Peygamberler Şehri"Nin Tarihi Camileri İlgi Görüyor
İnanç turizminin önemli merkezlerinden Şanlıurfa'da, zamana direnen tarihi camiler ramazan ayı dolayısıyla ilgi görüyor.
İnanç turizminin önemli merkezlerinden Şanlıurfa'da, zamana direnen tarihi camiler ramazan ayı dolayısıyla ilgi görüyor.
"Peygamberlerin atası" kabul edilen Hazreti İbrahim'in doğduğu, Hazreti Eyyüp, Hazreti Elyasa ve Hazreti Şuayp peygamberlerin yaşadığı rivayet edilen Şanlıurfa, dünya inanç turizminde Mekke, Medine ve Kudüs'ten sonra geliyor.
İnanç turizminin yanı sıra kültürel değerleriyle de ön plana çıkan Şanlıurfa'da, en fazla ilgiyi kentle özdeşleşen ve üç ilahi dinin atası kabul edilen Hazreti İbrahim'in doğduğu rivayet edilen makam ve ateşe atıldığı yer olarak bilinen Balıklıgöl çekiyor.
Üç semavi dine ev sahipliği yapan Ulu Cami başta olmak üzere Fırfırlı Cami, Selahaddin Eyyubi Camisi, Halil-ür Rahman Camisi ve Hasan Paşa Camisi gibi birbirinden eski camiler, mimarisi ve hikayesiyle ziyaretçilerin özellikle ramazan ayında uğrak yerleri arasında yer alıyor.
İl Müftüsü İhsan Açık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, pek çok peygamberin hayatının belirli bir dönemini Şanlıurfa'da geçirdiğini söyledi.
Kentin kadim ve insanlık tarihi açısından en eski şehirlerden biri olduğunu belirten Açık, "Şanlıurfa İslam'dan önce de birçok mabedin kenti olmuştur. Bu mabetler o dönem işlevlerini devam ettirirken camiye çevrilmiş. Özellikle Hazreti Ömer devrinden sonra yeni camiler yapılmış. Anadolu'da belki de en eski, en kadim camiler Şanlıurfa'da yapılmıştır." dedi.
Açık, İslam kültüründe camilerin kentin kalbi olduğunu vurgulayarak, şehirdeki yapılaşmanın camilerin konumuna göre şekillendiğini ifade etti.
Camilerin bulunduğu bölgeye göre işlevler gördüğünü de kaydeden Açık, "Esnafın olduğu yerlerde esnaf camileri, mahalle camileri, selatin (sultan) camileri vardır. Şanlıurfa'da bu örneklerin hepsinden bulunmaktadır. Peygamberler şehri olarak nitelendirilen kentimizdeki tarihi camiler dün olduğu gibi bugün de ibadet için kullanılmaktadır. Dışarıdan gelen birçok kişi şehri temaşa ederken, mutlaka bu camilerimizi ziyaret ederek şehri daha iyi anlamış oluyor." ifadelerini kullandı.
"Mabedin nasıl değiştiğini, hizmet ettiğini görebiliriz"
Açık, kentteki bir çok caminin daha önce diğer semavi dinlere de mabet olarak hizmet verdiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"İslam'dan önce de burada havra, kilise olarak kullanılmış mabetlerimiz, hatta 3 bin, 5 bin yıllık mabetlerimiz bulunmaktadır. Bu mabetler daha sonra bölgede yaşayan insanlar tarafından kendi dinlerine uygun mabetlere çevrilmiş ki bu örnekleri Şanlıurfa'da rahatlıkla görebiliyoruz. Şanlıurfa'da dünden bugüne mabetlerin serüvenini görebiliriz. Mabedin nasıl değiştiğini, insanlığa nasıl hizmet ettiğini Şanlıurfa'daki camilerde görebiliriz. İnsanın mabetle ilişkisi, mabedin dinle ilişkisi ve dindarlığın nasıl bir serüven izlediğini bu camilerimiz ortaya koymuştur."
Şanlıurfa'da zamana direnen bazı camiler şöyle:
Ulu Cami
Yapım tarihi belirlenemeyen, "Kızıl Kilise" olarak adlandırılan eski bir kilisenin yerine inşa edilmiştir. Eski yapıya ait avlu duvarları, sütunlar, sütun başlıkları ve çan kulesi halen mevcuttur. Caminin inşa kitabesi bulunmamaktadır. Bu yüzden kim tarafından ve ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. 1170-1175 yıllarında Zengiler tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Payeler üzerine oturan ve her biri çapraz tonozlarla örülü ondört sivri kemerle avluya açılan son cemaat yeri Anadolu'da ilk kez Urfa Ulu Cami'nde bulunmaktadır. Caminin harim kısmında bir kuyu yer alır. Halk arasındaki bir inanışa göre Hazreti İsa'nın, Kral Abgar'a, Havarisi Thomas'la gönderdiği mendil bu kuyuya bırakılmıştır. Bu nedenle caminin içindeki kuyunun suyu, şifalı olarak kabul edilir. Minareye, cumhuriyet döneminde saat eklenerek, saat kulesine dönüştürülmüştür. Minare, aynı zamanda şehrin ilk ve tek saat kulesi görevini de görmektedir.
Fırfırlı Cami
Vali Fuat Bey Caddesi'nde bulunan ve kilise olarak inşa edilen yapı, Oniki Havari Kilisesi olarak da kayıtlara geçmiştir. Osmanlı döneminde yapı üzerinde rüzgar gülü benzeri materyaller olduğundan halk arasında "Fırfırlı Kilise" olarak isimlendirilmiştir. Kaynaklara göre Hristiyanlık açısından büyük önem taşıyan ve Van bölgesindeki Varak Manastırı'nda bulunan "Varak Haçı" 1092 yılında Urfa'ya getirilerek bu kiliseye konulmuştur. Caminin mihrabı üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre 1956 yılında kiliseden camiye çevrilmiştir. Camiye çevrilirken özel bir isim kullanılmamış üzerine konulan rüzgar gülünden dolayı Urfa ağzı ile "Fırfırlı Cami" ismi kullanılmıştır.
Selahaddin Eyyubi Camisi
457 yılında Piskopos Nona tarafından yaptırılan Vaftizci Yahya Kilisesi'nin üzerine 19. yüzyıl başlarında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Dönemi ve bölgedeki en büyük kilise olması dolayısıyla katedral olarak da adlandırılmıştır. Yapı, uzun yıllar harap durumda kalmış ve bir dönem elektrik santrali olarak kullanılmıştır. 28 Mayıs 1993'te onarımı yapılıp, cami olarak ibadete açılmıştır. Caminin girişi batı yönünde olup, son cemaat yeri de daha önceki kilisenin giriş bölümünden yararlanılarak yapılmıştır. İbadet mekanı oldukça geniş ölçüde pencerelerle aydınlatılmıştır. Yapı üzerindeki pencerelerin kenarlarında kiliseden kalan yarım sütunlar ve birbirlerine dolanmış ejder kabartmaları bulunmaktadır. İlk kilisenin Selahaddin Eyyubi tarafından bir dönem cami olarak kullanılmasından dolayı yapı camiye dönüştürüldüğünde aynı isimle anılmıştır.
Halil-ür Rahman Cami
Balıklıgöl'ün yanında yer alan cami, "Döşeme Camisi" olarak da isimlendirilmektedir. 504 tarihinde rahip Urbisyus tarafından Hazreti İsa'nın annesi Hazreti Meryem adına kilise olarak inşa edilmiştir. Meryem Ana Kilisesi olarak kayıtlara geçen bu kilise, Abbasi Halifesi Memun döneminde camiye dönüştürülmüştür. Minaresi, Selahaddin Eyyubi'nin yeğeni El Melik'ül Eşref Muzafferüddin Musa tarafından 1211-1212 yıllarında onarılmıştır. Yapı, Kanuni Sultan Süleyman döneminde restore edilmiştir. Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde bu camiden "İbrahim Halil Tekkesi" olarak bahsetmektedir.
Hasan Paşa Cami
Balıklıgöl civarında bulunan cami, 15. yüzyılın ikinci yarısında, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından 14. yüzyılda yapılan Tok Temur Mescidi'ne bitişik olarak inşa edilmiştir. Hasan Padişah Camisi, kitabelere göre, 1574'te Şeyh Abdulkadir oğlu Hacı Yakub tarafından onarılmıştır. Yapı daha sonra 1575, 1585, 1796, 1859 yıllarında tekrar onarım görmüştür. Avlunun kuzeyinde tek şerefeli bir minaresi mevcuttur. Balıklıgöl'den gelen su, bu caminin avlusundan geçmektedir.