Gelin sıcağı sıcağına gerçekleri konuşalım
Tuz Gölü'ndeki yavru flamingoların susuzluktan kuruması içimizi dağladı.
Tuz Gölü'ndeki yavru flamingoların susuzluktan kuruması içimizi dağladı. Kurumuş göl yatağı üzerindeki 5 bine yakın ölmüş yavruyu gösteren fotoğraflara bakıp üzüldük, öfkelendik ve "Nasıl oldu? Ne olacak bu iş, bu gidiş" diye sorduk. Gelin sıcağı sıcağına gerçekleri konuşup görünenin dışındaki resme bakalım. İşe de artık bir 'göl' olarak kabul edemeyeceğimiz Tuz Gölü'nden başlayalım...
VASFINI YİTİRDİ
Bugüne kadar iki defa Tuz Gölü'nün üzerinden küçük bir uçakla geçip yavru flamingoların fotoğraflanması ve tek tek sayılarak nüfuslarının belirlenmesi için çalışmalara katıldım. İkisinde de aynı manzara vardı. Susuz, sonsuz bir beyazlık... Su birikintisi arıyorduk gölün içinde. Çünkü neredeyse hayatı suya bağlı flamingolar da oradaydı. Koca gölde yalnızca Konya'nın atık sularını göle taşıyan Konya kanalının ağzında olurdu bu birikinti. Başka da ara ki bulasın!
Oysa Tuz Gölü kapladığı alan bakımından Türkiye'nin ikinci büyüğü... Konya, Aksaray ve Ankara illeri arasında uzanan devasa bir alan. Artık doğal vasfını büyük ölçüde yitirdi. Yapılan bilimsel çalışmalar gölün son 100 yılda yüzde 85 küçüldüğünü ve bunun yarısından fazlasının 1987-2005 arasında yaşandığını gösteriyor.Göl, 2005'ten bu yanaysa artık sadece dönemsel yağışlara bağlı olarak su toplayabiliyor. Yani yağış olduysa su var, yoksa göl de yok.
Tabii bu, durup dururken olmadı. Evet, iklim değişikliği, artan sıcaklık ve kuraklık etkili ama Türkiye'nin ikinci büyük gölünün kurumasının asıl nedeni bunlar değil; en büyük etken, bölgede yaklaşık 50 yıldır dünya yıkılsa değişmeyen su ve tarım politikaları! Evet, yaklaşık 50 yıldır şekerpancarı, mısır, kiraz, fiğ, yonca gibi çok su isteyen bitkiler Türkiye'nin en az yağış alan havzasında, Konya kapalı havzasında yetiştiriliyor, teşvik ediliyor. Bu da son 50 yıldır bütün yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının tarıma yönlendirilmesine, göllerinse susuz kalmasına neden oluyor. Ancak hesap basit. Kapalı olduğu için havzaya giren ve çıkan su miktarı belli. Doğa Derneği'nin yaptığı çalışmaya göre havzanın ekolojik olarak işlevini devam ettirebilmesi için her yıl maksimum 1 milyar metreküp su kullanılması gerekiyor. Tarımsal amaçlarla kullanılan suyun miktarıysa 1 milyar 600 milyon metreküp. Aradaki 600 milyon metreküp su, gölün yüzeyini tamamen kaplayacak bir miktar. Her yıl bir Tuz Gölü'nü dolduracak kadar suyu bölgenin özelliklerine uymayan tarımsal faaliyetler nedeniyle yok ediyoruz.
YILDAN YILA DEĞİŞİYOR
Göl artık ne yerüstü ne de yeraltı su kaynaklarından beslenebiliyor. Yerüstünden gelen sular baraj ve göletlerle, yeraltı suları da yasal ve 10 binlerce kaçak kuyuyla çekilip göle ulaşması engelleniyor. Gölün Özel Çevre Koruma Alanı olmasında başrolü oynayan flamingoların sayısı da gölün durumuna göre yıldan yıla değişiyor. İyi zamanlarda ortalama 10 bin flamingonun ürediği alanda yine binlerce yavrunun öldüğü 2003'ten sonra 2004'te 2 bin 650, 2005'te 5 bin, 2007'de 4 bin flamingo tespit edilmişti. Su durumunun daha iyi olduğu 2009'da 14 bin 644, 2011'de 18 bin 418, 2012'deyse 20 bin 275 flamingo... Sonraki yıllarda sayıları kuraklıkla birlikte yeniden azalmaya başlayan flamingolar kimi yıllar yine susuzluktan kuruyarak can vermiş, ara ara da kuraklığı yenebilmeleri için belediye ve sivil toplum örgütlerinin çabasıyla bulundukları alana vidanjörlerle su verilmişti.
"MİLLİ YAS İLAN EDİLMELİ"
Tuz Gölü'nü ziyaret eden Doğa Derneği Başkanı Dicle Tuba Kılıç "Flamingo yavrularının ölümlerini fotoğraftan görmekle canlı görmek aynı şey değil. Ağustostan önce uçması mümkün olmayan 5 bin flamingo yavrusu susuzluktan kuruyup ölmüş. Bu Türkiye'de yas ilan edilmesi gereken bir olay. Madem hayvanları da birer can olarak kabul ediyoruz..." diyor. Bütün suçun kanalın önünü bentle kesen çiftçilere yıkılamayacağını belirten Kılıç: "Sorumlu ağır bir kuraklık yaşayan o çiftçi değil, tüm bilimsel gerçeklere karşın tam 50 yıldır bölgenin tarım ve su politikasını değiştirmeyenlerdir. Bunlar değişmeden göl de, gölün etrafındaki insan da dahil tüm canlı yaşamı da susuzluğun sıkıntısını yaşayacak."
Ülkemizde allı turna olarak anılan bu özel tür için sayısız türkü yakılmıştır.