İki Hikmet Bir Anadolu
Bir komünist ile Nurcu’nun dostluğu Gazeteci yazar Ahmet Tezcan, yeni romanı Kafirun’da bir yandan 1950’li yılların siyasi kutuplaşmasını, diğer yandan, babası Nurcu Çerkes Hikmet ile ‘Gomonist Doktor’ Hikmet Kıvılcımlı’nın keşisen yollarını anlatıyor.
BİRİ yeşil, diğeri kızıldı ve aslında her ikisi de ‘rejim’ için tehlikeliydi! Zira ‘Yeşil Hikmet’ Risale-i Nur okuyor, ‘Kızıl Hikmet’ Türkiye’deki komünist hareketin fikir önderliğini yapıyordu.
Gazeteci Ahmet Tezcan, 1950’li yılların Demokrat Parti-Halk Partisi kutuplaşmasını ele alırken, işte bu iki Hikmet’in kesişen yollarını da anlatıyor yeni Romanı Kafirun’da. Meydan Yayınları’ndan çıkan romanın kahramanlarından birisi Tezcan’ın babası Nurcu Çerkes Hikmet, diğeri ise ‘Gomonist Doktor’ namlı Hikmet Kıvılcımlı... Tezcan ailesinin gerçek hayatından kesitler taşıyan romanda olaylar 1950’li yılların Kırşehir’inde geçiyor. Dönemin siyasi çekişmeleri fonda yer alırken, asıl mesele, Türkiye’deki komünist hareketin kurucularından Hikmet Kıvılcımlı ile dönemin yasaklı isimlerinden Said-i Nursi’ye gönül vermiş Çerkes Hikmet’in beklenmedik dostluğundaki manada gizli. Akıcı bir dil ve sıcak insan öyküleri eşliğinde ilerleyen roman, her açıdan dikkate değer bir muhtevaya sahip. Tezcan’ın anlatım ustalığı, kurgu; yerel ağız, tedavülden kalkmış lakin özlediğimiz sözcükler, Kafirun’u bir ziyafet sofrasına çeviriyor. Romanın sayfalarını çevirdikçe Anadolu köylüsünün sıcak, samimi, acı-tatlı pek çok olayına tanıklık ediyor okuyucu. Ancak, dediğim gibi, Kafirun’un asıl meselesi daha derinlerde.
Kafirun’un amacı ne?
‘Mesele’yi Ahmet Tezcan’an dinleyelim: “Romanı Doktor Hikmet, yahut Çerkes Hikmet tanınsın diye değil, Batılılaşmak adı altında bu topluma deli gömleği giydirmeye çalışan ve bizi neredeyse sizoit bir yapıya sürükleyen sistemin yanlışına, nerede yanlış yapıldığını ve doğru olanın ne olduğunu kendimce, fikrimce anlatabilmek için yazdım. İki Hikmet’in hikayesi bu anlatımı netleştiren güzel, hüzünlü ve çarpıcı bir hikaye idi sadece.’’ Peki bu hikaye nasıl başlıyor? Rejim için tehlikeli Komünist Hikmet, o hapishane senin bu hapishane benim sürüm sürüm süründürülürken, yaşlı annesi Münire hanım da oğlunun peşinden gönüllü bir sürgün hayatı yaşamaktadır. Kamyon şoförü Çerkes Hikmet ise tesadüfen gördüğü, hiç tanımadığı halde perişanlığına acıyıp evine aldığı yaşlı bir kadının, Hikmet Kıvılcımlı’nın annesi Münire hanım olduğunu sonradan öğrenecek ve görüşleri taban tabana zıt iki Hikmet’i tanıştıran süreç böylece başlamış olacaktır. Artık, Komünist Doktor’un ricası üzerine hapishaneye gözlemeler içinde gizlice tomar tomar kağıt ile kalem girecek, Çerkes Hikmet, ümidini kesmediği Komünist Hikmet’e tebliğ amacıyla, yine gözleme arasında, Nur Risaleleri yollayacaktır. Komünist Hikmet bu duruma gülüp geçse de, geçmişten gelen iman damarı, derinlerde bir yerde kök salmış ‘fikir namusu’ ve ‘insanlık’ denilen hasletler bu iki ‘Anadolu çocuğu’nu dost ve kardeş kılacaktır.
Kim bu ‘Gomonist’ doktor!
Peki Tezcan’ın babası Çerkes Hikmet’in tüm ahaliyi karşısına alma pahasına sahip çıktığı Kıvılcımlı kim? Tezcan cevaplıyor: “Babamın anlatımıyla “Türkiye’nin en dürüst komünistiydi” Samimi. İnandığını, -ki başkasına doğru ya da yanlış gelebilir-, hayatına tatbik etmiş ve uğruna çileyi göze almış, bedelini ödemiş bir insan. Solcusuna da sağcısına da yaranamayışı biraz da bu yüzden. Sağdan olsun soldan olsun herkesin Kıvılcımlı’yı tanıması ve okuması gerekir.”
Nur risaleli şahane gözlemeler!
Ahmet Tezcan imzalı Kafirun romanı yakın geçmişte hiç bilinmeyen bir gerçeği de gün yüzüne çıkarıyor. Tezcan’ın babası Hikmet Tezcan, Said-i Nursi’ye gönülden bağlıdır, Menderes’çidir. Ancak, Kırşehir’de mahpus yatan komünist doktor Hikmet Kıvılcımlı’ya sahip çıkmaktan da geri durmaz. Kıvılcımlı ile tanıştıktan sonra, kitaplarını yazabilsin diye, evde pişen gözlemelerin içine teksir kağıtları ve kalem yerleştirip gizlice hapishaneye sokar. Gözlemelerin içinde Kıvılcımlı’yı bekleyen bir sürpriz daha vardır: Said-i Nursi’nin risaleleri.
Samimi bir hasbihal
kafirun, bir dönem romanı olarak, 200 yıldan beri olmayacak bir biçimde toplumu alkımın (gökkuşağı) altından geçirmeye, toplumun genleriyle oynamaya kalkışanlara karşın, nerede hata yapıldığını göstermesi açısından samimi bir hasbihal olarak okunmayı hak eden bir eser.