Maske, Takılabilir Heykel
Simya Galeri Maske, Takılabilir heykel, Heykel sergisi 21 Mart'a kadar devam edecek.
SANAT TARİHİNDE GÜZELLİK - ÇİRKİNLİK / SERAP YÜZGÜLLER ARSAL 7, 14, 21, 28 Ocak Pazartesi 11:00 -13:00
SANAT TARİHİ OKUMALARI
Yazdığı her metinle yaşadığımız çağın en önemli düşünürlerinden biri olduğu tescillenen Umberto Eco, sanat tarihi açısından da esin dolu bir isim. Eco'nun iki ayrı çalışma olarak yayımlanan ve birbirini bütünleyen Güzelliğin Tarihi ve Çirkinliğin Tarihi başlıklı kitapları, Batı uygarlığının 'güzellik' ve 'çirkinlik' tanımlarını imgeler üzerinden irdeliyor. Eco, Batı'nın idealizasyon-yüceltme edimlerini yansıttığı güzel ve kalıp-yargılarla ötekileştirdiği çirkin olgularının imgeleştirme serüvenini Antikite'den günümüze değin mercek altına alınacak
Eco'nun "Güzelliğin Tarihi" kitabının devamı niteliğinde kaleme aldığı "Çirkinliğin Tarihi", güzelin zıttı olarak tanımlanan çirkin üzerine esin dolu bir metin. Antik Yunan'dan itibaren estetiğin temel teması olan güzellik, kuramsal açıdan derinlemesine ele alınan bir kavramdır; çirkinlik ise çoğu kez güzellik üzerinden tanımlanan bir kavrama indirgenmiştir. Oysa ki, Batı kültürünün geleneksel kodları, çirkinliğe ilişkin birçok kalıpyargıyı içerir ve özelikle kötülük-çirkinlik özdeşliği çirkinliğin imgeye dönşümünde önemli bir rol üstlenir.
Eco'nun metni rehberliğinde yapılacak bu seminerde, Batı kültürü ve sanatı bağlamında Antikite'den günümüzdeki çirkinlik algısına değin uzun soluklu bir 'imge okuması' gerçekleştireceğiz. Bu süreçte, ölüm ve cehennem; Şeytan ve kıyamet; canavarlar ve kötülük alametleri; kadına yüklenen çirkinlik; cadılık, satanizm ve sadizm; avangard ve çirkinliğin zaferi; ötekilerin çirkinliği gibi konular önemli duraklarımız olacak. Ötekileştirmenin can alıcı temsillerinden biri olan çirkinliği, çarpıcı ve şaşırtıcı tezahürleriyle ele alacağımız seminerde, sanat tarihinin merceğinden oldukça zengin bir imge dünyasını tartışacağız.
SANATIN YASAK TARİHİ / SEDA YAVUZ 7, 14, 21, 28 Ocak Pazartesi 15:00 -17:00
Resim, Heykel, Fotoğraf, Mimarlık ve Sinema , 1960'lardan Günümüze Sanatın 'Yasak' Tarihi
1960'lardan günümüze kadar sanatı iki kategori üzerinden değerlendireceğiz; ilki herkes tarafından kabul gören ve sorgusuzca kabul edilen yeni oluşumlar, ikincisi ise kabulü belli bir zihinsel olgunluk gerektiren ve genel kabul içinde zor yer bulan işler. Tartışmalarda 'yasak' kavramı katılımcıların zihninde farklı bir kurgu yaratmak amacıyla kullanılmıştır. Çünkü 'yasak' kavramıyla birlikte tartışmaların ana ekseni sanatsal etik sorgusunu da yapmaktır. 1960'lardan sonra bir taraftan özgürleşen bir taraftan da pervasızca bir denetim içine sokulan 'sanat', hem sanatçılar hem de kentlerin yeniden oluşturulması üzerinden tartışılacak.
1960'lardan sonra merkezin ABD'ye kaymasıyla oluşan yeni süreç nedir? İki dünya savaşından sonra kentlerin yeniden planlaması nasıl olmuştur? Tarihsel olan bir mekanda Modernist uygulamalar nasıl anlamlanır? Bu sorular temelinde sanatsal üretimi ve Avrupa kentlerini ayrıntılı bir biçimde inceleyerek, Avrupa'nın sanatsal-bilimsel ve felsefi anlamda çözümlenmesine çalışılacaktır. Özellikle 2000'li yılların en önemli sanatsal eylemi olan 'Graffiti' tüm dünyadan örneklerle mercek altına alınacaktır. 'Yasak' kavramını sokak sanatı üzerinden değerlendirmeye çalışmak, belki de yüzyılımızı piyasa değerleri üzerinden değerlendirmeden salt anlamsal ve plastik çözümlemeler yapmayı olanaklı kılacaktır.
Bugünün tartışmalarına bugünden katılmak isteyenlere…
Seminerlerde odaklanılacak sanatçılar ve kentlerden örnekler ;
Joseph Kosuth, Louise Nevelson, Claes Oldenburg, Marina Abramovic, Mona Hatoum, Anish Kapoor, Olafur Eliasson, Ansel Adams, Josef Albers, Art Brenner, İlhan Koman, Canan Beykal, Fiona Tan, Orhan Taylan, Georg Baselitz, Anselm Kiefer, Bansky…
Avrupa kentleri; Paris, Berlin, Viyana, Prag, Roma, Londra…
SANAT KONUŞMALARI / EMRE ZEYTİNOĞLU 7, 14, 21, 28 Ocak Pazartesi 18.30-20-30
Sanat adına en fazla sorulan sorulardan biri şudur: Sanat (aynı mimaride de olduğu gibi), yapılan bir şey midir; yoksa aynı zamanda da üzerinde konuşulan ya da bazı şeyler yazılan bir şey mi?
Bu alanlar gereğinden fazla birbirine yaklaşmış ve neredeyse birbirinden ayrılmaz bir duruma dönüşmüştür. Bu, sanat yapıtını açıklama amacıyla oluşmuş sınırlı bir alanın (yani sanat yapıtı hakkında konuşmanın ve yazmanın alanı), doğrudan sanata dahil olması demektir.
Bir konuşmanın ya da yazılmış bir metnin ilgisi yalnızca sanat yapıtına yöneliyormuş gibi dursa da öte yandan, kendisinden önce yapılmış diğer konuşmalara ve yazılmış diğer metinlere de yönelir.
Başka konuşmalar ve metinler, birçok sanat yapıtı hakkında bir takım şeyler öne sürerlerken, bir dil yöntemi tutturmuşlardır. Daha farklı bir söyleyişle, bir konuşmanın ya da bir metnin, sanat yapıtının "görünümü" karşısında, majör bir dil olanağından başka bulacağı fazla bir şey yoktur. Diğer yandan konuşmanın ya da metnin ilerleyişi, ne kadar sezgisel olursa olsun, sanat yapıtındaki sezgisellik ile aynı sonuca varmaz. Daha çok, daha önceki konuşmaların ve metinlerin sezgiselliğine varır.
Sonuçta, sanat yapıtı sanatçı tarafından yapılırken, onun üzerine söylenmiş ya da yazılmış bir sürü şey, bu sanat yapıtının çevresine birikmiştir. Bu durum, sanat yapıtının anlamıyla o birikmiş konuşmaların ve metinlerin anlamlarının birleşmesi demektir.
Yani biz sanattan söz ederken, asla yalnızca sanat yapıtından söz etmeyiz. Aynı zamanda o ve diğer yapıtlar hakkında, daha önceden yapılmış konuşmalardan ve yazılmış metinlerden de söz etmiş oluruz. Örneğin ne Cezanne, ne Picasso, ne Duchamp, ne Warhol, ne Beuys, ne Hirst (vb.) kendi sanat yapıtları ile tanımlanmazlar. O yapıtlar hakkında yapılan konuşmalar ve yazılan metinler ile de tanımlanırlar. Sanatçıları öğrenmemiz demek, onlar hakkında yapılan konuşmaları ve yazılmış metinleri öğrenmek demektir; onların yapıtlarını seyretmek değil.
Buradan yola çıkarak bu seminerlerde, sanatçıların yapıtları ile o yapıtlar hakkında yapılan konuşmalar ve yazılan yazılar ayrı ayrı değerlendirilecektir. Seminer katılımcıları ile birlikte, önce yalnızca yapıtlar üzerinde konuşulacak, sonra da o konuşmalar, yapıt üzerine yazılmış metinler, röportajlar vb. ile karşılaştırılacaktır: Biz yapıtta ne görüyoruz, ama önceki konuşmalar ve metinler, o yapıt için ne söylüyor?
Diğer yandan, sanatçıların kendi sanat anlayışları üzerine yaptıkları konuşmalar ve yazdıkları metinler de okunacak, böylece "bizim" değerlendirmelerimiz ile sanatçının kendi yapıtı üzerine yüklediği anlamlar arasındaki benzerlikler ve farklar da saptanacaktır.
KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT EMİNERLERİ / ASUMAN KAFAOĞLU BÜKE 8, 15, 22, 29 Ocak Salı 18:00-20:00
Asuman Kafaoğlu-Büke'nin yöneteceği KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT Seminerlerinde, Dünya Edebiyatı Klasikleri okunacak
ARİSTOTALES ''Poetika''
LUKRETİUS I. Bölüm "Venüs'e övgü"
"VARLIĞIN YAPISI" III. Bölüm Epikuros'a övgü
CİCERO "Ölüme Övgü"
TAKI ve HEYKEL ATÖLYESİ / SABRİNA FRESKO Çarşamba veya Cumartesi günleri 10:30 -13:30
HEYKELİN ÖYKÜSÜ, "TAKILABİLİR HEYKELLER"
Sabrina Fresko Takı ve heykel atölyesi 21 Mart'a kadar Maske. İlksel mi, Güncel mi heykel ve Takılabilir heykellerini Simya Galeri'de sergileyecek:))
2012-2013 döneminde takı atölyesinde Sabrina Fresko antik heykelden çağdaş heykele, heykel tarihi, heykelden takıya geçiş konulu bir atölye çalışması gerçekleştirecek. Modern takının çağdaş sanatın paralelinde konu ve duruş sergilemesi takı tasarımının önüne sonsuz bir açılım getirmiştir. "Simya takı atölyesinde bu açılımın izinde metal teknikleri çalışılaçak.
İlksel mi Çağdaş mı, , ilk çağlardan beri işlenen bir konu, Maskeler, Tanriçalar.. Simya takı ve heykel atölyesinde çağdaş yorumlara yönelecekler.. bu konuda çalışmalar, doku ve birleştirme teknikleri eklenerek Simya Galeri uygulamalı atölyesinde çalışmalar devam edecek:)
'' Önce sevmek gerek…karşına bir malzeme çıkar, ona sevgi ile yaklaştıkça, sokuldukça tanırsın.Tanıdıkça da seversin.Bir kere sevdin mi gönlünü verdin mi bu malzemeye, nakış da olur heykel de, mask da. ''
Kuzgun Acar.
MUSİCA NUOVA / HALİT SUHA ÇELİKKIRAN 2, 9, 16, 23, 30 Ocak Çarşamba 15:00 – 17:00
1600 – 1800 Yılları arasına müzikal açıdan farklı bir bakış…
1600 yılında İtalya'daki opera denemeleriyle başlayıp 1750 yılında Johann Sebastian Bach'ın ölümüyle sona erdiği düşünülen Barok dönem, tüm müzik türlerinde günümüze kadar kalıcı olan değişikliklerin oluşmasına neden olmuştur. Bu 150 yıl içerisinde, müzikal formlar değişip geliştikçe bir yandan da daha sonrasının ve bugünün müzik standartlarını belirlemeye başlamıştı. İlk kez bu dönemde müzik evrensel bir dile dönüşmeye başlar, ulusallıktan çıkıp tüm Avrupa ve dünyaya seslenir. Ama bütün bunlara karşın Barok müzik, feodal aristokrasinin özel alanına ait bir etkinlik olarak kalır bu yüzyıl boyunca. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren erken dönem batı müziğine olan ilgi akademik boyutta da hareketlilik kazanınca dönem çalgılarına yönelik çok önemli icra bölümleri açılır. Buralardan yetişen müzisyenler, bu "yakının uzağı" olarak düşünülen çağların içinden nice güzellikler çıkarıp Avrupa başta olmak üzere dünyayla paylaşırlar. Müzik halka inmiştir artık!
"1600 – 1750 yılları arasında yapılan müziğe Barok müzik denir" ifadesinden ziyade bizim için Barok Müzik; çalgıların, müzik formlarının, orkestraların ve yorumcuların büyük yenilikler gösterdiği ve müziğin biraz daha saraydan çıkıp halka ve konser salonlarına ulaştığı son derece zengin bir müziktir. İşte bu müzik hareketinin en önemli temsilcileri, saygın akademiler, sayıları onları aşan plak şirketleri ve festivaller de barok müziği dönemsel olarak anlatmaya çalışacağımız müzikal formlar, besteciler, ekoller, ülkeler, etkilenimler, çalgılar vs. gibi temel konuların yanında kendilerini gösterme fırsatı bulacaklar.
Besteciler:
İtalya; Claudio Monteverdi, Francesco Cavalli, Giovanni Fontana, Dario Castello, Biagio Marini, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Nicolo Porpora, Antonio Vivaldi, Arcangelo Corelli, Giovanni Girolamo Kapsberger, Alessandro Piccini vs.
Almanya-Avusturya; Heinrich Ignaz Franz von Biber, Johann Heinrich Schmelzer, Samuel Scheidt, Johann Kuhnau, Johann Matthesonn, Johann Sebastian Bach ve Çocukları, Georg Friedrich Haendel, Johann Adolf Hasse, Sylvius Leopold Weiss vs.
Fransa; François Couperin, Louis Couperin, Jean-Baptiste Lully, Marin Marais, St Colombe, Marc-Antoine Charpentier, Henry Dumond, Jean Philipp Rameau, De Lalande vs.
İngiltere; William Byrd, Orlando Gibbons, Matthew Locke, Henry Purcell vs.
ARKEOLOJİ VE ANADOLU ANTİK KENTLERİ / NEZİH BAŞGELEN 2, 9, 16, 23, 30 Ocak Çarşamba 18.30 - 20.30
İstanbul Surları, mimari, kültür ve yaşam..
Göbeklitepe , Nemrut Dağı, Sagalassos, Efes, Bergama, Troya, Hattuşa / Boğazköy, Eski Van / Tuşpa , Ani , Sardis, Assos,
Ksanthos, Zeugma, Didyma, Halikarnassos/Bodrum, Lagina/Hekate gibi Antik Anadolu Kentleri Tarihi, Mitolojik, ve Arkeolojik yönleriyle anlatacak,
İskender Lahti- Ağlayan kadınlar lahti.
TARİH SOHBETLERİ / AHMET KUYAŞ, ayda 1 her ayın ilk cuması saat 18.30 4 Ocak Cuma 18:00 -20:00
Güncel sorunların tarıtşması mutlaka tarih dizininde de oluyor çünkü her sorunun bir öncesi olduğu gibi, atılan her siyasal adımın da meşruluğu tarhihe yerleştikçe oluşuyor. Simya Galeri'nin "Tarih Sohbetleri", bu tespite uygun olarak güncel durumlardan yola çıkacak ve geçmişe uzanacak.
CAZIN FARKINA VARMAK / SEDA BİNBAŞGİL 5, 12, 19, 26 Ocak Cumartesi 14:30 -16:00
Bu seminerde, cazın doğuşunu, nasıl icra edildiğini, doğaçlamanın anlamını, başlangıcından günümüze kadar cazı şekillendirmiş belli başlı akımları (Bebop, Cool Jazz, Hardbop, Avantgarde Jazz, Fusion, Çağdaş Jazz), bu akımların yansıttığı dönemlerin sosyal, politik ve ekonomik şartlarını, ve caz tarihine damgasını vurmuş önemli müzisyenlerin stillerini inceleyerek, caz tarihine bir giriş yapmış olacağız.
Her derste dinleyeceğimiz müzikler, seyredeceğimiz konserler/belgesellerle de bu teorik bilgileri pekiştirmeyi planlıyoruz.
CAZIN TADINA VARMAK / SEDA BİNBAŞGİL , BAKİ DUYARLAR 5, 12, 19, 26 Ocak Cumartesi 16:30 -18:00
Bu seminer har ay dört değişik bölümden/haftadan oluşacak:
1.Bölüm: Pek çok caz müzisyeninin repertuarında muhakkak yer alan 'caz standartları' denen fenomen üstünde duracak ve 1000'i aşan bu külliyatı oluşturan parçaları tanıyacağız.
2.Bölüm: Türkiye'de kendine belli bir yer edinmiş caz müzisyenleri, prodüktörleri, cazdan esinlenerek sanatın başka dallarında kendini ıspatlamış sanatçılar, caz kulübü işletmecileri, caz konser organizatörleri gibi Türkiye'de caz müziğine önemli katkılarda bulunmuş isimleri Simya'ya davet ederek onlarla sohbetler gerçekleştirecek ve bu ana oyuncuların birebir kendi ağızlarından anlattıkları ile caz dünyasını daha yakından tanımaya çalışacağız.
3.Bölüm: Bu bölüm katılımcılarla interaktif bir şekilde gelişecek. Sizlerin istediği bir müzisyen, albüm, konser, tarihten bir kesit vs ele alınabileceği gibi, dünya cazından örnekler, yeni albümler, caz konserleri öncesi bilgilendirme seansları gibi seminerler bu bölümün içeriğini oluşturacak.
4.Bölüm: Ayda bir kere de, konusu, müziği ve/veya oyuncuları cazla ilgili olan ve hem sinema hem de caz tarihinde önemli bir yer elde etmiş filmler seyredeceğiz.