Ömer Lütfi Mete'nin Vefatının 8. Yılı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı Kültürel Etkinlikler Müdürlüğünce, gazeteci-yazar ve şair Ömer Lütfi Mete için vefatının 8. yılında anma etkinliği düzenlendi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı Kültürel Etkinlikler Müdürlüğünce, gazeteci-yazar ve şair Ömer Lütfi Mete için vefatının 8. yılında anma etkinliği düzenlendi.
Türk Edebiyatı Vakfının Sultanahmet'teki merkezinde gerçekleşen programın açılışında konuşan İBB Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen, Mete'nin her ortama ayak uydurabilen naif bir fıtrata sahip olduğunu belirterek, "Sinemasıyla, tiyatro, müzik ve çok az insanın bildiği spor bilgisiyle sosyal hayatta ihtiyaç hissettiğimiz fertlerden biriydi. Ruhu şad olsun." dedi.
Moderatörlüğünü İbrahim Öztürkçü'nün gerçekleştirdiği etkinliğinde konuşan İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Görevlisi İsa Kocakaplan da Ömer Lütfi Mete'nin Türk basının, edebiyatının ve kültür hayatının "Deli yüreği" olduğunu anlattı.
Kocakaplan, "Tam bir deli yürekti, yani kabına sığmayan, haksızlık gördüğü zaman susmayan fakat aynı zamanda da konuşup bir şey yapmayanlardan değildi, elini taşın altına koyan biriydi. Sinema alanında bizim sahada büyük boşluk vardı, hala da var. O bu alanı doldurmak için film, televizyon ve sinema alanında İsmail Güneş ve Yücel Çakmaklı ile beraber var güçleriyle çalıştılar. Hakikaten senaryosunu yazdığı diziler büyük bir ilgiyle takip edildi. Ömer Lütfi Mete'nin daha evvel sinema bilgisi yoktu ama 'Bu işi yapacağım' diye kafasına koydu ve takip etti ve başardı, çok önemli senaryolara da imzasını attı." dedi.
"Üzerimizde çok hakkı var"
Gazeteci-yazar Ahmet Tezcan ise Mete'nin insani vasıfları üzerinde durarak, "Çok yönlü bir sanatçı, şiir, roman, tiyatro yani edebiyatın ve yazı sanatının bütün dalları, görsel sanatında da senaryo ve sinema dalı da dahil olmak üzere bütün hepsinde ergin olan bir sanatçıydı. En önemli tarafı ise insan tarafı, iyi bir dervişti." şeklinde konuştu.
Tezcan, "Bugün, Ömer Lütfi Mete'den bahsedip de onu sevmeyen herhangi bir kesimden kimseyi tanımıyorum. Çünkü o insanlara asla kendi inancını, hayat biçimini, düşüncesini, sanat anlayışını, zevkini dayatan bir insan değildi. İnancım odur ki İslam'ın yasakladığı tek şey dayatmadır, bunu anlayabilirsek İslam'ın rıza, hak ve adalet temelinde olduğunu bilsek, geri kalan bütün problemler halledilebilecek. Hoşgörü diye bir şey çıkarıyorlar, hoşgörü kelimesini Ömer ağabey de hiç sevmezdi." ifadelerini kullandı.
Ahmet Tezcan, sanatçının her zaman iyi niyetli olmaya gayret eden bir insan olduğunu anlatarak, sözlerini, "Çok hasbi bir adamdı, hiçbir zaman hesap gütmedi. Öfkesini de çok net yansıtır, sevgisini de göstermekten çekinmezdi. Üzerimizde çok hakkı var, evinde kaldığımız zamanlarda, sabah namazının son demlerinde namaza kaldırışının bile hakkını ödememiz mümkün değil." diye tamamladı.