Yarım Asırdır Lüle Taşını İşleyen Ustanın "Çırak" Çağrısı
Eskişehirli lüle taşı portre sanatçısı Mehmet Başsav, 50 yıl önce ailelerin, çocuklarını ustalara teslim ettiğini, bugün ise sektörde çırak bulunamadığını ve güzel sanatlar alanında eğitim gören öğrencilere kurs verip, geleceğin zanaatkarlarını yetiştirmeyi planladıklarını bildirdi Başsav: "Kültür ve Turizm Bakanlığı, bana 'geleneksel Türk el sanatları sanatkarı' unvanını verdi.
OKTAY ÖZDEN - Eskişehirli lüle taşı portre sanatçısı Mehmet Başsav, 50 yıl önce ailelerin, çocuklarını ustalara teslim ettiğini, bugün ise sektöre çırak girmezken bazı gençlerin kendisine öncelikle yarım asırlık kazancını sorduğunu belirterek, "Kültür ve Turizm Bakanlığı, bana 'geleneksel Türk el sanatları sanatkarı' unvanını verdi. Ayrıca UNESCO'nun Yaşayan İnsan Hazineleri'ne aday gösterildim. Belki milyarder değilim ama benim için en büyük zenginlik, bıraktığım eserler" dedi.
Başsav, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Turistik El Sanatları Merkezi'nde, kendisine ürünlerini sergilemesi için tahsis edilen sanat evinde, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 52 yıldır lüle taşına şekil verdiğini, bugüne kadar pipo, minyatür büst, heykel, mask ve rölyef gibi çok sayıda ürün elde ettiğini bildirdi.
Sanat evinde 200 parça eserini sergilediğini aktaran Başsav, lüle taşı işlemeciliğinde bugün çırak yetişmediği için kentte güzel sanatlar alanında eğitim gören öğrencilere kurs verip, geleceğin zanaatkarlarını yetiştirmeyi planladıklarını ifade etti.
"Hanlar, hamamlar yaptırdım desem, gelecekler"
Başsav, mesleğin gelişimini hedeflediklerini anlatarak, şöyle konuştu:
"1960 ile 1970'li yıllar arasında bazı büyükler, çocuklarını 'lüle taşı işlemeciliğini öğrensin' diye çırak olarak getirirlerdi. Çıraklar yetiştirirdik. Daha sonra sektöre çırak girmemeye başladı. Şimdi ise bazı gençler, '52 senedir bu işi yapıyorsun, ne kadar kazandın?' diye soruyor. Kazancım çok farklı olsa, 'hanlar, hamamlar yaptırdım' desem, bu işe gelecekler. Bu işe yoktan başladım. İşimi seviyorum. En büyük yardımcım ise eşim. 70 yaşına girmeme rağmen halen çalışıyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı, bana 'geleneksel Türk el sanatları sanatkarı' unvanını verdi. Ayrıca UNESCO'nun Yaşayan İnsan Hazineleri'ne aday gösterildim. 'Sıradasın' diyorlar. Hayatımdan memnunum. 4 çırak yetiştirdim. Bu işten emekli olan da var. Belki milyarder değilim ama benim için en büyük zenginlik, bıraktığım eserler."
Dünyadaki en kaliteli lüle taşının, Eskişehir'de bulunduğunu vurgulayan Başsav, söz konusu madenin hafif, yüksek sıcaklıklara dayanıklı ve emici özelliklere sahip olduğunu dile getirdi.
Viyana, madeni keşfedince...
Başsav, lüle taşının daha bol olduğu dönemlerde, evlerin tabanında ısı yalıtımı olarak kullanıldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Bugün yumruk kadar çıkan bir parça lüle taşı, 70 lira olduğu için taban ısıtmasında kullanılmıyor. Ayrıca çeyiz sandıklarının içine tozu atılırmış. Kirli havayı da emdiğinden dolayı pencere önlerine tuğla şeklinde döşendiği söylenir. Seneler içerisinde Viyana, madeni keşfedince, lüle taşını Türkiye'den isteyip, işlemeye başlamış. Eskişehir'de de lüle taşı sanatçıları çoğaldıkça, 1960'lı yıllarda madenin Avrupa'ya götürülmesinin yasaklanması için bakanlığa müracaat edildi ve bu kabul edildi. Böylece lüle taşı, tamamen Eskişehir'de işlenmeye başlandı. Zanaatkarlar sayesinde Eskişehir, dünya çapında tanındı ama bu alanda çağın gerektirdiği ileri sanat seviyesini halen yakalayabilmiş değiliz."
Öte yandan, lüle taşı ustalarının en büyük sorununun, "ürünlerini pazarlayamamak" olduğuna değinen Başsav, mesleklerinin durumunun gün geçtikçe daha kötüleştiğini söyledi.
Başsav, Eskişehir'deki lüle taşı madeninin tükendiği iddiasını ise reddederek, daha çok ilgi beklediklerini sözlerine ekledi. - Eskişehir