İdrak Krizine Karşı Farkındalık Oluşturmalıyız"
Yazar Ahmet Turgut, "21. asırda yaşam biraz hızlanınca idrak kaosumuz da arttı.
Yazar Ahmet Turgut, "21. asırda yaşam biraz hızlanınca idrak kaosumuz da arttı. Artık sloganik cümlelerle düşünen, hipnotik kelimelerle işlenen, anlamaktan ziyade yargılayan, hissiyatı minimum bir toplum olma yolundayız." dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı ve Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi iş birliğiyle düzenlenen, "10. İstanbul Edebiyat Festivali" kapsamında "Mürekkebi Kurumadan" başlıklı söyleşi yapıldı.
Yönetimini Tayfur Kozan'ın üstlendiği söyleşide, "Akıl, Aşk ve Ötesi" başlıklı bir konuşma yapan yazar Ahmet Turgut, son dönemde kavram kültürü üzerine çalışmalar yaptığını anlattı.
"İdrak kaosumuz arttı"
Turgut, kaleme aldığı "Kelimelerin Kalbi" ve "Akıl, Aşk ve Ötesi" son iki kitabının da içerik olarak kavramlar üzerinden ilerlediğini belirterek, "Akıl, Aşk ve Ötesi kavramlarla birlikte bizi daha çok idrak inşasına davet ediyor. 21. asırda yaşam biraz hızlanınca idrak kaosumuz da arttı. Artık sloganik cümlelerle düşünen, hipnotik kelimelerle işlenen, anlamaktan ziyade yargılayan, hissiyatı minimum bir toplum olma yolundayız." değerlendirmesinde bulundu.
Kavramların, kelimelerin, düşünce dünyasını ve edebiyatı önemli bir derecede şekillendirdiğini ifade eden Turgut, "İdrak dünyası Türkçe üzerinden inşa edilen bireyler için 'gönül' sözcüğü, hissi nazarda daha derin açılımlara sahiptir. Bahis fikri ve imani açılımlar olunca bu sefer kalp kelimesi daha etkin vurguları içerir." diye konuştu.
Turgut, bugün toplumda liseli gençlerin günlük hayatlarını yaklaşık 100 kelimeyle tamamladıklarına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Gençlerimiz şu anda ana dilde okudukları metinleri anlayamıyorlar. Herhangi bir tedbir alınmazsa, bir şekilde iletişim sağlığını dert edinen insanlar önlem almadığı takdirde bizden sonraki nesil konuşacak ama anlaşamayacaklar ve dahi anlamayacaklar. Bunun alametleri şu an yoğun olarak sosyal medyada. Gidişat hiç hoş değil. Bizlerin bu anlamda saflarımızı belirleyerek, idrak krizine karşı mümkün olduğunca farkındalık oluşturmak gerekir."
"Peygamber'i bize benzetmek daha konforlu geliyor"
Tüm kelimelerin ana yurdunun Kur'an-ı Kerim olduğunun altını çizen Turgut, oradaki kavramları anlamak için ilk olarak Kuran'ı ümmi bir bakışla okumak gerektiğini kaydetti.
Türkçe'de okuma konusuna atıf yapan hiçbir övücü deyim, atasözü bulunmadığına vurgu yapan Turgut, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Okumanın tek övüldüğü yer, 'oku da baban gibi eşek olma' deniliyor. Oradaki okuma kavramı da aslında diploma almak, mevki elde etmek anlamında. Kitapla alakalı bir şey değil yani. Muhtemelen Arap kültürü arasında da okumayı öven bir atasözü yok gibi. Biz Peygamber'e benzeyeceğimize, Peygamber'i bize benzetmek daha konforlu geliyor. Peygamber'in okuması yok diyoruz. Çok hoşumuza gidiyor. Halbuki ümmi kavramının kendisini Peygamber'le beraber, vahyin inzaline, siyakına, evveline, ahirine bakarak anlamaya çalıştığımız zaman, 'ümmi' zamanı ve kültürün kavram dünyasıyla kendisini kirletmemiş kişi anlamında."
Ahmet Turgut, bugün Müslümanların yüzde 99'unun "tebliğ"i propaganda yapmak olarak anladıklarını da söyleyerek, "Bir üniversitede öğrencilere propaganda ile tebliğ arasındaki farkları sordum. Popüler cevaplar aldım. 'Propagandacı yalan, tebliğ yapan doğru söyler' diye. Bunlar doğru değil. Propagandacı çapsızsa yalan söyler, yoksa doğru söyler. bir başka cevap da şu oldu 'Tebliğci söylediğini yapabilmiştir. Propagandacı söylediğiyle, yaşamı bir değildir' bu da doğru bir bakış değil. Aslında tebliğ ile propagandanın çok daha derin farkları var. Tebliğci Allah'ı çağırır. Propagandacı ise kendisine çağırır. Çağrılan merkez farklı olduğu için, değişik üslup ortaya çıkar." şeklinde konuştu.