Tartışma Yaratan Roman Beyazperdede
Kendi Rahatından Başka Bir Şey Düşünmeyerek Evi ve Çocuklarını Terk Eden, Özgürlüğüne ve Cinselliğine Düşkün, Bencil Bir Anne Çocuklarına Nasıl Bir Hayat Bırakmış Olabilir?
Kendi rahatından başka bir şey düşünmeyerek evi ve çocuklarını terk eden, özgürlüğüne ve cinselliğine düşkün, bencil bir anne çocuklarına nasıl bir hayat bırakmış olabilir? Evet, Temel Parçacıklarda’ki iki üvey kardeşin olgun birer erkek olduklarına ilişkilerinde yaşadıkları sorunlar, takıntılar, cinsel sapkınlıklar, başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları çocukluk dönemlerinde anneleriyle olan ilişkilerine yapılan geri dönüşlerle bir temele oturtulmaya çalışılıyor.
TEMEL PARÇAÇIKLAR
Yön: Oscar Roehler
Oyn: Moritz Bleibtreu, Christian Ulmen, Martina Gedeck, Franka Potente
Tür: Dram-Romantik
Süre: 113 dk.
Bu didaktik yaklaşımın yine de izleyenleri pek çok noktada soru işaretleriyle baş başa bıraktığını, film çıkışında girişilen boşluk doldurma, anlam yükleme çabalarının kısmen sonuçsuz kaldığını söylemem gerek. Temel Parçacıklar, aykırı yapıtlarıyla tanınan Fransız yazar Michel Houellebecq’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Yapımdaki traji komik anlar kadar, bireysel ve toplumsal dejenerasyonu gözler önüne seren aykırı sahneler de tartışmaya açık.
Para, pul, ev, araba, iş, eş, çocuk vs, hayatlarında pek çok şeyi halletmiş, dışarıdan bakıldığında tuzu kuru görünen insanların iç dünyalarında neler oluyordur acaba diye düşündünüz mü hiç?
Freudyen yaklaşımlarla, çocukluklarını, anneleriyle olan ilişkilerini incelemek, yalnızklıklarının nedenini sorgulamak geçti mi aklınızdan?
Temel Parçacıklar, çocukluk dönemleri sorunlu geçmiş iki insan üzerinden modern toplumun sorunları üzerine düşünce egzersizleri yaptırıyor izleyenlere.
KOŞ LOLA KOŞ’UN TEMEL PARÇASI
Fransa’nın tartışmalı yazarı Michel Houellebecq’in, Temel Parçacıklar (Les Particules Elementaires) adlı romanı Türkiye’de Doğan Kitap tarafından yayımlamıştı. Kitabı sinemaya uyarlayan ise Almanya’nın önde gelen yönetmenlerinden Oskar Roehler oldu.
Roehler çekimlere başlamadan önce 3 yıl senaryo üzerinde çalışmış ve ortaya çıkardığı metinle Alman sinemasının en önemli oyuncularını bir araya getirmekte zorlanmamış. Özellikle Bruno rolündeki Moritz Bleibtreu’nun oyunculuğuna dikkat etmekte fayda var. Koş Lola Koş ve Fatih Akın’ın Temmuz’da filmlerinden tanıdığımız Bleibtreu bu rolüyle Berlin Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanmıştı.
ÇOCUĞUNA UYKU HAPI VEREN BABA OLUR MU?
Romanla bire bir örtüşen bir senaryosu olmasa da film de aynı uyarlandığı eser gibi pek çok izleyicinin hazmetmekte zorlanacağı konuları işliyor.
Ana karakterlerimiz, farklı çevrelerde anne sevgisinden yoksun büyüyen iki üvey kardeş. Ve ikisi de olabildiğince sorunlu.
Özellikle Bruno, ‘korkunç’ sıfatını hak edecek biri. O, ırkçı bir makale üzerinde çalışırken ağlayan bebeğine uyku hapı içirecek kadar gaddar bir baba, genç öğrencilere cinsel tacizde bulunacak kadar tatminsiz bir erkek ve her şeyin ötesinde yalnız bir birey. Sorunlarıyla başa çıkamayacağını anlayınca kendini hastaneye atması uzun sürmüyor.
Bruno’nun sorunlarının merkezinde neler olduğunu psikaytri seansı sırasında anlattıklarından öğreniyoruz. Yönetmen burada flashback kullanmayı tercih ederek doğru bir seçim yapmış. Bu geri dönüşlerde farklı ortamlarda büyüyen çocukların anneleriyle olan ilişkileri perdeye yansıyor.
Anne, Avrupa’daki cinsel devrimin etkisi altına girmiş, özgürlüğüne düşkün bir kadın. Hippi arkadaşlarının peşinde dünyayı gezebilmek için iki çocuğunu da babaannelerine bırakmış. Cinselliği ve çıplaklığı uluorta yaşarken ergenlik çağındaki oğlu Bruno’nun arzu nesnesi bile olmuş zamanında.
MICHAEL’IN HİKAYESİNİN İŞLEVİNİ ANLAYAMADIK
Bruno’nun anne bir baba ayrı üvey kardeşi Michael ise onun tam tersi özelliklere sahip. Kendini genetik bilimi üzerine yaptığı çalışmalara vermiş olan Michael, Bruno’nun tersine cinselliğe karşı bir duvar örmüş ve kimseyle beraber olmamış. Çocukken annesinin yanına yaklaşıp öpmesine bile izin vermeyen Michael asosyal bir tip. Yıllar sonra çocukluk aşkı Annabelle’i gördüğünde ne yapacağını şaşırıyor.
Temel Parçacıklar traji komik bir film. Özellikle Bruno’nun yaşadığı aslında çok acı olan tecrübeler, belki de dengeyi tutturmak için komik sahnelerle perdeye yansıyor.
Bruno’nun öyküsünün ilgi çektiği filmde, Michael’ın hikayesinin işlevi pek yok gibi. Genetik bilimiyle uğraşan Michael’ın söyledikleri filmin ilk sahnelerinde pür dikkat olmamızı sağlıyor. Ama senaryodaki sıçramalar ilerleyen sahnelerde Michael’ın çalışmalarını unutturuyor.
Michael’la Bruno’nun kesişim kümesini dolduramayan film bu eksiği nedeniyle de puan kaybediyor.
Bruno’nun hikayesi ilgi çekerken, Michael izleyenler için çözülemeyen bir bilmece, anlamsız bir karakter olarak kalıyor.
Temel Parçacıklar’ın en güçlü sahneleri ‘Bruno Tatilde’ bölümünde. Çıplaklar kampında kendine kız arkadaş aramaya çıkan Bruno’nun aradığını bulduktan sonra başına gelenler bu adamın hayatında trajedinin asla sona ermeyeceğinin bir kanıtı gibi.
Filmin sonlarında Martina Gedeck’in usta oyunculuğunu sergilediği ve yönetmenin büyük bir başarıyla kotardığı heyecan dolu bekleyiş sahnelerinde gerilim doruk noktaya ulaşıyor.
Temel Parçacıklar, modern topluların kanayan yaraları olmaya devam eden cinsel tatminsizlikleri, bireysel ve toplumsal sapkınlıkları ve de yalnızlığı çarpıcı sahnelerle ele alırken konuyu biraz fazla dağıtıyor ve bunları bir temele oturtma çabalarında tökezliyor.
Ama filmin pek çok yönüyle sıra dışı, aykırı ve çarpıcı olduğu, özellikle traji komik sahnelerinde izleyenleri etkilediği de bir gerçek.
Alman sinemasının en başarılı oyuncularını bir arada görme fırsatı da göz ardı edilmemeli.
SPIDER MAN 3
ÖRÜMCEK ADAM 3
Yön: Sam Raimi
Oyn: Tobey Maguire, Kirsten Dunst, James Franco, Thomas Haden Church
Tür: Aksiyon-Bilimkurgu-Macera
Süre: 140 dk.
Örümceğin ağında düşen düşene
Örümcek Adam hem kendi içindeki kötülüğe hem de tek tek değil, ikişer üçer karşısına dikilen kötü adamlara karşı savaştığı üçüncü filmiyle kaşımızda.
Kötülerin artmasının renkli sahneler doğurduğu yadsınamaz. Bir yanda kum fırtınasını andıran Kumadam, diğer yanda Yeni Goblin, bir diğer yanda ise Örümcek Adam'ın özelliklerine sahip ürkütücü Venom. Ama dış tehditlerin hiçbiri içinden gelen kötülük kadar vurmuyor Örümcek Adam'ı. Peter, kostümü siyaha dönüşünce kibirli ve saldırgan biri oluyor ve en değer verdiği kişileri ihmal etmeye başlıyor. Kadınlar ihmale gelmez. Mary Jane’le olan ilişkisi de haliyle kötüye gitmeye başlıyor.
Örümcek Adam 3'ün en önemli sorunu kötü adam sayısındaki gereksiz artış. Kötü adam enflasyonu hem konunun dağılmasına hem de her biri bir filme konu olabilecek birbirinden değerli kötü adamlara az zaman ayrılmasına ve önem verilmemesine neden olmış.
Yine de kabul etmek gerek; Örümcek Adam 3 "Nerede çokluk, orada sorun" sözünü doğruluyor olsa da 350 milyon dolarlık dev bütçesinin hakkını veren etkileyici görselliği ve Tobey Maguire'ın başarılı performansıyla (özellikle siyah kostümü giyerek kötü tarafa geçtiği sahnelerde çok iyi) keyifle izleniyor.
SÖZÜN BİTTİĞİ YER
Yön: İsmail Güneş
Oyn: Mehmet Özgür, Yasemin Balık, Volkan Severcan, Okan Tangücü
Tür: Dram
Süre: 115 dk.
Fedakar babanın dramı
Günümüz televizyon dizilerinin çoğuna hakim olan ve izlenilirliği arttırdığı su götürmez bir gerçek olan hastalık, yoksulluk, gözyaşı ve dram, İsmail Güneş imzalı Sözün Bittiği Yer’in vurucu özellikleri.
Bu koyu melodramda lösemi hastası oğlunu mutlu etmeye çalışan babanın çabalarını konu ediliyor.
Palyaçoluk yaparak hayatını kazanan Turgut, oğlu Umut’un tedavi parasını denkleştirmeye çalışırken, yıllar önce evi terk eden eşinin geri dönmesiyle karmaşık duygular içine giriyor. Ama maceraperest annede değişen bir şey yok; kendisi gibi maceraperest ruhlu bir mirasyediyle gününü gün ediyor.
İsmail Güneş, Sözün Bittiği Yerde adlı filminde, paranın gücünü ve çaresiz bireyler üzerindeki etkisini ortaya koymak istemiş. Filmin merkezindeki fakir ama fedakar babanın ve hasta oğlunun izleyenleri bol bol ağlatacağına şüphe yok.