"Evlilikte Sorumluluklara Karşıyım"
Çiğdem Vitrinel, toplumun evliliğe yüklediği sorumluluklara karşı olduğunu söylüyor.
Çiğdem Vitrinel'in ilk uzun metrajlı filmi 'Geriye Kalan', geçtiğimiz hafta izleyicilerle buluştu. 48. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde Vitrinel'e 'En İyi Yönetmen', başrol oyuncusu Devin Özgür Çınar'a 'En İyi Kadın Oyuncu' ödülünü kazandıran film, evliliğini sürdürebilmek için aldatılmayı kabullenen 'Sevda' ile, 'öteki kadın' olmanın yükünü taşımaya çalışan 'Zuhal'in öyküsünü anlatıyor. Çiğdem Vitrinel ile Devin Özgür Çınar, son günlerin dikkat çeken filmini Günaydın'a anlattı.
Filmi geçen yıl tamamlamıştınız ama vizyona bu yıl girdi.
Çiğdem Vitrinel: Küçük bütçeli bir film yaptık. Para bulmamız gerekti, o da zaman aldı biraz. Geçen yıl Altın Portakal'da yarışıp ödül aldıktan hemen sonra, sıcağı sıcağına vizyona girmek isterdik, bu bizim için de çok iyi olurdu.
Devin Özgür Çınar: Her filmin kendi yolu vardır. Vizyona girmedi ama birçok festivalde gösterildi. Geçen sene gösterime girmemiş olması seyirci sayısını etkilemez.
SEVGİ VE AŞK BİR LÜKS
Senaryoyu yazarken çıkış noktanız neydi?
Ç.V: Hiçbir şey birden çıkmıyor. Benim kadınlarla ilgili algım ve sinema tarihinde çok işlenmiş bir konuda, kadınların yaşadığı gerçeklikleri, tedirginlikleri, korkuları anlatmaktı istediğim... Bu filmin farkı; sadece kadınların erkeklere ne kadar bağımlı bir hayat sürdürdükleri ve o bağımlılık içinde nasıl duygusal ilişkiler yaşadığını göstermesi... Erkeklerin varlığı, kadınlar için temel ihtiyaçlarını giderdikleri bir yer; ben buna vurgu yapmaya çalıştım.
Filmi bir aşk filmi olarak yorumlamak yanlış olur değil mi?
Ç.V: Kesinlikle! 'Sevda' için aldatılma, sadece kocayı kaybetmek demek değil; o konumu ve konforu da kaybetme korkusu yaşıyor. Bu da filme belli bir noktadan sonra gerilim getiriyor. O nedenle sadece aşk filmi diyemeyiz. Hatta bana, "Sen korku filmi çek" diyenler çıktı sonradan. Evet, bu sadece bir öteki kadın hikayesi değil. Öteki kadının hikayesi üzerinden, kadının hayattaki yerini sorgulayan, kadınları eleştiren ve aslında kadına mesaj veren bir film bu.
Nasıl bir mesaj çıkarmalıyız bu filmden?
D.Ö.Ç: Kadınların erkeklere bağımlı olduğunu ve aşktan ve sevgiden ziyade, kendilerini güven altında hissetmek istediklerini düşünüyorum. Sevgi ve aşk lüks bir şey. Filmi özellikle kadınların izlemesini çok isterim. Ç.V: Kadınların ağır bir mağduriyeti var. Senin bu düzeni sürdürmenden geriye ne kalıyor? Ne elde ediyorsun? "Vermen gereken bir ödün var ve bunu verirsen veya vermezsen ne olacak?" sorusunu sordurtmaya çalışıyorum. Kadınların gücü var ve bunun farkına varmalılar.
'Sevda' ve 'Zuhal' birbirine rakip, karşıt iki kadın ancak biz taraf olamıyoruz. Filmde bunun dengesini nasıl kurdunuz?
Ç.V: 'Zuhal' daha zor koşullarda yaşamasına rağmen, bir noktadan sonra evli adamla beraberliği kabul etmiyor. 'Zuhal' daha asi ruhlu bir kadın; ilişkiyi bitirmeye cesareti var. O anlamda 'Sevda'nın karşıtı bir kadın. Sevda aldatıldığını biliyor, çok zeki bir kadın ama konforunu ve hayat standartlarını kaybetmemek uğruna buna göz yumuyor. Ben 'Zuhal'i biraz daha fazla seviyor ve 'Sevda'ya daha çok eleştiri getiriyorum. "O suçlu, bu suçlu" diyemiyorum. Bu önermesi olan bir film değil, durumu anlatan bir film. Birilerini yargılamak değil niyetim.
D.Ö.Ç: Filmin iyi yanlarından biri de bu; taraf olamamak.
İLK DEFA DİŞİ BİR ROLDEYİM
Bu sözleriniz aldatmayı meşrulaştırır mı?
D.Ö.Ç: Filmdeki durumdan yola çıkarak bunu genelleştiremeyiz. Filmde karı-koca arasında yaşanan iletişimsizlikten kaynaklanan durum, aldatma bile değil aslında. Çünkü, karısıyla bir ilişkisi yok zaten.
Toplumun erkeğe, anneye ya da boşanmış kadına biçtiği roller üzerine de düşündürten bir yanı var filmin..
Ç.V: "Erkektir aldatır" der, geçeriz. Bunu erkeğe verilmiş bir hak olarak görürüz. Kadınlar aynı şeyi yaptığı zaman, korkunç bir trajediye dönüşüyor olay. 'Sevda' başka bir erkekten hoşlanmaya başlasa, daha sert bir hikaye çıkar ortaya.
Siz filmde oynamaya nasıl ikna oldunuz?
D.Ö.Ç: Kadın karakterlere yazılan senaryolarla çok karşılaşmıyoruz. Her kadın karakterini de oynamak istemiyorum. İlk defa böyle dişi bir rolde oynuyorum.
BENCE ERKEKLER DAHA MAĞDUR
"Aslında erkeklerin çok iyi durumda olduklarını düşünmüyorum. Birilerinin bunu onlara söylemesi lazım. Kurulmuş olan bu mizansenin içinde, yüzyıllardır gelen ezberle, her istediklerini yaptıklarını düşünebilirler ama ihtiyaçların üzerinden birine aşık olamazsın. Bence erkekler, kadınlardan daha mağdur bir durumdalar. Çünkü kadınlara muhtaçlar."
AŞKTA HİÇBİR KRİTERİM YOK
"Evli kadınları koruma ve onları kutsallaştırma durumumuz, annelerle ilgili toplumsal bir zaafiyetimiz var. Ben bu çelişkiyi görüyorum, mağduriyet de orada, suç da orada... Sevgi ilişkilerinde hiçbir kriterim yok. Evlilikte sadece sevgi ve aşktan söz edemeyiz. Toplumun evliliğe yüklediği kodlara karşıyım. Sevginin bittiği noktada evlilik şirketleşiyor. İş bölümünde sorun olmayabilir ama evliliğin işi başka. Kadınlar ekonomik olarak bağımlı oldukları için, sevgileri bitse de evliliklerini sürdürmek zorundalar."
Sabah : http: //www.sabah.com.tr