35 uygulama denedi, bir araba parasını şifacılara harcadı...Bir şifa bağımlısının itirafları
Bir 'şifa bağımlısı' mısınız gerçekten?Öyleyim. Bugüne kadar 35 şifa uygulaması denedim, denemeye de devam ediyorum.
Bir 'şifa bağımlısı' mısınız gerçekten?
Öyleyim. Bugüne kadar 35 şifa uygulaması denedim, denemeye de devam ediyorum. Dövme ya da estetik bağımlılığı gibi bir şey bu. Bir kere bu yola girdim, duramıyorum. Nasreddin Hoca'nın 'Ya tutarsa' hikayesindeki gibi, 'Ya iyi gelirse' diye kapı kapı geziyorum.
Neye iyi gelirse? Gayet hoş, tatlı, sağlıklı bir kadın gibi görünüyorsunuz. Sizi bağımlı yapan nedir?
Merak. Eğlence ve sahne sanatlarına olan ilgim. Şifaya gitmek illüzyon seyretmek gibi bir şey. Bir tür gösteri sahneye konuyor. Bir seyirci var, o sizsiniz. Bir de performansı sergileyen şifacınız var. Çoğu seansta da şifa gerçekleşiyor. Sihir mi bu? Nasıl oluyor? Analitik bir kafam da var. Sırrı keşfetmeye çalışıyorum. Aslında yaptığım şey bir tür büyübozumu.
Eşim, 'Yine mi uzaylılara gidiyorsun' diyor
Nasıl girdiniz bu yola?
Çok gençken bir kuzenim birkaç şifa söyleşisine götürmüştü. Fakat anne olduktan sonra kendimi kaptırdım. 2 yaşındayken kızımda bir otoimmün bozukluğu baş gösterdi. Doktorlar bunun 'alopesi' (saçkıran) olduğunu ve çaresinin bulunmadığını söyledi. Sonra bir 'bütüncül doktor'a rastladık. Onun terapisi kızımın saçlarını çıkardı. Bu, benim gözümü açan bir tecrübe oldu ama tabii buradan Batı tıbbını reddettiğim sonucu çıkmasın. Sağlık önemli bir konu, doktorların görüşünü hiçbir zaman göz ardı etmemek gerek. Zaten çok geçmeden iş, kızımla ilgili olmaktan çıktı. Kitapta anlattığım da benim arayışım, kişisel merakım...
"35 şifa uygulaması denedim" dediniz, neler bunlar?
Biyoenerji, refleksoloji, frekans, akupunktur, ayurveda, reiki, 'recall healing', nefes terapisi, geçmiş hayat, meditasyon, şaman, aile dizimi...
İpin ucunu kaçırdığınızı nerede hissettiniz?
Bence daha kaçmadı (gülüyor). Hatta buzdağının sadece ucuna dokunabildim.
Gerçekten mi!
Kitabı okuyanlardan birkaçı müzik terapiden bahsetti. Şimdi onu deneyeceğim. Denemediğim çok uygulama var. Sülük tedavisini denemedim mesela. Biraz korkuyorum ama galiba onu da sonunda yaptıracağım.
Toplamda ne kadar para harcamışsınızdır bunlara?
Hesaplamadım ama bunları yapmasaydım herhalde ikinci el bir Opel Astra alacak param olurdu. Sadece o da değil... Bir yabancı dil, piyano veya kodlama öğrenebilirdim bunlara ayırdığım sürede. Ama şundan eminim; akıl sağlığım yerinde olmazdı!
Birinin ballandıra ballandıra anlatması mı tetikliyor sizi?
Herhalde mesleki deformasyon, ben bir sinemacıyım, her zaman iyi hikayenin peşindeyim.
Etrafınızdaki insanlar ne diyor?
Başlarda eşimden saklıyordum. Sonra öğrendi tabii. O hiç inanmıyor böyle şeylere. Beni bir şifacıya giderken görürse, "Yine mi uzaylılara gidiyorsun" diyor. Ama şimdi ortaya böyle bir kitap çıktığı için sanırım benimle gurur duyuyor.
Sizin gibi şifa arayışında olan çok kişi var mı?
Çok fazla var. Herkes bir dönüşümün peşinde.
Neden sizce?
Kitapta gelecek bilimci John Naisbitt'in bir sözünü alıntıladım, bence o daha iyi anlatıyor: "Çalkantılı zamanlarda ve büyük değişimler esnasında insanlar iki uç noktaya; köktencilik ve kişisel, manevi deneyimlere yönelir. Tutarlı bir felsefesi veya dogması, üyelik listeleri olmadığı halde, örgütlenmemiş 'Yeni Çağ' hareketini tanımlamak veya ölçmek zordur. Fakat her büyük ABD ve Avrupa kentinde metafizik bir kitapçı, ruhsal bir öğretmen veya bir eğitim merkezi etrafında içgörü ve kişisel gelişim arayan binlerce kişi toplaşmış durumdadır."
Devamlı gittiğiniz biri var mı?
Var. Bir 'durugören'. Altı ayda bir gidiyorum.
Bir psikiyatra ya da psikoloğa gittiniz mi hiç?
Evet, gittim. O da iyi geldi. Ama psikoterapide hastaya çok iş düşüyor. Gittiyseniz bilirsiniz, analizde veya terapide konuşan sizsinizdir. Durugören bana psikologdan daha iyi geldi. Ama bu herkes için böyle olacak diye bir şey yok elbette. Siz kendi hikayenize göre kimden yardım isteyeceğinize kendiniz karar vermelisiniz. ve dolandırıcılara, kötü niyetlilere karşı daima tetikte olmalısınız!
Kitap o ikilem hakkında; inanayım mı, inanmayayım mı?
Şifacıların hemen hemen hiçbiri bu işi hayır için yapmıyor. Deva bulmaya giden biri olarak bu sizi rahatsız etmiyor mu?
Paraya meftun olmuş şifacılar var ama siz onu bilerek gidiyorsunuz. İkincisi, şifacının uzmanlığına harcadığı emeğin karşılığını kazanması gerekir. Kaldi ki hasta da beleş şifa istemez. Para karşılığında aldığı hizmete daha çok itimat eder.
Kitapta bazı yerlerde kafam karıştı. Bir yandan kapı kapı şifacı geziyorsunuz, her bir şifa deneyiminde kendinizi tamamen o uygulamaya kaptırıyorsunuz. Bir yandan da şüpheciliği elden bırakmıyorsunuz, içine düştüğünüz durumlarla ilgili espri yapmaktan geri durmuyorsunuz...
Bazı yöntemlere şüpheyle yaklaşıyorum ama herkes için işe yarayan bir şifa yöntemi olduğuna inanıyorum. Kitap da o ikilem hakkında; inanayım mı, inanmayayım mı? Şifa bir hurafe mi, yoksa bir gerçek mi? Dünya her konuda ikiye bölünmüş durumda. Etoburlar ve veganlar. "Yağ iyidir" diyenler ve "yağ kötüdür" diyenler. Sütün balçık olduğunu düşünenler ve kemikleri güçlendirdiğine inananlar. Her zaman o iki kamptan birinde yer almak zorunda değilsiniz. Şifa hem var hem yok. Kuantum bu işte. Hem inanıyorum hem inanmıyorum, bu olamaz mı? İyi gelenleri kalbime yakın tutuyorum. Gidiyorum, gözlemliyorum. Şifalanmak için şifacıya gitmeye de gerek yok; dans edebilirsiniz, meditasyon yapabilirsiniz, ormanda yürüyebilirsiniz. Bu basit şifa yöntemlerine de şüpheyle yaklaşmaya gerek yok.
12 klibim var, birkaç dizi yazdım
Bir 'şifa bağımlısı' olmanın ötesinde, kimsiniz siz?
Her şeyden önce bir anneyim. İki kızım var, biri 12, diğeri 14 yaşında. Eşimle ve kızlarımla geçirdiğim bir aile hayatım var. Kimliğimin büyük bir parçası... Onun dışında ben bir sinemacıyım. 12 klibim var; Athena, Özlem Tekim, Özdemir Erdoğan... 1990'ların sonu 2000'lerin başında klip çekiyordum. Bir kısa filmim var, zamanında festival döngüsünü tamamlayan... O dönem bir kadın için yönetmenliğin çok zor bir meslek olduğuna karar verdim ve bir yerde havlu attım. Kalemim kuvvetliydi, dizi yazdım; 'Bir Kadın Bir Erkek', 'Kızlar Yurdu', 'Kısmetim Otel'... Senarist kimliğim de var. Bir de hocayım, yani öğretim üyesiyim… Koç Üniversitesi'nde medya ve görsel sanatlar bölümünde sinema, film analizi ve senaryo dersleri veriyorum.
Bu yazdıklarınızın filmini çekmeyi düşündünüz mü?
Baştaki amacım zaten film çekmekti. Sonra projelerime para bulamadığım için senaryo yazdım. Sonra da senaryoların yolunu açar belki diye iki kitap yazdım. Kısmet şifa kitabındaymış. Senaryo grubumdaki can dostlarım bu kitabın filminin çekilmesi gerektiğine inanıyorlar. Öyle olursa zaten döngü tamamlanmış olur. Beklenen dönüşüm gerçekleşir!
Neleri denedi? Haklarında ne diyor?
Astroloji
Tüm insanlığın ortak böleni. Geyik yapabilmek için yegane ortak noktamız. Misal, geçenlerde Sabahattin Ali'nin fotoğraf sergisinde şöyle bir diyalog duydum: "Sabahattin Ali balık burcuydu. Ben de balığım. Bu yüzden onu seviyorum."
Travma tedavisi Hepimiz travmalıyız. Coğrafyamız travmalı. Kimileri için göç, travmanın kendisi. Kimileri için de dip boyasının gelmesi. Sebebi ne olursa olsun, travmayı taşıyoruz. En çok sırt ve omuz bölgesinde. Dans İlkel toplumlar dans ediyor. Medeni toplumlar yeterince oynamıyor. Dans en bire bir, kelimesiz, katıksız kendini ifade biçimi. Tüm memleketi ve milletleri acilen birleşip dansa davet ediyorum!
Apiterapi Arı sokmasıyla tedavi. Başlıca ürünü arı zehri. Eski Mısır'da kullanıldığına göre yüksek ihtimalle botoksun öncüsü. Şifacıya gideceklere 5 tavsiye
1-Hazırlıklı gidin. Sorularınız hazır olsun.
2-Jargonu bilin. Bir seans dönüşünde, "Çakralarımı açtırdım" dedim. Herkes güldü. Meğer çakra dediğin göz gibi bir açılıp bir kapanırmış. Ben neremi açtırdım acaba?
3-Gündemdeki en önemli maddeyle girin."Bugün şunun üzerinde çalışmaya geldim" gibi bir misyonunuz olsun. Tokadı baştan vurun. İlk onlar konuşursa yanlış yola sapıyorlar, izin vermeyin.
4-Rahat olun. Ne zaman şüpheci davrandıysam o seans kötü gitmiştir. En başlarda, "Bakalım ne kadarını bilecek" gibi muzip hislerle giderdim. Ne gerek var? Siz ona yardım edin ki o da size yardım etsin.
5-İtiraf edin. Birçoklarına göre şifa zaten itiraf esnasında, hisler kelimelere dökülünce gerçekleşiyor.
Eskiden alternatif bir patikaydı, artık altı şeritli otoyol
10 yıldır şifacılara gidiyorsunuz. Bu sürede bu alanda neler değişti?
Eskiden alternatif bir patikaydı bu yol. Artık altı şeritli otoyol... Önceleri neredeyse tamamı yabancıydı şifacıların ama sonra Türkiye'den de çok isim çıktı. Başta daha çok kadınların ilgilendiği bir konuydu. Şimdi erkeklerin sayısı da arttı. Bu yolda kariyer değişikliği yapan insanlar mantar gibi çoğaldı. Yöneticilik gibi beyaz yakalı işleri bırakıp yoga öğretmeni, nefes eğitmeni olan, bu yolda ikinci kariyerini yapan insanlarla çevriliyiz. İstanbul'da şifa merkezleri de arttı.
Kaliteleri de yükseldi mi?
Kesinlikle. En önemlisi de bu konu tabu olmaktan çıktı. Eskiden kolay kolay, "Astroloğum böyle düşünüyor", "Şamanla seansım harika geçti", "Geçmiş hayatımı bir ziyaret ettim, dünyam değişti" diyemezdiniz. Şimdi insanlar hemen, "Bana da randevu ayarlasana" diyor. Kitap yayımlandığından beri,
"O bahsettiğin nefesçi kim", "Astroloğa beni de götür" gibi talepler almaya başladım. Ama tabii ki böyle bir hizmetim yok!
Bu işlerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Tüm öğretilerde öne çıkan birkaç kavram var: Koşulsuz sevgi, affetme, korkudan kurtulma, travmanı yenme, hikayene yapışmama, çatışmadan kaçınma... Bunlar hepimize yakın şeyler, üstelik tüm dinlerin ve inanç sistemlerinin de temeli. O yüzden de hiçbir yere gitmeyecekler. Z kuşağı bu sevgiyi yayma işini çok iyi yapıyor. Gelecek bilimci değilim ama Z kuşağına inanıyorum. Sevgiyi her şeyin önüne koymaları sayesinde dünya için iyi şeyler yapacaklar. Değişiyoruz ve değişeceğiz.
Kitaptan...
Şifa lügatı
Ayurveda: 5 bin yıllık tıp. İnsanoğlunun fiziksel, ruhsal ve zihinsel olmak üzere üç ana bedenden oluştuğunu açıklar ama onları ayırmaz. Aralarında denge kurmaya çalışır. Tek kelimeyle özeti: Zerdeçal. İki kelimelik özeti: Mısır Çarşısı.
Bentonit kili: Kedi kumu. Pisilerin pislemesi için kullandığımız bu toprağı ne hor görmüşüz! Meğer ağır metalleri vücuttan koparıp atan mucizevi bir kilmiş.
Çakra: Fabrika ayarı kapalı olan, manuel olarak açılması gereken ruh penceresi. Uzun süre açmazsanız içerisi cips ve kedi kumu kokar.
Feng shui: O bir kere 'fenşuy'. Bir defasında evimize bir uzmanı geldi. Evin girişinde bir çağdaş sanat eseri asılıydı. Onu çöpe attırmıştı. Neden? Her şey canlı olacak. Ayrıca erkekler, klozet kapakları kapalı durmalı!
Zen: Bir eski Hitit duasında dendiği gibi değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabullenmek, değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirmek ve ikisi arasındaki farkı anlayabilmek için gerekli üç harf topluluğu.
UZMANLAR NE DİYOR?
Psikiyatrist Dr. İlker Küçükparlak: Zıt ikizler: Şifacılık ve kişisel gelişim...
*İnsan bağlanma ihtiyacı olan bir canlı. Arkadaşları, ebeveynleri, sevgilisi gibi diğer insanlara bağlandığı gibi memleketi, milliyeti, kültürü ya da dini gibi soyut kavramlara da bağlandığını biliyoruz. Modernite bu kavramların hepsinin temelini sarstı ve bunların yerine insanların bağlanma ihtiyacını karşılayabilecekleri başkaca kavramları da üretemedi. Böylelikle insanlık oldukça derin ama yeterince işaret edilemeyen bir anlam ve amaç kriziyle baş başa kaldı sanırım.
Şifacılık, moderniteden uzaklaşarak kişisel gelişimse modernitede daha da derinleşerek bu anlam krizinden kurtulmak için icat edilmiş zıt ikizler gibi görünüyor. Şifacılık insanlığın olduğu gibi bireyin de çaresizliği sonucu başvurduğu bir kavram. Yalnız buradaki tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmak gibi bireyin yaşadığı durumun çaresizliği olmaktan çok, bireyin yaşadığı duruma anlam vermekteki çaresizliği oluyor daha çok.
İnsan yaşadığı durumu bir öyküye dönüştürerek baş edebiliyor. "Sevdiğine kavuşamadığından verem oldu", "İflas ettiği için üzüntüden kanser oldu", "Askerde korktuğu için aklını yitirdi" gibi... Oysa modernite bu durumları birtakım 'risk faktörleri'yle açıklıyor ki bunu bir öyküye dönüştürmek olanaklı olamıyor. Şifacılık, "Çakraların kapandığı için halsizsin" diyerek yitirilen öyküyü yeniden insana sunduğu için bu denli rağbet görüyor.
Bir şekilde çare arayan insanlara arayışlarının anlamsız olduğunu söylemek gereksiz ve acımasızca. İnsanın kendi öyküsünü kurmaya ihtiyacı var. Bu ihtiyaç karşılanamadığında kişinin istismara yatkın hale gelebildiğini de hatırlatmakta yarar var. Ayrıca insan kendi öyküsünü kendi malzemesiyle kurduğu takdirde iyileşecektir. 'Aura' ya da burç gibi birtakım 'uzmanlık' alanından gelen kavramlar üzerinden kurulan öyküler yerine yaşam öyküsünde zaten bulunan içerikle kendi anlatısını oluşturması her zaman olanaklı.
Sosyolog Dr. Fazilet Ahu Özmen Akalın (Yeditepe Üniversitesi.): Ekonomik ve sosyal sistem öncülük ediyor
Özellikle büyük şehirlerde yaşayan, yoğun ve stresli iş hayatları olan insanların bu alanlara yöneldiğini görüyoruz. İnsanlar hem bedenlerini hem de zihinlerini dinlendirmek için bu tip alanlara yöneliyorlar. Önceden 'bireysel danışman' dendiğinde akıllara direkt psikologlar ya da psikiyatrlar gelirdi. Şimdi insanlar şifa bulmak için çeşitli danışmanlık merkezlerine başvuruyorlar. Bir yandan yaşam koşulları bir yandan içinde bulunduğumuz ekonomik ve sosyal sistem de bu tip alanların doğmasına öncülük ediyor. Talep olduğu için de bu merkezlerin sayıları gün gittikçe artıyor.
Handan Akdemir (Doğan Novus Yayın Yönetmeni):
Artık kolaycı formüllere sığınmayan kitaplar daha çok ilgi görüyor
Beş yıl önce kişisel gelişim, popüler psikoloji ve bütüncül sağlık alanında yayınlar yapan Doğan Novus markamızı kurarak başka yayıncılara da ilham olduk. Doğan Kitap'ın bir alt markası olan Doğan Novus etiketiyle her ay ortalama iki kitap çıkarıyoruz.
Geçmiş 10 yıla bakacak olursak daha önceleri deyim yerindeyse 'sihirli' formüller öneren, evrenin işleyişine dair büyük 'sır'rı keşfettiğini iddia eden kitaplar çok ilgi görüyordu. Şimdilerde o kadar da kolaycı formüllere sığınmayan, biraz daha ayakları yere basan, sırtını rasyonel akla dayayan kitaplar daha çok ilgi görüyor.
Genel okurun kadınlar olduğunu söylemek hiç yanlış olmaz.
Mantığımıza sığmayan yöntemleri öneren kitaplara çok sıcak bakmıyoruz. Ama elbette ezoterik, kadim inanışları da dışlamıyoruz. Yenilikçilik önemli bizim için. Mesela Novus markasıyla masalların bir kişisel gelişim yöntemi olarak hayatlarımıza girmesini vesile olduk diyebiliriz.
Arzu Çağlan (Mona Yayınları Yayın Yönetmeni)
Herkes bir gün 15 dakikalığına kişisel gelişim kitabına ihtiyaç duyacaktır
Dijital çağda daha çok başarı, daha çok mutluluk, daha çok şatafat, güzellik, sağlık istiyor insanlar. Bunun için de kendilerini geliştirmeleri gerektiğini düşünüyor. Etkinliklere gidemeyenler kitap araştırıyor. Bu da kitap dünyasında bir yeni geniş havuz oluşmasına sebep oldu.
Motivasyon dediğimiz, başarı, odaklanma farkındalık gibi konular veya ilişkiler, aşk konularında çok büyük bir değişim olduğunu düşünmüyorum. Çünkü ana kalıplar belli. Ancak şifa konusunda 'new age' dünyasında sürekli yeni akımlar, yeni yüzler çıkıyor. Eskiden bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz uzaktan enerji vermek, telepati, durugörü, akaşik kayıtlardan bilgi çekmek gibi konular artık hayatımıza girdi.
Warhol'un dediğine nazire yapmak gerekirse herkes hayatında 15 dakikalığına bir kişisel gelişim-şifa kitabına ihtiyacı duyacaktır. Ama şimdilik daha çok kentli ve orta sınıf okuyor diyebiliriz. Şifa ve spiriütel kitaplarsa (nefes, reiki, melekler vs.) biraz daha varlıklı sınıfların ilgisini çekiyor. Çünkü bu konuların seanslarını almak pek ucuz değil.
Yayıncı olarak; dijital yeni çağda yapay zekanın egemen olacağı ama kadim bilgilerin daha da kıymetli hale geleceğine dair bir vizyon ortaya koyan kitaplar ilgimi çekiyor şu günlerde.