Osmanlı'nın Kıbrıs'ta İnşa Ettiği 'Han' Lar Atina'da Anlatıldı
YAKIN Doğu Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi öğretim görevlileri Yüksek Mimar Şefika Karaderi Özsoy ve Yüksek Mimar Hasan Altan, Atina Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından düzenlenen VIII.
YAKIN Doğu Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi öğretim görevlileri Yüksek Mimar Şefika Karaderi Özsoy ve Yüksek Mimar Hasan Altan, Atina Eğitim ve Araştırma Enstitüsü tarafından düzenlenen VIII. Yıllık-Uluslararası Mimarlık Konferansı'nda Osmanlı'nın Kıbrıs adasında inşa ettiği ' Han' yapılarını anlattı.
Atina'daki konferans, 'Mimarlık ve Mimarlık Tarihi,' Mimaride Disiplinlerarası İlişlikiler', 'Pedagoji', 'Metodoloji', 'Bina Tasarımı', 'Temel Mimaride Geçiş', 'Mimari ve Çevre Yaklaşımları', 'Şehircilik ve Diğer Konular' ile özel başlıklar konulu oturumu takiben, modern ve antik Atina'da eğitimsel kentsel yürüyüş ile birlikte, toplamda 10 konu başlığı, 14 oturum ve 60 adet bildiri sunumuyla gerçekleştirildiği belirtildi.
KIBRIS'TA OSMANLI EGEMENLİĞİNİN EN ÖNEMLİ YAPILARI 'HAN'LAR
Yakın Doğu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim görevlileri Şefika Karaderi Özsoy ve Hasan Altan 'Mimarlık ve Mimarlık Tarihi' oturumunda 'Traditional Khan Culture in Cyprus and Today's Space Design with the Effect of Culture and New Functions; "The Case Study on Great Khan" birlikte sundular. Kıbrıs adasının önemine vurgu yapılan sunumda şöyle devam edildi; "Doğu Akdeniz ticaret yollarının Kıbrıs'tan geçmesi, adanın jeopolitik konumunu güçlü kılmıştır. Buna mukabil, tarihsel süreçte ticaret yapan kişilerin burada duraklamaları, konaklama ihtiyacını doğurduğundan ve adanın 1571 yılında resmen Osmanlı egemenliğine girmesini takiben, bu dönemin mimarisinin en önemli kilit taşı sayılan han yapılarının inşa edilmeye başlanmıştır.
"'HAN'LAR BARINMA İHTİYACINI KARŞILAMIŞTIR"
Adanın çeşitli kentlerine yapılan han yapıları, ticaret yollarının burada kesişmesinden ötürü, geçici süreliğine bu mekanlarda barınma ihtiyacı karşılanmıştır. Osmanlı Dönemi'nde de adanın başkenti olan Lefkoşa kenti suriçine inşa edilen ve yapılan restorasyonlar sonucu günümüze kadar varlığını sürdürmüş olan iki tane han mevcuttur."
Daha sonra Özsoy ve Altan konferansta; Büyük Han ve yakınındaki Kumarcılar Hanı'na ait görseller sundu.
LEFKOŞA SURİÇİ'NİN FORMSAL YAPI ŞEKİLLENİŞİ
Lefkoşa suriçinin formsal yapı şekillenişi, Lüzinyan Dönemi ile başlayıp, Venedik Dönemi'nde bugünkü halini almıştır denilen iki Türk akademisyenin bildirisinde, adada varolan politik nedenlerden ötürü, Büyük Han yapısı, dünyada örneğine az rastlanan bir örnek teşkil eden bölünmüş başkent olan Lefkoşa kentinin Kuzey Kıbrıs topraklarında yer almakta olduğu görseller ve suriçinin tarihi dönemlerdeki farklı formsal yapıları vaziyet planları ile anlatılarak, Lefkoşa kenti ve özellikle suriçinde simgesel bir yapı olması, çeşitli dönemlerde geçirdiği restorasyonlar sonucu, günümüzde de varlığını hala korumakta olduğuna vurgu yapıldı. Konaklamak için inşa edilen yapının, adanın tarihsel sürecindeki dönemlerde değişik işlevlere sahip olup, günümüzde Kıbrıs'a ait geleneksel el sanatları üretim ve satış mekanları ile yerel yiyeceklerin pişirilip ziyaretçilere sunulduğu bir restoran ile varlığını sürdürdüğüne de dikkat çekildi.
Bu bildiri kapsamında, Büyük Han'ın başkent Lefkoşa'daki konumu, ada halkı ile yurtdışından gelen turistlerin ziyaret ettiği ve çekim noktası haline gelen otantik bir yapı olması, topluma faydası ile toplumun yapıya faydası irdelenen kongrede, Lefkoşa suriçinin simgesel yapılarından biri olan Büyük Han, konumu itibariyle yakın çevresinde varolan cami, katedral, belediye pazarı, restoran, konut, arasta çarşısı gibi fonksiyonlar ile de sağlam ilişkiler temelini kurmuş yegane yapı özelliğini göstermekte olduğu, yapılan çevre analizleri ile aktarıldığı vurgulandı.
"BÜYÜK HAN, KÜLTÜREL MİRAS OLARAK TARİHSEL BİR ANITTIR"
Öğretim Görevlileri Şefika Karaderi Özsoy ile Hasan Altan, bildiri sonunda Büyük Han yapısının tarihi süreçteki fonksiyonlarına ait olan arşiv fotoğrafları ile günümüzdeki fotoğraflarını da paylaşarak, dönemler arasındaki fonksiyon ve fiziki farklılıkları ile geçirmiş olduğu restorasyonları aşama aşama anlattı. Özsoy ve Altan; yapının gelecek kuşaklara aktarılması için varlığını sürdürme hususunda korunması gerektiğine ve her iki toplum için, gerek kültürel bir miras olması, gerekse turizm açısından sağladığı katkılar ile önemli bir tarihsel anıt olduğuna dikkati çektiler ve kendilerine yöneltilen soruları yanıtladılar.
Mimari bağlamda çeşitli konu başlıklarının irdelendiği Atina-VIII.Yıllık-Uluslararası Mimarlık konferansında, her oturum sonunda soru-cevap ile birlikte, sunulan öneriler ve bildirilere yönelik yaklaşımlar da konuşuldu. Dünyanın çeşitli coğrafyalarından ve farklı kültürlerinden gelen akademisyen ve araştırmacıların, gerek sunumlar esnasında gerekse sosyal ortamlarda mimari konuları tartışmaları ile sona erdi.
- Lefkoşa