Çalkantılı Bir Hayatım Olduğu Doğru Değildi
Podyumları bırakıp gittiği Amerika'dan 10 yıl sonra sessizce dönen Begüm Özbek: Geçmişte hakkımda birçok yalan yanlış haber çıktı.
Begüm Özbek; mankenliğin sadece Türkiye'de değil; dünyada da altın çağını yaşadığı 90'ların sonlarında ülkenin en ünlü ve popüler kadınlarından biriydi. Nereye gitse, ne yese, ne dese haber oluyordu. Sonra, birden bire ortadan kayboldu. Her şeyi elinin tersiyle iterek, Amerika'ya gitti ve kendi halinde, normal bir hayatı seçti. 10 yıl sonra Türkiye'ye dönen Özbek; Harper's Bazaar dergisinden Işık Cansu Canayak'a yeni yaşamını anlattı...
'HAYAT YALNIZ GEÇMEZ' DEYİP AYRILDIM
İşim gereği Amerika'nın birçok farklı yerinde bulundum. Denver, San Francisco ve Florida'nın farklı noktalarında yaşadım. Son olarak Florida West Palm Beach'te, Marriott International bünyesindeki Ritz Carlton Hotel'de, beş yıl direktör olarak çalıştım.
Türkiye'ye kesin dönüş yapma kararını nerede, nasıl verdiğimi bilmiyorum. Bir anda "Nereye kadar böyle uzakta olacaksın? Bu hayat yalnız geçmez kızım" dedim kendime ve istifa ettim. Bir bilinmeze doğru gidecektim. Ne güzel bir tesadüftür ki; internette gezinirken İstanbul'da, bünyemizdeki otellerden birinde, tam da bana uygun bir pozisyonun açık olduğunu gördüm. Anında başvurdum, anında kabul edildim. Eşyalarımı sattım, bavullarımı topladım, köpeğimi de yanıma aldım ve yedi ay önce İstanbul'a geldim.
ŞÖHRET MESELESİNE TAKILMIYORUM
Döner dönmez hemen çalışmaya başlamadım. Önce evimi tuttum; dostlarımla, ailemle, erkek kardeşimle vakit geçirdim ve dinlendim. Sonra hayat koşturması ve iş temposu kaldığı yerden devam etti. İlk geldiğimde, sanki gözü bir yerden ısırıyormuş gibi bakanlar oluyordu. Birkaç ay önce bir muhabir arkadaşımız, yürüyüş yaparken beni tanıyıp fotoğrafımı çekince, herkes döndüğümü öğrendi ve beni hatırladılar. Şöhret meselesinin üstünde pek durmuyorum. Eskiden de böyleydim. İşimi sadece iş olarak görür; bir an önce kendi hayatıma dönmek isterdim.
İLK KEZ MERT İLE GİTMİŞTİM
Amerika'ya ilk kez Mert (Çiller) ile 12 sene önce gittik. O dönem 28 yaşındaydım. Mert, o sırada Boston'da okuyordu, ben de Southern New Hampshire Üniversitesi'nde otelcilik yönetimi eğitimine başladım. İki sene boyunca Boston-İstanbul arasında birlikte gidip geldik. Türkiye'ye geldiğimizde Mert'in ailesinin yanında, Yeniköy'deki evlerinde kalıyorduk.
Mert'in ailesiyle aramızda hiçbir zaman tatsızlık olmadı. Mert'le her çift gibi, normal nedenlerden ayrıldık. O, okulu bittiği için geri döndü ama ben Amerika'da kalmaya karar verdim.
Geçmişte hakkımda birçok yalan haber çıktı. O yaşlarda bundan etkileniyordum. 'Çalkantılı hayat' lafını söyleyip durdular. Oysa, hiç öyle bir durum yoktu. Dedikleri gibi olsaydı da, kimseye hesap verecek değildim.
#Sayfa#
İYİ Kİ GİTMİŞİM HİÇ PİŞMAN DEĞİLİM
Mankenliğin uzun yıllar yapılabilecek bir meslek olmadığının hep farkındaydım. Oyuncu olmak, başka dallara sıçramak gibi bir niyetim de yoktu. Kendimi geliştirmek, okula gitmek, İngilizce öğrenmek istiyordum. Bunun için Amerika'ya gittim.
Ayrılıklar hiçbir zaman, hiç kimse için kolay değildir. Benim için de değildi. Buna ek olarak, basın da çok fazla etrafımdaydı. Bunlar bana göre değil diye düşündüm.
Bir gece, kız arkadaşlarımdan biriyle eve geldik, salonda oturuyorduk. Perdeleri açtığımda, karşıdaki çalıların arasına saklanmış bir sürü fotoğraf makinesi gördüm. Bir anda flaşlar patlamaya başladı. İşte o an "Ben gidiyorum" dedim. İyi ki Amerika'ya gitmişim, hiç pişman değilim.
Amerika'da yaşadığım 10 yıl boyunca elbette yakın arkadaşlarım oldu ama oradaki ilişkiler bizdeki gibi derin ve sahici olmuyor.
ADAM GİBİ BİR ADAM TANIDIM
Kendimi bildim bileli bir 'adam gibi adam' tanımım vardı. İstanbul'a gelir gelmez arkadaşlarım aracılığıyla böyle birini tanıdım. Birkaç ay aynı ortamlarda arkadaş olarak bulunduk. Aramızdaki şey daha sonra ilişkiye dönüştü. Hakan; güvenebileceğim, kadına değer veren, saygılı, şefkatli bir adam.
Amerika'da hayatımda yer eden bir ilişki yaşadığımı pek söyleyemem. İki sene çıktığım kişiyi sayabilirim, o kadar.
Göz çapkınlığı ve hayal etmek de aldatmaktır bence. İlle de fiziksel temas gerekmez. Mühim olan niyet. Ben sadık biri olduğumu düşünüyorum. Birini sevdiğimde onu hayatımın merkezine koyarım.
GÜNDE SEKİZ DEFİLEYE ÇIKTIM
Mankenlik yaptığım dönemde; tekstil bambaşka bir yerdeydi. Şimdi ise dünya markalarının global olarak tanınıp hayatımızın doğal parçaları haline gelmeleri, kuralları değiştirdi. Bir sürü ufak marka için podyuma çıkardık. Bir güne sekiz defile sığdırdığımız olurdu. Ben, Deniz Pulaş, Ebru Ürün, Merve İldeniz, Esin Moralıoğlu, Sema Şimşek... Mesela DKNY, Beymen, Thierry Mugler defilesine çıkar; oradan Kayseri'ye, küçük bir tekstil markasının defilesine giderdik.
Sabah : http: //www.sabah.com.tr