Neden Acele Ettin Suna Abla
Önceki Gün Hayatını Kaybeden Türk Tiyatrosunun Dev Çınarı Suna Pekuysal" Yaşasın Tiyatro" Sloganlarıyla Son Yolculuğuna Uğurlandı.
Önceki gün hayatını kaybeden Türk tiyatrosunun dev çınarı Suna Pekuysal" yaşasın tiyatro" sloganlarıyla son yolculuğuna uğurlandı.
GÖZYAŞLARIYLA UĞURLANIYOR
Pekuysal için ilk tören, uzun yıllar sahnesinde oyun oynadığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde düzenlendi.
Pekuysal'ın Türk Bayrağı'na sarılı naaşının tiyatro sahnesine konulduğu törene, Sait Ali Köknar ve eşi Burcu Köknar ile sanatçı arkadaşları Zihni Göktay, Üstün Asutay, Şemsi İnkaya, Tomris Oğuzalp ve Sezai Altekin'in de aralarında bulunduğu çok sayıda sanatçı ile yakınları ve dostları katıldı.
Suna Pekuysal anısına saygı duruşu ile başlayan törende, tiyatro sanatçısı Aliye Uzunatağan tarafından sanatçının öz geçmişi okundu.
Törende Suna Pekuysal'ın “Lüküs Hayat” operetinde 14 yıl boyunca rol arkadaşı olan Zihni Göktay, salonun arka sıralarından elindeki yanan mumla sahneye gelerek, mumu sahnedeki diğer mumların arasına yerleştirdi. Göktay, daha sonra Pekuysal'ın naaşının başına gelerek gözyaşları arasında dua etti.
Törende konuşan sanatçının oğlu Sait Ali Köknar, annesinin kendisini düzenli ve disiplinli bir şekilde büyüttüğünü ifade ederek, Pekuysal'ın işten geldikten sonra gece saat 03.00'e kadar ertesi günün yemeğini yaptığını, sabah erkenden kalkıp kahvaltısını hazırladığını anlattı.
Köknar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Suna Pekuysal bana bir can verdi. Burada tek oğlu olarak görüyorsunuz. Hayır, ben bir kişi değilim. Ben birçok kişiyim. Seyrettiğim her oyunda, okuduğum her romanda çoğaldım, özgürleştim. Tiyatro bana katil olmanın, aç-tok olmanın, anne olmanın, sevgiliden ayrılmanın ne olduğunu yaşattı. Ben mimarım. 'Tiyatro beni özgürleştirdi' diyorum. Çünkü bana bir insan olarak neler yapabileceğimi, neler olabileceğini, sınırlarımı ve ufkumu tanıttı. Bu yüzden sinema, edebiyat, tiyatro bir çeşni değil, mecburiyettir. İnsana bu sıkıntılı dünyada özgürleşme yolunda bir penceredir.”
İzlediği her tiyatro oyununu kendisinden bir parça olarak nitelendiren Köknar, “O yüzden ben bir kişi değilim. Karşınızda Suna ile Ergun'un biricik oğlu değil, kültür ve edebiyatla büyümüş bir evlat olarak duruyorum. Anam can verdiği karakteri aracılığıyla bana bir değil, binlerce can verdi. Herkese de vermeye devam edecek. O yüzden yaşasın tiyatro, yaşasın Suna Pekuysal, yaşa anacığım” diye konuştu.
APTALCA BİR ÜMİT
Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya, Suna Pekuysal'ın ölüm haberini aldığında uçaktan yeni indiğini ifade ederek, o şuur bulanıklığı içinde Zihni Göktay'ı aradığını ve törende konuşma yapmasını istediğini anlattı.
Alkaya, şunları kaydetti:“Sonra kendime dedim ki; 'Suna Pekuysal'ın bedeninin aramızda olduğu son anı nasıl yaşamayacağım. Her an bir sürpriz yapabilir' diye aptalca bir ümit içinde olduğumu söyleyeceğim. Şurada şöyle demesini de bekliyorum; 'sıkıldım, çıkarın beni bu sandukadan' mesela. İnsan saçmalama hakkını da özgürce kullanabilmeli.” Suna Pekuysal'ın sahnede ölme isteğini içeren sözlerini anımsatan Alkaya, “Suna ablacığım, biz geç kaldık. Sen niye acele ettin? Sizin bize ihtiyacınız yok ki. Bizim size ihtiyacımız var. Bu büyük anı, son ana kadar o aptalca ümit içinde geçireceğim. Hepimizin başı sağolsun” diye konuştu.
GÖKTAY: “AĞAÇLAR AYAKTA ÖLÜR”
Tiyatro sanatçısı Zihni Göktay da Pekuysal ile 24 rakamının aralarında çok önemli bir yeri olduğunu ifade ederek, “Ben 24 Ekim'de onun doğum gününü kutlardım. O da aynı gün benim evlilik yıl dönümümü kutlardı. Bugün de 24 Temmuz. Böyle bir tesadüf oldu” diye konuştu.
Suna Pekuysal ile “Lüküs Hayat” operetinde 14 yıl birlikte olduklarını anımsatan Göktay, duygularını şöyle dile getirdi. “Öyle bir koca çınardı ki, dalları arasında binlerce oyun, film, dizi saklıydı. 'Abla' dedim geçen sene; 'Birlikte bir oyun çıkaralım. Senin oturarak oynayacağın oyunlar da var' dedim. 'Mesela Selçuk Aslan'ın Dolap Beygiri oyunu var. Kayınvalidemi oynarsın. Ben de damadını oynarım. Zaten didişiyoruz. Beni içinden geldiği gibi azarlarsın' dedim. Benim sık sık kulağımı çekip azarlardı. Sahnede 'Tekst dışında laf ediyorsun' derdi. Onu bu konuda üzdüysem 14 yıl boyunca, affetsin. Zaten 10 dakika kızardı, 11. dakika affederdi. Suna ablam dedi ki 'Ben oturarak oyun oynamak istemiyorum. Ayakta cıvıl cıvıl Suna olarak oyun oynamak istiyorum. Seyircinin beni öyle görmesini, duygu sömürüsü yapmak da istemiyorum.' Haklıydı. Allah rahmet eylesin. Ablacığım, vücudunun yarısı gitmiş gibi. Sen haklıydın ağaçlar ayakta ölür.”
ERZEN: “ADINI İLÇEDE BİR PARKA VERECEĞİZ”
Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen de Pekuysal'ın eserleriyle yaşayacağını ifade ederek, “Ölüm bile Pekuysal'ı emekli edemeyecek” dedi.
Erzen, Bakırköy'de bir parka Suna Pekuysal ismini vereceklerini bildirdi.
Tiyatro Sanatçısı Metiner Hürel de zamanın çabuk geçtiğini, koca çınarların teker teker dünyadan ayrıldığını vurgulayarak, sanatçıları hayattayken ziyaret etmenin önemine işaret etti. Hürel, “Ne mutlu böyle bir fenomeni tanımak, yaşamak” dedi.
Tiyatro sanatçısı Bora Ayanoğlu da Pekuysal'ın Şehir Tiyatroları'na “gelin geldiğini” belirterek, kendisinin onların arasında büyüdüğünü anlattı.
Tiyatro sanatçısı Ersan Uysal da uğurlama törenlerinin genelde Harbiye'deki Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde yapıldığını anımsatarak, “Yenisini yapacaklarmış. Ama iyi buradan yolluyoruz. Çünkü bu semtin adı Vefa” dedi.
Uysal, konuşmasını şöyle sürdürdü:“Suna Pekuysal'ın hastaneye kaldırıldığını internette şehir tiyatrocuları grubuna yollanan mailden öğrendim. Hemen telefon açtım ve karşıma çıkan sese 'Suna Pekuysal'ı arıyorum' dedim. Cılız bir ses yanıtladı. 'Benim Ersan benim' dedi. 'Suna tanıyamadım, sesin pek genç geldi' dedim. Kendimi toparlayamadan yanıt geldi, 'Ben hastayım ya'. Ölene kadar mizahı elden bırakmadı. Acı haberi aldığımda şoke oldum.”
Suna Pekuysal'ın rol aldığı oyunlardan örnekler veren Uysal, “Suna'yı tek geçerim” dedi.
Suna Pekuysal'ın 1998'de emekli olduğunu anımsatan Uysal, “Suna, 1998'de emekli oldu. O dönemde emeklilerin sahneye çıkması yasaklanmamıştı. Ne o dönemde, ne de bugün, yuvası Şehir Tiyatroları'na çağrıldı. Suna, kalçası değil, yüreği kırıldığı için ayrıldı aramızdan” diye konuştu.
Tiyatro sanatçısı Sezai Altekin de “Lüküs Hayat” operetinde birlikte oynadıklarını anımsatarak, “Öyle insanlar vardır ki yanında olmak istersiniz. Işığı üzerinize değsin, nefesini ve heyecanını paylaşmak istersiniz. Suna, öyle biriydi” dedi.
Suna Pekuysal'ın doğal ve güzel bir insan olduğunu anlatan Altekin, “İnsanlar pervane gibi etrafında toplanırdı. Bugün burada olduğu gibi” diye konuştu.
SAYGI GEÇİŞİ
Konuşmaların ardından törene katılan sanatçılar, Suna Pekuysal'ın naaşının önünden saygı geçişinde bulundu.
Pekuysal'ın cenazesi, din görevlisi eşliğinde dua okunmasının ardından Ataköy'deki 5. Kısım Camisi'ne ulaştırılmak üzere alkışlar arasında cenaze arabasına konuldu.
Bu sırada Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nin dışında da çok sayıda vatandaşın cenaze törenini izlediği ve alkışladığı görüldü.
İstanbul Tıp Fakültesi’nde Pazartesi günü kalp yetmezliği nedeniyle 75 yaşında hayata veda eden ünlü tiyatro ve sinema sanatçısı Suna Pekuysal Merkez Efendi Mezarlığı'nda toprağa verildi.
MERKEZ EFENDİ MEZARLIĞI'NDA TOPRAĞA VERİLDİ
Pekuysal'ın naşı, öğle namazının ardından kılınan cenaze namazı sonrası alkışlar eşliğinde cenaze arabasına konuldu. Pekuysal, Mevlanakapı'daki Merkez Efendi Mezarlığı'nda toprağa verildi.
ARKADAŞLARI SUNA PEKUYSAL'I ANLATTI
Suna Pekuysal'ın 60 yıllık arkadaşı, tiyatro ve seslendirme sanatçısı Jeyan Tözüm, Pekuysal ile 50 yıl tiyatroda birlikte çalıştıklarını belirterek, şöyle konuştu: “Beraber büyüdük Suna ile. Genç kızlığı o kadar tatlıydı ki Suna'nın, cıvıl cıvıl bir genç kızdı, çok gülerdi. Çok kıymetli bir sanatçı kayboldu ama elden bir şey gelmiyor. Çok neşeli bir insandı. Hepimizi güldürür, espriler yapardı. Zamanla tiyatronun ve sinemanın aranan bir elemanı oldu. Bu tür sanatçılar sık sık gelmiyor, günümüzde çok sanatçı var ama unutulmayacak sanatçı olacak mı bilmiyorum.”
“Lüküs Hayat” operetinin yönetmeni Haldun Dormen de Suna Pekuysal'ın inanılmaz bir oyunculuğu olduğunu ifade ederek, “Onun tipinde, onun fiziğinde bir insanın sahneye çıkıp böyle bir mucize yaratması olağanüstü bir şey. Dediğim gibi dünyanın her tarafında binlerce oyuncu seyrettim, böylesini görmedim. Tekrar ediyorum, Türkiye çapında değil, dünya çapında bir oyuncuydu” dedi.
“YERİ DOLMAYACAK”
Sinema ve tiyatro oyuncusu Göksel Arsoy da Suna Pekuysal ile 45 yıla dayanan muhteşem bir dostluğu bulunduğunu belirtti. Pekuysal ile en az 14-15 filmde birlikte oynadıklarını anlatan Arsoy, duygularını şöyle dile getirdi:“Setin neşe kaynağıydı. Çok temiz kalpli, kendisine, karşısındakine ve topluma saygısı olan bir insandı. Hiç kimse ile en ufak bir kötü diyaloğu, üzücü bir sitemi olmamıştır. Bu çok büyük bir mükemmeliyet.Çok güzel şakalar yapardık... Ben birden bire üzerine yürürdüm ve 'Suna, sokağa çıkmayacaksın, gece kulübüne bensiz gitmeyeceksin, öldürürüm seni' derdim. 'Peki, hayatım' derdi. Çok neşeliydi, sevdiğimiz bir insandı.”
“TİYATRO SEYİRCİSİ DEĞİŞTİ”
Şemsi İnkaya da tiyatro camiasında Suna Pekuysal'a saygıdan değil, gerçekten “abla” olduğu için “Suna Abla” diye hitap edildiğini anlattı. Türkiye'de bir oyuncunun bir ömür boyu aynı saygıyla mesleğini götürmesinin çok zor olduğunu vurgulayan İnkaya, şunları kaydetti: “Suna Abla bunu çok iyi başardı, sonuna kadar başardı. İnşallah genç arkadaşlar ondan çok şey öğrenmişlerdir. Çünkü bizim mesleğimiz disiplin işi ve saygı işi. İşine saygın yoksa ve kendi içinde disiplinin yoksa bir süre gidersin ama sonra olduğun yerde kalırsın. Gençlerin bunu öğrenmeleri lazım. En iyi örnek de Suna idi. Keşke sahnede daha çok kalsaydı. Çünkü bizim meslekte öğrenmenin yaşı yok. Ama tek tek gidiyorlar.”
Günümüzde tiyatro seyircisinin de çok değiştiğini ifade eden İnkaya, “Eskiden parfüm kokuları içinde kravatlı beyler gelirdi. Şimdi bakıyoruz, blue jeanli, ayaklarını sahneye uzatmış seyirci var. Bunları öğretecek olanlar Suna gibilerdi. İnşallah bir şeyler öğrenmişlerdir” diye konuştu.
“ONU ANMAYI LÜTFEN UNUTMAYIN”
Üstün Asutay da çok değerli bir sanatçının kaybedildiğini ifade ederek, “Suna benim gerçekten ablamdı. Çok uzun yıllar birlikte çalıştık. Takdiri ilahi, bunları yaşamak var. Ben son günlerinde hastanedeydim. Rahmetli Ergun Köknar ağabeyimizden bana emanetti. Nur içinde yatsın” dedi.
PEKUYSAL'I SEYREDEREK TİYATROYA BAŞLADIM
Sezai Altekin de “Lüküs Hayat” operetinde 13 yıl birlikte oynadıklarını ifade ederek, “Zihni, Suna ve ben, üçümüz bir parça gibiydik. Hep ikimizin ortasındaydı. Aramızdan ayrıldı gitti. İnsan çok renkli bir insanı kaybedince ne söyleyebilir ki? Çok üzgünüm, parçam koptu” diye konuştu.
Suna Pekuysal'ı seyrederek tiyatroya başladığını anlatan Altekin, onunla aynı sahnede oynama mutluluğuna da erdiğini ve bundan çok mutlu olduğunu söyledi. Altekin, “Suna Abla yanında olunduğunda çok keyif veren bir insandı. Işığı bizi yukarıdan da aydınlatacak sanıyorum” dedi.
Suna Keskin de “dünya çapında bir oyuncu ve komedyen” olarak nitelendirdiği Suna Pekuysal'ın yeri doldurulamaz bir insan olduğunu kaydetti. Keskin, Pekuysal'ı “Onun gibi bir komedyen, oyuncu ne Türkiye'ye, ne dünyaya gelir. Benzersiz, eşsizdi” diye anlattı.
Hümeyra da duygularını şöyle dile getirdi: “O komedyen ruhunu, onun enerjisini, o tempoyu hiçbirimiz yakalayamayız. İnşallah onun olduğu yere yıldızlar yağar. En son Avrupa Yakası'nda beraber oynadık. Falcıyı oynadı. Geldiği dakikadan gidene kadar hayat enerjisi bitmedi. Hepimiz önünde saygıyla eğildik. Yani onu ne zaman düşünsem gülesim geliyor, ben de onu tebessümle anıyorum.”
ZİHNİ GÖKTAY DERT YANDI
Pekuysal'ın “Lüküs Hayat” operetinde 14 yıl rol arkadaşı olan Zihni Göktay da iki gündür aile olarak çok üzgün ve yorgun olduklarını ifade ederek, “Hislerim suratımdan belli oluyor herhalde. Takatim kalmadı. Herkes beni arıyor. Ben erkek kardeşi kadar yakındım. Onun için benim bir şeyler söylemem lazım. Kimseye de ret yanıtı vermedim” dedi.
Suna Pekuysal ile sahnede ve sahne dışında çok iyi dost olduklarını anlatan Göktay, Pekuysal'ın gerçek ablası kadar yakın olduğunu vurguladı.
Göktay, sanatçıların cenaze törenlerindeki kalabalıklığı “palyatif” bulduğunu belirterek, şu görüşleri dile getirdi:
“Şu andaki cenazedeki kalabalık gömülene kadar. Tabi gelenlere çok teşekkür ediyorum. Büyük sanatçı, kim olursa olsun gömülüne kadar... Gömüldükten sonra ölüm yıl dönümlerinde insanlar unutuluyor. Hatırlanmıyor. Suna Pekuysal, Adile Naşit, Bedia Muhavvit gibi sanatçılar çok ender yetişiyor. Bu ülkede sanatçı ender yetişiyor. Sanatçı derken gerçek sanatçıdan bahsediyorum. Yoksa sanatçı çok... Kendisine sanatçı ismini veren birçok insan ayak altında dolaşıyor. Onun için bu zor ve ender yetişen insanları korumak, kollamak lazım. Hem toplum hem de devlet olarak. Maalesef toplum da görevini yapmıyor, devlet de görevini yapmıyor. Bizlere bakış açıları değişik.”
Devletin gerek yurt içinde gerek yurt dışında en iyi enstrümanının sanatçıları olduğuna işaret eden Göktay, bir müzisyen enstrümanına ne kadar iyi bakıyorsa, devletin de kendi enstrümanı olan sanatçısına aynı özeni göstermesi gerektiğini söyledi. Göktay, “Devlet maddi olarak da yoksulluk sınırında maaş veriyor, emekli olduktan sonra açlık sınırında. Ama Suna Abla'nın böyle bir sorunu yoktu. Çok dirayetliydi. Hiçbir ekonomik sıkıntı da çekmedi, gayet rahat yaşadı, üzüntüsü hastalığıydı” diye konuştu.