Nurettin Topçu'nun düşünceleri ve eserleri hatırlanmaya devam ediyor
Sosyolog, felsefeci, yazar ve öğretmen Nurettin Topçu'nun eserleri ve düşünceleri hala önemini koruyor. Topçu'nun ahlak üzerinden yaklaştığı meseleler ve isyan ahlakı fikri üzerine geliştirdiği düşünceleri, onun irade, hareket ve isyan kavramlarıyla ilişkilendirilerek açıklanıyor. İnsanın kendisini sonsuzluğa doğru değiştirmesini sağlayan hareketin, iradenin ise içsel bir kuvvet olduğu vurgulanıyor. Topçu'nun tasavvuf anlayışının da düşüncelerini etkilediği belirtiliyor.
Sosyolog, felsefeci, yazar ve öğretmen Nurettin Topçu, vefatının üzerinden 48 yıl geçmesine rağmen eserleri ve düşünceleriyle hatırlanmaya devam ediyor.
Prof. Dr. İsmail Kara, AA muhabirine yaptığı açıklamada Nurettin Topçu'nun meselelere esas itibariyle ahlak üzerinden yaklaştığını, Cumhuriyet devri Türk felsefecileri ve aydınları arasında ahlak konusunda en çok metin kaleme alan ve bu sahadaki çabalarını bütün hayatı boyunca ısrarla sürdüren kişi olduğunu ifade etti.
Topçu'nun doktora tezinde geliştirdiği ve birçok yazısında işleyip ileriye götürdüğü "isyan ahlakı" fikrinin determinist, rasyonalist, sosyolojist ve pragmatist ahlak anlayışları karşısında bir düşünce, bir tez olarak teşekkül ederek geliştiğini aktaran Kara, şunları kaydetti:
"'İrade', 'hareket' ve 'isyan' onun ahlak felsefesinin ana kavramlarıdır. Şubat 1939'da çıkarmaya başladığı ve ismiyle birlikte hatırlanan derginin adının 'Hareket' olması da doğrudan bu yapı ile alakalıdır. İsyan, mutlak itaate ulaşabilmek için tek tek anlamlı olan ara durakların (kişinin arzu ve ihtirasları, aile, cemaat veya milletin örfleri-alışkanlıkları, insanlık, devlet kurucusu veya devletin kurallarının) bağlayıcılığından ve onların ferdiyeti sınırlayıcı, hürriyeti daraltıcı, esareti kuvvetlendirici, insanı çürütücü etkilerinden sıyrılmayı ve kişinin kendisini aşarak daha üstün bir nizama, tabiatüstü aleme, birliğe atılmayı, Allah'a doğru yükselmeyi ifade etmektedir. İsyan ahlakını bireycilikten ve anarşizmden ayıran şey onun ifadeleriyle 'ebedi ve alemşümul merhamet nizamına bağlı olması, 'namütenahi kuvvete itaat ve teslimiyetle neticelenmesidir. Bir hareket ancak kendi içerisinde baş kaldırdığı bir nizama karşılık yeni ve zorunlu olarak daha üstün bir nizamın iradesini taşıyorsa isyan adını alabilir"
"Hareket, ferdin kendisini sonsuzluğa doğru değiştirmesidir"
Kara, insanın bütün yapıp etmelerini yüce bir seviyeye doğru çıkararak tekamül ettiren hareketin, ferdin kendi kendisini ve başka varlıkları bir üst mertebeye ve sonsuzluğa doğru değiştirmesi olduğuna işaret etti.
İradenin ise insanın iç ve dış duyulardan, tabiattan ve cemiyetten aldığı tesirleri karşılayan, ardından öznel ve şahsi karara dönüşen ve nihayet hareket olarak dışa vuran bir kudret, Allah'a kadar yükselmek isteyen içsel, mistik bir kuvvet olduğunu vurgulayan Kara, şu ifadeleri kullandı:
"Duyulardan başlayarak Allah'a kadar yükselen merhalelerin her birinde insandaki rahata, hayatla barışık olmaya, uyuma meyilli güçler devreye girer ve irade ile çatışır. Aynı zamanda yetiştirici ve yükseltici fonksiyonu olan ızdırap da bu çarpışmalar sırasında meraklar, sıkıntılar, vehimler, meyiller arasından doğar. Bu üç ana kavramın altında mesuliyet, merhamet, hizmet, hürmet ve fedakarlık kavramları yer alır. Nurettin Topçu düşüncesinde tasavvuf, hususen vahdet-i vücut telakkisi İslam'ın tercih edilebilecek meşru yorumlarından ilki olmaktan daha ötede şahsiyeti öne çıkaran kuvvetli bir isyan, irade ve hareket fikri taşıması dolayısıyla da kelam ve fıkha dayalı yorumların önüne geçirilmiştir."
Prof. Dr. Kara, bu tavrın eşzamanlı olarak istisnai bir duruşa ve yoruma işaret ettiğini belirterek, "Çünkü onun döneminde ve bir öncesinde tasavvuf ve tarikatların oluşturduğu zihniyet dünyası ve yaşama biçimi aydınlar için bir tenkit ve tasfiye konusudur. Topçu'nun tasavvuf anlayışı onun bilgi, bilim ve felsefeyle ilgili düşünce ve yorumlarını da doğrudan etkilemiştir. Millet ve milliyetçilik meseleleri onun eserlerinde hem isyan ahlakıyla irtibatlı olarak ferdiyetin yükselerek sonsuzluğa uzanması süreçlerinin bir parçası hem de Türkiye'nin modernleşme döneminde kendini yeniden anlamak ve tanımlamak için yıllardır tartıştığı önemli bir problem olarak yer alır." değerlendirmesinde bulundu.