Ergin Ataman: Fevri değil, duygusalım
Ergin Ataman'ın başarılarla dolu kariyeri Fanatik Kitap tarafından yayımlanan 'Zafere Giden Yol: Çizgi Dışı Bir Başarı Hikayesi' ile tarihe not düşüldü.
Ergin Ataman'ın başarılarla dolu kariyeri Fanatik Kitap tarafından yayımlanan 'Zafere Giden Yol: Çizgi Dışı Bir Başarı Hikayesi' ile tarihe not düşüldü. Ataman, "Bir süredir niyetim zaten vardı" diyor ama yoğun tempo nedeniyle şimdiye kadar fırsat bulamamış. Fanatik gazetesinin kıdemli yazarları Gökhan German ve Hamit Turhan'dan bir 'nehir söyleşi' teklifi gelince de hemen kabul etmiş. Ataman'la bu kitabı, başarılarını, pişmanlıklarını konuştuk...
Hayat hikayenizi anlatmak, uzun yıllardır merak edilenlere cevap vermek zorlayıcı mıydı?
Hiç zorlanmadım. Çünkü bütün olayları net bir şekilde hatırlıyorum. O olaylar sırasında yaşadığım duyguları da... Bir antrenör her zaman en üst seviyede kalamıyor. Bazen düşüşler yaşıyorsunuz. O anlardan sonra yeniden toparlanabilmek, zirveye çıkmak için tekrar mücadele etmek gerekiyor.
Bu söyleşi dizisi sayesinde hayatınıza dair bir iç muhasebeye giriştiniz mi?
Tabii ki. Yaşamımın 30 yılından bahsediyoruz... Her dönemde vermeniz gereken bazı önemli kararlar oluyor. Ama her zaman doğruyu bulmanız çok zor. Önemli olan hatalarınızdan da ders çıkarmak. Benim büyük pişmanlıklarım yoktur. Ancak "En büyük pişmanlığınız neydi?" sorusunun cevabı hazırdı. 35 yaşında Siena takımıyla Avrupa'da şampiyon olup Türkiye'ye dönmem belki de bana 10 yıl kaybettirdi. Son yıllarda o seviyenin de üzerine çıktım ama orada kalıp kariyerimi zenginleştirebilirdim.
ANTİPATİKLİĞİN NEDENİ REKABET
Fevri bir karakteriniz mi var?
Fevrilikten ziyade duygusallık demeyi tercih ederim. ya da daha doğru ifadeyle duygusallığın zaman zaman ön plana çıktığı bir felsefem var. Bu basketbola da yansıyor. Maddiyat ya da profesyonelliğin gerekleri bende hiç ön plana çıkmıyor. Anadolu Efes'e geldiğimde, iki yıl önce, başkanımızla transfer pazarlığı yapmadım. Zirveye çıktığım anlarda bile yöneticilerin karşısına isteklerle çıkmadım.
Türkiye'nin önde gelen birçok takımında çalıştınız. Ancak bazı taraftarlarla yıldızınız bir türlü barışmadı... Bunda da fevriliğinizin ya da duygusal yapınızın etkisi var mı?
Mutlaka oluyordur. Ama 'bazı taraftarlar' değil, özellikle Fenerbahçe'nin bazı fanatik taraftarlarıyla yıldızım barışmadı. Son 10 yılda Fenerbahçe beş kez şampiyon oldu, dört kez de benim çalıştırdığım takımlar... Üç farklı takım... Bunlardan iki tanesi de Fenerbahçe'nin ezeli rakipleri; Beşiktaş ve Galatasaray. Bazılarına antipatik gelmemin nedeni de bu zaten.
Anadolu Efes'in sizin gönlünüzdeki yeri ayrı, bunu biliyorum. Ancak bu kulüp dışında en huzurlu, en mutlu günleriniz nerede yaşandı?
Ayrım yapmam çok zor. Her kulüpte çok güzel günler yaşadık. Beşiktaş'ta, Galatasaray'da... Siena'nın yeri de apayrı. İlk defa bir Türk antrenör Avrupa'da takım çalıştırıp şampiyon oldu. Bu bambaşka bir gururdu, bayrağımızı temsil ediyorduk.
BİR TAKIMA YAPILAN EN BÜYÜK HAKSIZLIK...
Salgının en çok etkilediği kulüplerden biri Anadolu Efes. Euroleague'de şampiyonluk adayıydınız. Ancak salgından sonra Şampiyonlar Ligi devam ederken Euroleague iptal edildi.
Çok büyük bir haksızlık oldu bu. Müthiş bir sezon geçiriyorduk. Sezonun neredeyse yüzde 80'i tamamlanmışken iptal edildi. Sonuçta şampiyon olurduk ya da olmazdık ama bir formülle bu süreç devam ettirilebilirdi. Spor tarihinde bir takıma yapılan en büyük haksızlıklardan biri oldu.
KOBE BRYANT İÇİN SÖZLEŞMELER GİDİP GELDİ
Kitapta kısa süre önce hayatını kaybeden Kobe Bryant'ın Beşiktaş'a transfer olmasıyla ilgili bir bölüm var...
O yıllarda Beşiktaş forması giyen Deron Williams da bir yıl önce All-Star olmuştu. Williams'ı Beşiktaş'a getirdikten sonra Bryant için hamle yapmamız, sınırları aştığımızın göstergesi. Dönemin Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün başkanı Yıldırım Demirören'in, babası Erdoğan (Demirören) Amca'nın, Şeref Yalçın'ın da bana, liderliğime inanması önemliydi. Neredeyse gerçekleşiyordu transfer. Her konuda anlaşmıştık. Ancak sponsorların taleplerini karşılamak zordu. Yoksa sözleşmeler gidip geldi.