Moğol Müzik Grubu "Sedaa" İstanbul'da
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ : Grubun üyesi İran asıllı müzisyen Omid Bahadori ile röportaj Müzik grubundan canlı performans detay görüntüler - Sedaa grubu üyesi İran asıllı müzisyen Bahadori: "Farklı bir grup olmak istedik.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :
Grubun üyesi İran asıllı müzisyen Omid Bahadori ile röportaj
Müzik grubundan canlı performans detay görüntüler - Sedaa grubu üyesi İran asıllı müzisyen Bahadori:
"Farklı bir grup olmak istedik. Ben İsfahan'da doğdum, diğer arkadaşlarım da Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur doğumlular. Hepimizin kendi geleneğinde farklı müzikleri var. Herkes birbirindeki bu özellikleri gruba yansıtınca, ortaya insanların çok ilgi gösterdiği bir müzik türü çıktı"
"Moğolların kullandığı hömey, gırtlak vokalini onlar da eğitim alarak öğrenmişler. Bu müzik Moğolistan'da geleneksel olarak bu tarz var ama bizim tarzımızda pek kullanan yok. Bu vokal dünyada çok ilgi görmeye başladı. Grup üyelerimiz Nasaa Nasanjargal ve Ganzorig Davaakhuu şu an bütün dünyada izlenen 'Marco Polo' dizisinde, dört beş bölümünde Kubilay Han'ın savaş sahnelerinde geleneksel müzikleri çalarak hem müzik hem oyuncu olarak yer aldılar"
Türkiye'de ilk kez düzenlenen "Uluslararası Zeytinburnu Öykü Festivali"nin açılış konseri için Türkiye'ye gelen Moğol müziği grubu "Sedaa" bu akşam İstanbullu müzikseverlerle buluşuyor.
Grubun üyesi İran asıllı müzisyen Omid Bahadori, AA muhabirine yaptığı açıklamalarda, Nasaa Nasanjargal, Naraa Naranbaatar ve Ganzorig Davaakhuu ile birlikte 8 yıl önce, Almanya'da birbirinden ayrı gruplarda çalarken tanışıp, arkadaş olmaları üzerine grubu kurduklarını söyledi.
Bahadori, grubun adının Farsça'da ses anlamına geldiğini belirterek, şunları aktardı:
"Farklı bir grup olmak istedik. Ben İsfahan'da doğdum, diğer arkadaşlarım da Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur doğumlular. Hepimizin kendi geleneğinde farklı müzikleri var. Herkes birbirindeki bu özellikleri gruba yansıtınca, ortaya insanların çok ilgi gösterdiği bir müzik türü çıktı."
Grubun üç üyesinin Almanya'nın Hannover şehrinde yaşadığını kaydeden Bahadori, bir üyesinin Viyana'da yaşadığını, çalışmaları için kendilerine merkez olarak Almanya'yı belirlediklerini ifade etti.
Bahadori, yılın yaklaşık 200 gününü turnede geçirdiklerini dile getirerek, şunları dile getirdi:
"O kadar çok konserimiz oluyor ki, mesafelerin anlamı olmuyor, hep bir aradayız. Üç albüm kaydettik bugüne kadar. İlk önce Almanya'da konser vermeye başlamıştık, fakat iki yıl sonrasında Avrupa'daki her yere gitmeye başladık. Şimdi ise dünya çapında konserler veriyoruz."
"Avrupa birbirine benzeyen müzik gruplarından sıkıldı"
Almanya'da 2014 yılında düzenlenen "Creole Dünya Müziği Yarışması"nda 70 grup arasından seçilerek aldıkları birincilik ödülünün bütün dünyada tanınmalarına neden olduğunu aktaran Bahadori, bütün dünyayı dolaşmaktan mutluluk duyduklarını belirtti.
Bahadori, "Geleneksel müziklerle birlikte Batı müziğini kombinlediğimiz ve ortaya bir karışım çıkardığımız için bu, özellikle Avrupa'da çok ilgi toplayan bir tarz oldu" diyerek, "Geleneksel müzik tarzını insanların veya herhangi birinin algılayabilmesi, fark edebilmesi normalde çok daha zor bir durum fakat biz bunun yanında hem Fars hem Moğol hem de Batı müziği tarzını iyi bir şekilde birleştirebildiğimiz için ilgi çektik" yorumunu yaptı.
Almanya'da ya da Avrupa'daki dinleyicilerin artık farklı şeyleri görmek istediğine dikkati çeken Bahadori, şu değerlendirmede bulundu:
"Mesela Almanya'da yüzlerce rock, heavy metal ve diğer tarzlardaki gruplardan oldukça çok var fakat insanlar bu müzik gruplarından sıkıldı. Artık bu birbirine benzeyen grupların dışında, bir hikayesi olan, müziğinin kökenini takip ettiğinde yeni bir şeyle karşılaşacağı, kulağına farklı gelen bir tarzda müzik duymak istiyorlar. 1970'lerden beri birbirine benzer gruplar dinledikleri için farklı bir tat bulduklarında ona yöneliyorlar."
Bahadori, dinleyicinin müzikal anlamda artık farklı bir yöne doğru evrildiğini savunarak, "Müzikseverler için artık yapmanız gereken şey, normalde birbirinden farklı, aynı ortamlarda bir araya gelmesine alışkın olunmayan, hatta birbirine ters düşebilecek elementleri bir araya getirmeyi başarmak. Çünkü bu şekilde ortaya daha önce görülmemiş bir doku çıkıyor ve insanlar hayal edemedikleri bir şeyi somut olarak karşılarında buluyor" ifadelerini kullandı.
Geçen hafta Moğolistan'da konser verdikleri bilgisini veren Bahadori, oradaki dinleyicinin de kendilerine büyük ilgi gösterdiğini ve tarzlarını beğendiklerini kaydetti.
"Kapalı Çarşı'yı görmek istiyoruz"
Bahadori, "Moğolistan kültürüne dair birçok bilgiye sahiptim ama arkadaşlarım da bana çok yardımcı oldular. Karşılıklı olarak müziklerimiz hakkında bildiğimiz her şeyi birbirimize öğretiyoruz" şeklinde konuşarak, şunları anlattı:
"Moğolların kullandığı hömey, gırtlak vokalini onlar da eğitim alarak öğrenmişler. Bu müzik Moğolistan'da geleneksel olarak bu tarz var ama bizim tarzımızda pek kullanan yok. Bu vokal dünyada çok ilgi görmeye başladı. Grup üyelerimiz Nasaa Nasanjargal ve Ganzorig Davaakhuu şu an bütün dünyada izlenen 'Marco Polo' dizisinde, dört beş bölümünde Kubilay Han'ın savaş sahnelerinde geleneksel müzikleri çalarak hem müzik hem oyuncu olarak yer aldılar."
Dünyanın farklı müziklerini ilgiyle takip ettiklerini vurgulayan Bahadori, "Almanya'da birçok Türk arkadaşımız var, Türk müziklerini de severek dinliyoruz, Cenk Erdoğan, Erkan Oğur ve Grup Ahuzar'ı sıklıkla dinliyoruz" dedi.
Bahadori, uzun zamandır Türkiye'ye gelip İstanbul'da bir konser vermek istediklerini paylaşarak, 'Kapalı Çarşı'yı ziyaret etmek istediklerini belirtti:
"Bizim müziğimiz ve Türk müziği ortak bir kültüre sahipler, bu tarihsel yakınlıktan dolayı karşılıklı birbirimizin müziğine daha çok ilgi duyuyoruz. Diğer alanlarda da ortak kültürümüz var, mesela bizim 'Oriental Bazaar' diye bir şarkımız var, çok seviliyor biz de çok seviyoruz. Konser öncesi grup olarak İstanbul'daki 'Kapalı Çarşı'yı ziyaret edeceğiz. En çok görmek istediğimiz yerlerden biri, şarkımız nedeniyle orası. Oradaki coşkuyu yaşamak istiyoruz."
Grup, bu akşam Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde müzikseverlerle buluşacak.