Şiirsiz Sinema Görsel Bir Zaman Doldurmadır"
Şair Furkan Çalışkan, sinema ve şiir arasındaki bağlantının, iki disiplin arasındaki doğal ilişki olduğunu vurgulayarak, "Şiir bilen marangozun yaptığıyla, şiirden bihaber marangozun yaptığı aynı olmaz.
Şair Furkan Çalışkan, sinema ve şiir arasındaki bağlantının, iki disiplin arasındaki doğal ilişki olduğunu vurgulayarak, "Şiir bilen marangozun yaptığıyla, şiirden bihaber marangozun yaptığı aynı olmaz. Bu durum yönetmenlerde de böyle, Semih Kaplanoğlu'nun 'Buğday' filmini ortaya çıkaran da Semih Hocanın şiirle olan müthiş bağıdır. Şiirsiz sinema görsel bir zaman doldurmadır." dedi.
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı iş birliğiyle bu yıl 9'uncusu düzenlenen, "İstanbul Edebiyat Festivali"nde "Sinemanın Şiiri" başlıklı oturum yapıldı.
TYB İstanbul Şubesi'nin bulunduğu Sultanahmet'teki Kızlarağası Medresesi'nde gerçekleşen panelde konuşan şair Mustafa Akar, şiirin "anlatan" değil "söyleyen" bir alan olduğunu dile getirdi.
Akar, şairlerin gördükleri şeyi vicdan dahilinde yansıttığına işaret ederek, "Önümüzde bulduğumuz sanatları sorgulayıp üzerine hüküm inşa eden bir nesil değiliz. Sinema artık tamamen hayatımızda. Hiçbir tartışmaya mahal vermeden, hatta biraz zoraki olarak sinema hayatımızda. Sinemanın en önemli yanı, insanın içindeki iyiyle kötüyü takip edebilmemizi sağlaması. Şiirle sinema arasındaki ilişki her zaman sorunlu olmuştur aslında. Çünkü sinema, bildiğimiz bütün edebi sanatları dönüştürmeyi başarmıştır ama şiiri dönüştürememiştir. 'Şiirsel Sinema' tabiri o yüzden 'Sanatsal Sinema' tabiri gibi tutmamıştır." ifadelerini kullandı.
"Vesikalı Yarim"in çıkış hikayesi
Sinemanın şiirle değil ama şiirin sinemayla ilişkisi olduğunu belirten Akar, şairlerin sinemayla yakından ilgilendiğini sözlerine ekledi.
Şair Furkan Çalışkan da şiirin, edebiyat dergilerinin arasında kalan bir şey olmadığını söyledi.
Her gün sokakta görülen, gerçek hayatta karşılaşılan ayrıntıların şiir olarak tanımlanabileceğini aktaran Çalışkan, "Sinemada sevdiğimiz sahneleri, kült yönetmenleri, filmleri düşündüğünüzde yine şiiri görürsünüz. Sinema ve şiir arasındaki bağlantı, iki disiplinin bağından ziyade doğal ilişkisidir. Şiir bilen marangozun yaptığıyla, şiirden bihaber marangozun yaptığı aynı olmaz. Bu durum yönetmenlerde de böyle, Semih Kaplanoğlu'nun 'Buğday' filmini ortaya çıkaran da Semih Hocanın şiirle olan müthiş bağıdır. Şiirsiz sinema görsel bir zaman doldurmadır." diye konuştu.
Çalışkan, birçok filmin senaryosunun bir şekilde şiire uzandığı değerlendirmesini yaparak, şunları kaydetti:
"Mesela Safa Önal senaryo yazarken ya da film çekerken meseleye hep edebiyattan, çoğunlukla da şiirden bakmış. Filme başlamadan önce ilk yaptığı şey kütüphanesine gitmek olmuş. Lütfi Akad bir gün Safa Bey'i çağırıyor bir film projesi için. Safa Bey heyecanla Lütfi Akad'ın evine gidiyor. Lütfi Akad, bir Amerikan filmi izlediğini, filmde atı kaçırılan bir adamın, atını arayıp bularak evine geri getirmesinin anlatıldığını söyler ve Önal'dan bu senaryoyu yazmasını ister. Bu kadar basit bir şey duyduğu için canı sıkılır Önal'ın ama kütüphanesinde bir süre geçirdikten sonra, evinden uzaklaşmış bir adamın eve dönüş hikayesini yazmaya karar verir. Böylece ortaya 'Vesikalı Yarim' filmi çıkar. Bu ancak edebiyat bilgisiyle, şiire vakıf olmakla mümkün olabilecek bir şey."