'bob' Yaşaroğlu
46 dergisi için Bob Marley olan karikatürist Erdil Yaşaroğlu "Mizah bir çıkış, tünelin sonundaki ışık.
Başarılı karikatürist ve mizah yazarı Erdil Yaşaroğlu; 46 dergisinin 68 kuşağını masaya yatırdığı sayısı için efsane müzisyen Bob Marley kılığına girerek Mehmet Turgut'a poz verdi ve 68 kuşağını anlattı. A. Deniz Uslu'ya konuşan Yaşaroğlu; "Samimiyeti yaratan fark neydi bilmiyorum ama iletişim teknolojisi bu kadar güçlü olmamasına rağmen herkes daha iyi 'iletişiyordu o günlerde!" diyor.
KAHİN GİBİLERDİ
Bob Marley oldunuz. Onunla aranızda duygusal bir bağ var mı?
Reggae, kan kaynatır. Sıcak bir müzik. Marley sıkmadan, yormadan politik olabilen usta bir müzisyen. Bana kalırsa fazlasıyla da insani. Benim için çok keyifli oldu.
68 kuşağı ve sonrasının sizdeki karşılığı nedir?
Benim farkındalık kapımın açılması 15 yaşıma denk düşüyor. Dünyayı farklı algılamaya başlıyorsunuz. Tabii merak burada size önderlik ediyor. İlgi alanları, beslendiğiniz kültür sizi farklı yerlere çekiyor. İşte tam o noktada aile, çevre bana yol gösterdi. 68 ve sonrasını ben yaşamadım, zaten 'adam' gibi kim yaşadı ki? Yaşanan şeyler var ama herkes için farklı.
Nasıl bir fark bu?
Anadolu rock'la, rock arasındaki fark gibi... Burada daha başka bir 68 kuşağı var; daha politik, daha dertli, daha saldırgan, daha dirençli...
İşin sanat kısmına bakarsak o dönemden size neler miras kaldı?
Joen Baez, Bob Dylan, Santana ve Jim Morrison. Onları ilk keşfettiğimde 15-20 yaşları arasındaydım. Beni, dünyaya tercüme ediyorlardı, aklımdakileri, düşünüp söyleyemediklerimi hatta, düşüneceklerimi bilen kahinlerdi onlar. İşte onlar ve onlar gibi ozan müzisyenler; aslında 'sahiciliğin' temellerini şarkılarla attılar. İsyanın romantizmi ile insanları meydanlara sürüklemeyi başardılar. Zemin böyle sağlam olunca da, kendimiz bir kültür inşa ettik. Sonra ona katlar çıktık ve bugün buradayız.
İnşa ettiğiniz o yapının bodrumuna iner misiniz?
İnmem mi? Orası bir sığınaktır ve hep masumdur. O yüzden sıkça iner, bakarım "Her şey yerinde mi?" diye.
DAHA İYİ İLETİŞİRDİK!
Neydi alameti farikası o günlerin?
Samimiyeti yaratan fark neydi bilmiyorum ama iletişim teknolojisi bu kadar güçlü olmamasına rağmen herkes daha iyi 'iletişiyordu!' Bir kaset almak için, ki o zaman kasetlerle taşıyorduk müziği, ciddi emek harcıyorduk. Hatırlar mısın; o zamanlar hep tavsiye ile kaset alırdık. Arkadaş önerisi ne güzel bir şeydi. Kulaktan kulağa melodiler, şarkının sözleri dolaşırdı. Kimse cebinde müzik çalan aletler taşımıyordu.
'Karışık kaset' vardı. 60'lık istemezdik, 90'lık olsun diye üç lira fazla nasıl verebilirizin hesabını tutardık.
Evet, pilli walkman'ler de vardı ama pilleri biterdi, şarjlı pil yoktu. Şarkıları Serdar Ortaç yorumuyla söyleyip anlatmaya çalışırdık; 'vi dunt niid no edikeyşın!' Kasetçiler dilimizi anlar, şarkıları bulurlardı ve karışık kasetleri hazırlarlardı. Günümüzün derdi farklı, zaten hızlı ulaşınca değeri azalıyor istediklerimizin. Sindirerek yaşardık eskiden. Türkiye'nin imkansızlıklarının samimiyetiydi çocukluğumuz.
#Sayfa#
10 YIL SONRA "2011 NE GÜZELDİ" DİYECEĞİZ!
Çizginin, mizahın dönüşümü sizce nasıl bir seyir izledi?
Özellikle 70'ler mizah ve çizgi için çok önemli... Karikatürün Türkiye'deki değişimi Oğuz Aral'ın Gırgır'ı ile başlıyor. Bana kalırsa bu bir devrim... Zaten Türkiye'deki mizah ve karikatür, iki yüzyıllık ciddi bir yayın geçmişine sahip. Hiciv de bu toprakların mayası. Bir de bu topraklarda yaşayanların mizaha çok ihtiyacı var.
ESKİYE AĞIT
Cevabını bildiğim bir soru ama neden?
Çünkü sürekli baskı altında yaşanmış buralarda. Şimdi de oturmamış demokrasiler bunun cabası... İşte mizah da bir çıkış, tünelin sonundaki ışık. İlk 70'lerde herkese hitap eden ve herkesin derdini dillendiren bir karikatür dergisi yakıyor ateşi. Anarşimiz Limon'la başlar aslında... Dili keskindir, başkaldırır. Sonra Leman'a evrilir ve dergiler de çeşitlenir. Aklıma geldi, hani dedin ya "Hep özlem var geçmişe" diye aslında günü yaşarken önemsemiyoruz, sonra ona ağıt yakıyoruz. 10 yıl sonra da "2011 ne güzeldi" diyeceğiz.
Karikatürdeki 'kader anı'nızı hatırlıyor musun?
Hiç unutmam. Oğuz Aral ile sohbet ediyorduk. Bir ara döndü ve öyle etkileyici bir şekilde "Rahat ol, rahat düşün, sıkılma. İşin aslı bu" dedi ki. Başka biri söylese bu derece etkilenmezdim ama kafamda bir şimşek çaktı ve tüm soru işaretlerim gidiverdi o gün. İşte mizahta usta-çırak ilişkisi çok değerlidir. Çünkü gidebileceğiniz okul ve kurs yok. Tecrübelerini aktaran bilgeler var.
SABAH