, olsa olsa Sepin'dir (gülüyor). Bu kitapta tipi oğluma benzedi ama, haklısınız. Serhat'a Noa çizimi için Ali'nin fotoğraflarını gönderdim, benzedi tabii ki. Ama Noa özellikle cinsiyet addetmediğim bir çocuk. Her iki kitapta da çizerle buna özen gösterdik. Noa'ya devam eder miyim, tabii, isterim bunu. İnşallah yakında aşk, ölüm ve yasa dair yazdığım yetişkin kitabım 'Ağıtların Tanrısı' çıkacak, ilk sırada o var.

Noa, Monark Kelebekleri ve Her Şey

Yazan: Sepin İnceer

Çizen: Serhat Gürpınar

Yaş: 6+ Doğan Egmont Yayıncılık

Serhat Gürpınar: Çocuklara 'Canım istedi, onun için öyle çizdim' diyemezsin, canına okurlar!

Bildiğim kadarıyla bir sergi hazırlığındasın, o yüzden bu tarz işleri kabul etmiyorsun. Nasıl oldu da Noa'nın hikayesini çizmeye evet dedin?

Evet, var böyle bir düşüncem, yaklaşık 10 senedir (gülüyor)... Şimdilik yalnızca üretiyorum, ne yapacağıma tam olarak karar vermedim. Bir çocuk kitabı fikrine gelirsek; gerçekten çok isteyen oldu, sağ olsunlar. Hep bir mazeret buldum, erteledim. Ama sonra Sepin çok güzel bir mektup yazdı, Keriman da (Güldiken, yayına hazırlayan) telefon diplomasisi yürüttü. Fazla direnemedim. Zaten içten içe "Bir gün bir çocuk kitabı çizmelisin" diyordum kendime.

Bu ilk çocuk kitabın. Nasılmış çocuklar için çizmek?

Zormuş. Hem de çok zormuş. Samimiyetle şöyle düşündüm: Bir hafta izin alır, bitiririm... Altı ay sürdü! Konu biraz çetrefilli olunca üzerinde çokça düşünmek  gerekti. Keriman -sıfırcı hoca- çocuklardan gelebilecek soruları aktardıkça çizdiklerimi tersyüz ettim. Çok şey öğrendim.

Büyükler için çizmekle çocuklar için çizmek arasındaki farklardan en çok hangisi seni şaşırttı?

Farkı şöyle ifade edeyim; büyüklerle bir şekilde baş edebilirsin, gerekirse "Canım istedi, onun için öyle yaptım" dersin. Çocuklara asla! Canına okurlar.

Sevdin mi? Devamı gelecek mi?

Sevmez olur muyum? Çok zor ve çok zevkli, bir insan daha ne ister... Devamı konusunda kesin bir şey söyleyemem, önce şu sergiyi bir açayım...

Kaynak: Hürriyet / Magazin
title