Vazgeçilmez tutku: "Atmacacılık"
SERHAT ÇAĞDAŞ - Doğu Karadeniz'de özellikle Rize ve Artvin'de yıllardır sürdürülen ve yapılması oldukça uğraş gerektiren "atmacacılık kültürü" ve türkülere konu olan atmacalar, hale...
SERHAT ÇAĞDAŞ - Doğu Karadeniz'de özellikle Rize ve Artvin'de yıllardır sürdürülen ve yapılması oldukça uğraş gerektiren "atmacacılık kültürü" ve türkülere konu olan atmacalar, halen yöre insanın vazgeçilmez tutkusu olmaya devam ediyor.
Rize Atmaca ve Atmacacılık Kültürünü Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı Cemal Çolak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de ağırlıklı olarak Rize, Artvin ve ilçelerinde yaşatılan atmacacılık kültürünü devam ettirebilmek için 1999 yılında dernek kurduklarını belirterek, Rize'de bu kültürün Ardeşen, Çayeli, Pazar ve Fındıklı ilçelerinde yıllardır sürdürüldüğünü söyledi.
Derneğin üye sayısının her yıl kaçak avlanmaya karşı yapılan denetimlerin de sıklaşmasıyla arttığını ifade eden Çolak, "Üye sayımızda daha da artış olacağını inanıyorum. Geçen seneye göre üye sayımızda artış oldu ve bu sene 315 üyemiz var. Kaçak avcılığın önüne geçilmesiyle üye sayımızdaki artış da devam edecektir" dedi.
Çolak, atmaca yakalayabilmek için sertifika sahibi olunması gerektiğini vurgulayarak, "Atmaca avcılığı yapmak için Orman ve Su İşleri Bakanlığının Milli Eğitim Bakanlığıyla yaptığı protokol gereğince ilk önce avcı eğitim kursuna gidilmesi gerekir. Sonra üç gün atmaca kursu alan kişi derneğe üye olur. Fakat derneğe üye olan herkes usta atmacacı olmuyor, derneğin yönetim kurulu üyelerinin belirlediği kriterleri sağlayabiliyorsa usta atmacacı belgesi veriyoruz, eğer sağlamıyorsa aday atmacacı oluyor" ifadelerini kullandı.
Sertifika sahibi bir kişinin kanunen yılda iki atmaca yakalayabildiğini belirten Çolak, "Yakaladığımız atmacalardan birini saklayabiliriz ötekini ise doğaya geri bırakmamız lazım. Ancak yılda iki atmaca yakalayabilme sınırı çok az. Çünkü bir kişi ağustos ayında bir tane kışın bakmak için atmaca yakalasa, bir tane de bıldırcın avı için yakalasa ve bıldırcın avı için yakaladığı atmaca kaçarsa başka bir tane atmacayı kanunen yakalaması yasak. Tutkunu olduğumuz atmacayı sezonu olmasına rağmen yakalayamamamız bizleri çok üzüyor" diye konuştu.
Cemal Çolak, atmacayla uğraşanların dörde ayrılabildiğini anlatarak, "Birinci olarak sadece dağa gidip atmaca yakalayanlar ve bırakanlar, ikinci olarak atmacayı yakaladıktan sonra eğitip bıldırcın avında kullananlar, üçüncü olarak sadece ağustos ve kasım ayları arasında elde gezdirenler, dördüncü olarak da atmacayı sadece saklayanlar var. Ruhsatı olmayan bir kişinin atmacayı yakalaması ve elde gezdirmesi kanunen yasaktır. Ruhsatsız atmaca avcılığı yapan yani kaçak avcılık yapmanın cezası da 7 bin 500 liradır'' dedi.
Atmacacılığın zahmetli bir uğraş olduğunu belirten Çolak, ''İlk önce çekirge, danaburnu gibi bir böcek bulunur. Bu böcekle serçe, güvercin gibi bir kuş yakalanır ve bu kuş vasıtasıyla da atmaca tuzağa çekilerek yakalanır. Atmacayı yakaladıktan sonra bazı işlemler uygularız. Mesela ayaklarına zarar vermemesi için bel bağı dediğimiz koruması var, onu takarız. Sonra eğitiriz ve Kafkas Dağlarından güneye doğru göç yapan atmacanın geçiş yolu olan Artvin, Arhavi, Hopa, Ardeşen, Çayeli, Pazar ve Fındıklı'nın yüksek kesimlerinde saklanma yerleri yaparak ava çıkarız'' diye konuştu.
- "Çocuk gibi bakıyoruz" -
Çolak, atmacacılığın başından sonuna kadar büyük bir uğraş, ustalık ve sabır gerektirdiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Atmacanın çocuk gibi bakımı var. Atmacayı bırakıp bir yere gidemezsin günde iki öğün yemi, suyu, özel vitaminleri var. Atmacalarımızı kasabın bile vermeyeceği yağsız, damarsız ve yumuşak et ile besliyoruz. Özellikle tüy dökme zamanında daha çok ilgileniyoruz onları özel kafeslerine koyuyoruz. Maddi yönünü hiç hesaplamıyoruz ama çok büyük bir uğraş istiyor. Atmacacılık kültürü bizde adeta bir bağımlılıktır. Atmacacılık bize büyüklerimizden kalmış vazgeçilmez bir tutkudur. Bu kültürle işçisinden memuruna, emekli paşasından milletvekiline, doktorundan profesörüne kadar herkes uğraşıyor" dedi.
Çolak, atmacalara renk, şekil ve hareketlerine göre isimler verildiğini, bu uğraş için kullanılan malzemelere, böceklere, kuşlara, atmacalara atma türkü yazıldığını kaydederek, "Atmacacılık hastalıktır. Kanser gibi bir şeydir. Atmaca avı geldiği zaman bizim havaya bakmaktan boynumuz ağrır. Çünkü hep atmaca ararız. Atmacacı olup da yere bakan olmaz. Biz bu kültürden ancak ölünce vazgeçeriz" şeklinde konuştu.
Dernek üyesi Dursun Ekşioğlu ise yaklaşık 25 senedir atmacayla uğraştığını belirterek, "Atmaca mevsimi geldiği zaman bizim gözümüz başka hiçbir şey görmez. Evde çocuğumuz hasta bile olsa hanıma ilgilenmesini söyleriz ve biz dağda atmaca nöbetinde dururuz. Biz bu kültürün hastayız. Bizim geleneğimiz budur" ifadelerini kullandı.
25 senedir atmacacılık kültürüyle uğraştığını anlatan Ramazan Karabulut, "Bu kültür bana babamdan kaldı. Severek uğraşıyorum. Atmacama bir çocuğa bakar gibi bakıyorum" şeklinde konuştu.
53 yaşındaki Mustafa Lokumcu da, 7 yaşından beri babasıyla atmaca avına çıktığını ifade ederek, "Babamın mirasını yaşatmaya çalışıyorum. İnşallah bizden sonra gelen nesilde devam ettirir" dedi.