Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Kreş tartışmasında CHP'li Başarır ağzını fena bozdu: Tweet bu kadar, geri zekalı

CHP'li Başarır ağzını fena bozdu! Varank'ın yanıtı ise daha bomba

Naci Görür'den Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

Orhan Pamuk'tan Tekrar Baskı Kitaplar

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Yapı Kredi Yayınları, şimdi de yazarın Kara Kitap, Beyaz Kale ve Masumiyet Müzesi kitaplarını çıkardı.

Temmuz ayında Orhan Pamuk'un Benim Adım Kırmızı, Kar, İstanbul ve Öteki Renkler kitaplarının tekrar baskılarını yayımlayan Yapı Kredi Yayınları, şimdi de yazarın Kara Kitap, Beyaz Kale ve Masumiyet Müzesi kitaplarını çıkardı.

KARA KİTAP

Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya'yı karlı bir kış günü İstanbul'da aramaya başlar. Çocukluğundan beri yazılarını hayranlıkla okuduğu yakın akrabası gazeteci Celâl'in köşe yazıları, bu arayışta ona işaretler yollayacak ve eşlik edecektir. Okuyucu, bir yanda her bacası, her sokağı, her insanı başka bir esrarlı âlemin işaretine dönüşen İstanbul'da Galip'in araştırmalarını ve karşılaştığı kişileri izlerken, bir yandan da bu araştırmaları değişik işaretler ve tuhaf hikâyelerle tamamlayan Celâl'in köşe yazılarıyla karşılaşır. Eski cellatların hikâyelerinden Boğaz'ın sularının çekileceği felaket günlerine, kılık değiştiren paşalardan kültür tarihimizde kalmış esrarlı cinayetlere, karlı gecenin aşk hikâyelerinden yüzlerimizin üzerindeki anlamın sırlarına, İstanbul'un ücra ve karanlık köşelerinden gülünç ve tuhaf kişilerine, yakın tarihimizden günlük hayatımızın unutulmuş ve şaşırtıcı ayrıntılarına kadar uzanan bu araştırma Galip'i hem kayıp karısına, hem de hayatımızın içine gömüldüğü kayıp esrar doğru çekecektir.

"Zengin, yaratıcı, modern bir ulusal destan."

- The Sunday Times, İngiltere

"Pamuk Kara Kitap'la, romanın bir edebi tür olarak hâlâ hayatta olduğunu, hâlâ bir potansiyeli ve geleceği olduğunu kanıtladı. Bunları yapan biri ne zamandır çıkmıyordu." –Nobel Komitesi Başkanı Horace Engdahl

France Culture Ödülü (1994)

BEYAZ KALE

17. yüzyılda Türk korsanlarınca tutsak edilen bir Venedikli, İstanbul'a getirilir. Astronomiden, fizikten ve resimden anladığına inanan bu köle, aynı ilgileri paylaşan bir Türk tarafından satın alınır. Garip bir benzerlik vardır bu iki insan arasında. Köle sahibi, kölesinden, Venedik'i ve Batı bilimini öğrenmek ister. Bu iki kişi, efendi ile köle, birbirlerini tanımak, anlamak ve anlatmak için, Haliç'e bakan karanlık ve boş bir evde, aynı masanın iki ucuna oturur, konuşurlar. Hikâyeleri ve serüvenleri, onları veba salgınının kol gezdiği İstanbul sokaklarına, Çocuk Sultan'ın düşsel bahçelerine ve hayvanlarına, inanılmaz bir silahın yapımına, "Ben neden benim?" sorusuna götürecektir. Hikâyelerin günden geceye doğru ilerlemesiyle, gölgeler yavaş yavaş yer değiştirir.

Orhan Pamuk Beyaz Kale'de, Doğu ile Batı arasındaki benzerliklere ve farklılıklara bakarken, milli ve bireysel kimliklerimizin gerisinde yatan yapaylığı ortaya çıkartarak, iki kültürün ortak paydasını vurguluyor. Okur İstanbul manzarası eşliğinde izlediği bu yarı gerçek yarı hayal hikâyede, kendi varoluşunun özünü aramaya davet ediliyor.

"Ustaca kurulmuş paradokslarla örülü, hayranlık uyandıran zarif bir postmodern hikâye." – Publishers Weekly

MASUMİYET MÜZESİ

"Hayatımın en mutlu ânıymış, bilmiyordum."

Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk'un harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor...

1975'te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen, İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun'un hikâyesi: Hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, Masumiyet Müzesi, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak.

Masumiyet Müzesi'ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz.

Romanı yazdıktan dört yıl sonra, 2012'de, Pamuk romanıyla aynı adlı müzeyi Çukurcuma'da açtı. Şimdiye dek on binlerce ziyaretçinin gezdiği müze için ünlü sanat tarihçisi Simon Schama, Financial Times gazetesine yazdığı yazıda, "Dünyadaki en güçlü, en güzel, en insanî ve en etkileyici çağdaş sanat eseri," diye yazdı. "Aynı zamanda hem şiir hem karamizah gibi; hem zarif ve şefkatle dolu, hem de kutu kutu, vitrin vitrin, estetik olarak muhteşem."

Kara Kitap

Orhan Pamuk

476 Sayfa, 27 TL

Yapı Kredi Yayınları

Beyaz Kale

Orhan Pamuk

150 Sayfa, 19 TL

Yapı Kredi Yayınları

Masumiyet Müzesi

Orhan Pamuk

561 Sayfa, 32 TL

Yapı Kredi Yayınları

Bir Garip Cindi Zümrüdüanka

Bir Garip Cindi Zümrüdüanka, Konstantiniyye Üçlemesi romanları Uykuda Çocuk Ölümleri, Karadelik Güncesi ve Gecenin Atları ile tanınan Ali Teoman'ın kısa ve aksiyonlu bir yeraltı romanı. Gerçekten de bütün gözüpekliğiyle amansız bir işe girişiyor yazar: Dostoyevski'nin Karamazof Kardeşler'inden, Joyce'un Ulysses'inden ve Thomas Bernhard'ın romanlarından tanıdığımız o yüksek debili monologların bir benzerini kuruyor.

Bütün örgütlü ve toplumsal şiddetlere dilin şiddetiyle karşılık veren, adeta dilin kemiğini kıran Ali Teoman, bu 'ağız dolusu', bu kapkara romanında feleğin çemberinden geçmiş bir anlatıcıyla kalemini doludizgin sürüyor... Tibi et igni (oku ve yak) diyor sonunda da zaten!

Bir Garip Cindi Zümrüdüanka

Ali Teoman

143 Sayfa, 12 TL

Yapı Kredi Yayınları

İkiye Kadar Sayamamak

Geçen yıl yayımladığı ilk kitabı Biraz Kuşlar, Azıcık Allah ile adını duyuran Gökhan Yılmaz, yine Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan yeni öykü kitabı İkiye Kadar Sayamamak'ta tamamlanmamış yaşantıların ve eksiklik duygusunun etkisine odaklanıyor. Bir yandan öykü ilerliyor ama öte yandan kalemin akrobasisi bitmiyor; dil ve söz oyunları okuru sürekli diken üstünde tutuyor.

İkiye kadar neden sayılmaz? Ya bir'den yeterince memnun kalınmıştır ya da üç'ten başlanmıştır. Gökhan Yılmaz, ikiye kadar sayamamanın parmaklarından tutuyor.

ALINTI:

Onunla uzun uzun çocuklardan bahsetmiştik. Çocukları sevmek zorundaydık. Seviyor görünmek zorunda. Yoksa âşık olamazdık. Çünkü zaten ikimiz de çocuksuyduk. Hele ben. Bir çocuksu gövde. Onunla sevişmeyi bile hayal edemiyordum. Beceremiyordum. Araya gözleri giriyordu. O, gözlerine bakamadığımı sanıyordu, oysa... Gözleri eksionsekizdi. Ev sahibimin körlüğü geldi aklıma. Tam da sırasıydı. Dönüp durduğu merdiven. Onun eteklerinde uzun uzun dönsem. Gözlerinin eteklerinde.

İkiye Kadar Sayamamak

Gökhan Yılmaz

109 Sayfa, 8 TL

Yapı Kredi Yayınları

Yabancının Çocuğu

Alan Hollinghurst, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Yabancının Çocuğu kitabında genç şair Cecil Valance'nin hafta sonu tatilini anlatıyor.

1913 yazında, aristokrat genç şair Cecil Valance, hafta sonunu geçirmek için Cambridge'ten okul arkadaşı George Sawle'ın ailesinin evi İki Hektar'a gelir. Hafta sonu heyecan ve sürprizlerle dolu geçer fakat bu ziyaretten en çok etkilenen George'un on altı yaşındaki kız kardeşi Daphne'dir. Cecil'in Daphne için yazdığı şiir, bir kuşağın sesi ve bütünüyle değişmek üzere olan İngiltere'nin habercisidir.

Sawle ve Valance ailelerini birbirine bağlayan, sonraki onyıllar boyunca eleştirmenler ve biyografi yazarları tarafından didik didik edilen hafta sonunun hikâyesi, Daphne'nin peşini ömür boyu bırakmayacak, İngiltere'deki sosyal ve kültürel değişimlerle birlikte farklı biçimlerde anlatılıp yorumlanacaktır.

Yabancının Çocuğu

Alan Hollinghurst

Çeviren: Kıvanç Güney

612 Sayfa, 35 TL

Yapı Kredi Yayınları

Yavru Ceylan

Magda Szabo'nun 1959'da yayımladığı ikinci romanı, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Yavru Ceylan, kırsal Macaristan'ın acımasız koşullarında yoksul düşmüş seçkin bir ailenin çocuğu olarak yetişen ünlü bir aktrisin, Eszter Encsy'nin Birinci Dünya Savaşı sonrasında başlayıp komünist rejimin ilk yıllarına uzanan hikâyesi. Kahraman hayatını yoksulluk ve aşağılanmayı tanıdığı çocukluk yıllarından başlayarak, kronolojik olmayan bir dizi iç monologla anlatır. Ayakta kalmak için verdiği sürekli ve sert mücadele onu kararlı, kendine güvenen bir kadın yapmış, ama içini bütün hayatına öldürücü bir zehir gibi bulaşan bir hınçla doldurmuştur. Bu hınç nihayet bulduğu sevgiyi de gölgeleyecektir.

ALINTI:

"Geceleri ceylan rüyalarıma giriyordu. Sen, bir şeyi tüm benliğinle kıskanmanın ne kadar acı verdiğini bilemezsin. Ayakkabı, elbise ve yemek yokluğundan sadece öfke duyuyordum ya da hırçınca utanıyordum. Portakal yemeyi çok isterdim ama Angela'dan bir dilim kabul etmektense boğulurum daha iyiydi. Evlerini, Angela'nın odasındaki masal resimlerini, küçük kütüphanesini, hiçbirini kıskanmıyordum; beni sadece yavru ceylan ilgilendiriyordu. O günlerde sık sık ağlayarak uykuya dalıyordum."

Yavru Ceylan

Magda Szabo

229 Sayfa, 18 TL

Yapı Kredi Yayınları

Kaynak: Bültenler / Kültür Sanat
title