Oğlunun Gözünden Aşık Veysel
MERVE TOPUZ / KEMAL ERDOĞMUŞ - Dünyaca ünlü halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu'nun oğlu Ahmet Şatıroğlu, ölümünün 43. yılı öncesinde babasını anlattı.
MERVE TOPUZ / KEMAL ERDOĞMUŞ - Dünyaca ünlü halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu'nun oğlu Ahmet Şatıroğlu, ölümünün 43. yılı öncesinde babasını anlattı.
Aşık Veysel'in 6 çocuğundan 82 yaşındaki Ahmet Şatıroğlu, Sivas'ın Şarkışla ilçesindeki evinde, 21 Mart 1973'te hayatını kaybeden babasıyla ilgili anılarını AA muhabiriyle paylaştı.
Turnelerde babasının sazını sırtında taşıyan Şatıroğlu, gözyaşlarıyla anlattığı o günleri unutamıyor.
Babası için "Tüm insanları severdi" diyen Şatıroğlu, dostu olarak da gördüğü Aşık Veysel'in türkülerinin yarım asırdır insanlara sevgi ve barış mesajları vermesinin gururunu yaşıyor.
Şatıroğlu, köyde ve konser için Türkiye'nin çeşitli illerini gezerken hep babasının yanında olduğunu belirtti.
Aşık Veysel'in görememesine rağmen, birçok işi görenlerden iyi yaptığına dikkati çeken Şatıroğlu, "Sazının telini takamazdım, kendi takardı, kendisi çalardı. Ben ancak sırtımda gezdirirdim. Köydeki evin bacasında otururdu. Çok güzel çarık tamir ederdi. Suya koysak su geçirmezdi, öyle güzel tamir yapardı. Biz yapamazdık onun yaptığını." diye konuştu.
İlk "Mecnun'um Leylamı Gördüm" türküsünü okumuş
Babasıyla ilgili anılarının hiçbirini unutamadığını dile getiren Şatıroğlu, 1960 yılından sonra Aşık Veysel'in yanında turnelere gittiğini söyledi.
Ozanın beste yapmadan önce başka sanatçıların türkülerini okuduğunu kaydeden Şatıroğlu, "Köyde bir köprü vardı, o köprünün altında saz çalmayı öğrendi. Türkü söylemeye başladığında ilk 'Mecnun'um Leylamı Gördüm' türküsünü okudu. Beste yaptıktan sonra hep kendi türkülerini okudu." dedi.
Babasının tüm insanları ayırmadan sevdiğini vurgulayan Şatıroğlu, şöyle devam etti:
"Bir şiiri kafasında yazardı. 'Bunu bir sansürden geçireyim oğlum' derdi. İşin ehli birine anlatırdı ve ona yazdırırdı. Önce kafasında yazardı. İstanbul, Ankara gibi gittiğimiz birçok ilde yolu o tarif ederdi. Ankara'da bir otelden çıktık. Radyoevine gitmek istedi. Ben yolu bilmiyorum. Babam da 'Oğlum otelden çıkınca sağa döneceksin, opera meydanına ineceksin, asfalta inince de sağa döneceksin, doğu radyoevine gideceğiz' derdi. Radyoevine gittik ve 15 dakikalık bir bant doldurduk. Babamla Türkiye'nin birçok iline gittik. En çok Ankara ve İstanbul'u severdi. Türkülerinden en çok 'Uzun İnce Bir Yoldayım' ve 'Benim Sadık Yarim Kara Toprak'ı okurdu. Aslında türküleri de evlatları gibiydi, hiçbirini ayırmazdı."
"En çok işkembe çorbası içerdi"
Turneden dönünce babasının büyük kızından sevdiği yemekleri pişirmesini istediğini anlatan Şatıroğlu, "Kuru fasulye pilavı çok severdi. Şehir dışındaki lokantalarda ise en çok işkembe çorbası içerdi. Çok iyi Kur'an-ı Kerim bilirdi, hangi suresini sorsanız söylerdi. En fazla çalışmayı öğütlerdi. 'Aman yavrum çalışın' derdi. Köyde elma bahçesi yaptı, çok güzel elmalar yetiştirdi. Elma ve armudu çok severdi." ifadelerini kullandı.
Şatıroğlu, babasının her konuda bilgi sahibi ve çok hoşsohbet olduğunu, evlerinde sürekli misafir ağırladıklarını söyledi.
"Kolum kırılsaydı da sazım kırılmasaydı"
Babasının sazına çok değer verdiğini dile getiren Şatıroğlu, "Örenyurdu'na düğüne gidiyor, dönüşte ata biniyor. Köyü çıktığı sırada bastonu unuttuğu aklına geliyor. Bastonu almaya giderken atın gemini çekiyor ve at duvardan aşağı düşüyor. O esnada saz da kırılıyor. Babam da 'Kolum kırılsaydı da sazım kırılmasaydı' diyor. İşte öyle severdi sazını. Yalnız bize saz öğretmedi, 'öğrenin' bile demedi. O kadar gezdim babamla ama sazın teline dahi dokunmadım." diye konuştu.
"Gözleri görse cephede asker olmak çok isterdi"
Düzce'de Aşık Veysel'in bir imamla yaşadığı anıyı da paylaşan Şatıroğlu, şunları kaydetti:
"Adam bizi kahve içmeye davet etti. Babam dağdaki çobanı kırmayan biriydi. Gittik kahve içtik. Babama 'Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa, eğlenecek yer bulaman, gönlümdeki köşk olmasa' türküsünü kime yazdığını sordu. Babam da 'İlham geldi yazdım' dedi. Hoca da bunun üzerine 'Ben de kudret olsa bunun üzerine bin sayfalık kitap yazarım' demişti. Babam şakacıydı ve çok hazır cevaptı. İnsanı çok severdi. Çok konuşkan değildi. 'Konuş' dersen konuşurdu, dinlerdi daha çok. İnsanlar arasında ayrım yapmazdı. Kıbrıs olayları çıktığında çok üzülmüştü. Gözleri görse cephede asker olmak çok isterdi. O da isteklerini şiirlerle anlattı."
Şatıroğlu, ölene kadar babasının yanından ayrılmadığını vurgulayarak, "Ölmeden önce söylediği ve bestelediği son şiiri, 'Selam saygı hepinize, gelmez yola gidiyorum. Ne denize ne karaya, gelmez yola gidiyorum. Ne yıldıza ne aya ne şehre ne de köye, uçsuz bucaksız deryaya, gelmez yola gidiyorum. Gemi bekliyor limanda, gideceğim bir ummanda, gözüm kalmadı cihanda, gelmez yola gidiyorum' buydu. Sonra bir gece yarısı 'Beni sağ yanıma döndürün' dedi. Ben sağ yanına çevirirken ruhunu teslim etti" dedi.