Hayatımdaki Erkekler!
Hayatı Öğreten de Vardı; Aşkı da, Anlatılmaz Acıyı Yaşatan Da…
Hayatı öğreten de vardı; aşkı da, anlatılmaz acıyı yaşatan da…
Kimi mesleğimde kilometre taşım oldu kimi de kariyerimdeki önemli dönemecim!
Kimler mi onlar?
Kimi hayatı öğretti bana, tökezletmek isteyenlerin yerine. Kimi doğru ya da yanlış ne yaparsam yapayım arkamda oldu. Kimi aşkın bulutlarında sevdayı yaşattı, kimi hüznün topraklarında anlatılmaz acıyı…
Kimi de doğruluğun yolunda ilerlerken, güzel ve anlamlı hayat yaşamak konusunda verdiğim mücadelemde benden desteğini esirgemedi. Kimi mesleğimdeki kilometre taşım oldu, kimi de kariyerimdeki önemli bir dönemecim... Başarı konusunda açılmamış kanatlarımı açarak, yükseklere uçabileceğimi gösteren de vardı.
Bana çok şey öğrettiler. İşte hayatımdaki erkekler!
Sevdiğim ilk adam! Hayatımdaki ilk erkek de diyebiliriz! Hani yaşanan ikili ilişkiler için derler ya 'Gözümü onunla açtım' diye. Aynen öyle...
Gözümü açtığımda gördüğüm ilk erkekti! :)
Sevgiyi, saygıyı, doğruluğu, dürüstlüğü, sessiz, sakin olabilmeyi, zararlı şeylerden, kavgalardan, tartışmalardan uzak durmayı, olaylar karşısında soğukkanlı olabilmeyi, ne iş yapılırsa yapılsın o işte en mükemmele ulaşmayı, yapılan her işte bir önceki işten daha iyi sonuç çıkarmayı, kendini sürekli geliştirmeyi, her yeni günde yeni şeyler öğrenebilmeyi, azimli olmayı, daha çok okumayı, bir şeyi yapacaksan şikayet etmeden yapmayı, bulunduğun ortama uygun yaşayabilmeyi ama daha iyi ortamlarda bulunabilmek için de çabalayıp çalışmayı, elinden geldiği kadarıyla iyi ve kaliteli yaşamayı, ne yaparlarsa yapsınlar her koşulda insanları sevmeyi, herkese saygı göstermeyi, kimsenin hakkını yememeyi ve hayatla ilgili birçok şeyi…
Bunları bana öğretmesinin yanı sıra... Seneler önce yarım bıraktığı üniversite eğitimine 20 yıl sonra girdiği sınavı kazanarak yeniden başladı. Bölüm birincisi olarak üniversiteyi bitirmesiyle ‘Hiçbir şey için geç değil!” sözünü doğrulayan, şimdi ‘Öğretim Görevlisi’ olarak yoluna devam eden, azmin zaferini başarıyla taçlandıran…
Doğruluk, dürüstlük, azim, sevgi, saygı; senin diğer isimlerindir bende saklı olan…
Ve bunları kendime ilke edindiğim…
Canım babacığım; Hasan Birgölge,
Yıllar önce; gazetecilik yapmak tutkusuyla, bir dergi - gazeteye girmek için çok çabalayıp da sonuç alamadığım dönemlerin birinde, şu an Doğan Burda Risolli Yayıncılık'ın CEO'su ve Hürriyet Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapan, ama bağlantı kurduğum o yıl Milliyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni olan Mehmet Y. Yılmaz’a şöyle dediğimi hatırlıyorum. “Ben gazeteci olmak istiyorum. Bu konuda yetenekli olduğum belirtiliyor. Ama tutkuyla çalışmak istediğim mesleği yapamıyor, bir gazeteye giremiyorum. Gazeteci olmak için illa gazeteden tanıdıklarımın olması mı gerek, yoksa yetenek mi?” dediğimde “Tabii ki yetenek! Hemen geliyorsun, bu konuyu konuşuyoruz” olmuştu aldığım cevap. :)
Yaptığımız görüşmeden sonra gazetecilik ve yazma serüvenim süresince beni destekleyen, yüreklendiren, “Melike Birgölge, genç bir yazar olmasına karşın yazdığı her konuya yetkin üslubu ve zeka pırıltıları ile yaklaşan meslektaşım” diyen, ilk iki kitabımın arka kapağına mesleğimle ve benimle ilgili düşüncelerini de yazan Sayın Mehmet Y. Yılmaz,
Kaynağı tutku olan, bazen haz, bazen hüzün olup gürül gürül çağlayan, ruhumu mutluluk ve inceliklerle doyuran, kalbimi sevgiyle sulayıp, sevdayı içiren, bana can veren hayat suyum... Gördüğümde gözlerimi düşündüğümde kalbimi kamaştıran, beni güldüren, ağlatan, mutlu eden, hüzünlendiren, yaşatan, yaşayan, uçuran, süründüren, kelimeleri önümde diz çöktüren, şiirler yazılar yazdıran, hayatıma anlam katan, iz bırakan, güneş gibi doğan ve bir gölge olan, devrimlerin en büyüğü Aşk,
2004 yılında ilk kitabımı basmak üzere; yazar - yayınevi olarak ilginç bir şekilde birbirimizi bulduğumuz, dolayısıyla Yakamoz’un ilk yazarlarından biri olan beni, ilk kitabımdan bu yana çıkardığım üç kitabımda da destekleyen, yayıncım Haluk Derince,
İşsiz olduğum bir dönem, beni aradığında, Adana’da olduğumu öğrenince şaşıran, “Ne işin var orda? İşlerini halledip geliyorsun. Senin içten, akıcı anlatımınla, güçlü kaleminle, insanlara bir şeyler veren yazılarınla, röportajlarınla; medyada, basında olman lazım” diyerek beni Adana’dan İstanbul'a çağıran ekolay.net eski Genel Müdürü Yalçın Sayın,
Onunla yaptığım röportaj sonrasında birkaç kez karşılaşıp sohbet ettiğim; benim gazetecilik ve yazı yazma tutkum karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen, bunu da, “Kendi çocuklarıma bile gazeteci olma dedim. Ama senin bu mesleği yapma tutkunu, araştırmacı yönünü, içten üslubunu, samimi yazılarını, araştırarak yaptığın röportajlarını, sorduğun kaliteli soruları görünce… Bu mesleği yapmalısın Melike.” diyerek belirten Sayın Hakkı Devrim,
Yaşama dair özellikle aşk üzerine yazdığı yazılarda; hüznün de aslında aşk gibi hayatın kaçınılmaz gerçeklerinden biri olduğunu, bunun yanında aşkın haşmetini bizlere fark ettiren, yaşamın ta kendisi olan satırlarını keyifle okuduğum, bana destek olan başka bir isim var sırada.
“Sözler gerçeğin sadece ifadesi değildir! Sözler çoğu zaman gerçeği, hayatı bir hamur gibi yoğurur, biçimlendirir, heykel yaratır. Melike Birgölge’nin en sevdiğim özelliği, bunu bilerek yazması! Sözün gücünü kendi üzerinde sınamış, bunu öğrenmiş, bilen biri olarak yazıyor. Melike, sözleriyle; gülümsetmek, hüzünlendirmek, düşündürmek, ‘Ah’ çektirmek, umut vermek, hissettirmek istiyor ve bunu çok iyi başarıyor. Ama asıl önemlisi okuruna; aşk ve hayattaki mutlulukların yanı sıra acıları, acıdan süzülmüş sevinçleri de anlatıyor. Kasmadan, şişinmeden, ‘hava’ atmadan, kendi bildiği, içinden geldiği gibi yazıyor. Onu okumak, ne yalan söyleyeyim; bana yağmurlu bir günde kıyıda oturup uzun uzun denizi seyretmeyi anımsatıyor. Onun yazılarında hüzün, hayatın engin kucağında yavaş yavaş etkisini yitiriyor!” diyerek, desteğini benden esirgemeyen değerli meslektaşım Haşmet Babaoğlu,
AŞK KALPTE BİR GÖLGE adını verdiğim 3. kitabımı incelerken; kitabın adıyla soyadım arasındaki nüansı ilk bakışta fark eden, Haşmet Babaoğlu'nun kitabıma yazdığı 'Önsöz'ü görünce "Oooooo! Haşo yazdıysa tamamdır!" diyen isim şimdi sıradaki.
Sevginin, saygının karakterimize kattığı erdemi, ‘şimdi’yi yaşayıp ‘an’ların tadını çıkarabilmeyi, insanın kendine değer vermesinin önemini, aşkın acı – tatlı yaşattığı her şeye rağmen yine âşık olmanın güzelliğini, kültür ve sanatın ruhumuza kattığı incelikleri, bize verdikleri değer kadar karşımızdaki insanlara değer vermeyi, mutlulukların kolay bulunmadığını ve bu sebeple de sevginin, aşkın, mutluluğun kıymetini bilmemizi, hayattaki her şeyi doya doya yaşamak gerektiğini yazılarından öğrendiğim, bunları cümleleriyle kalbimize nakşeden Sayın Hıncal Uluç,
Yaptığım röportajlarımın ve yazdığım yazılarımın dışında başka neler başarabileceğimi fark ettiren, kariyerimdeki değişim dönemeci olan kişide şimdi sıra.
ekolay.net'te; yönetici olarak aramıza katıldıktan sonra 3 gün gibi kısa bir sürede (üstelik benimle bu konuda hiç konuşmadan, yazılarıma ve röportajlarıma bakarak) yazma yeteneğimin ve dikkatimin farkına varmasıyla başladı, bu kişinin başarı kanatlarımı açma süreci.
Genel Yayın Yönetmeni olan bu kişi, ekolay.net’teki portallerin yayın - haber - 'Yazı İşleri' sorumluluğunu ve sonuç getiren bir çok işin takip sorumluluğunu bana verdi.
Mesleğimle ilgili yapmak istediğim şeyleri anlayıp, başarımın sınırlarını genişleterek kendimi gösterebilme imkanı vermesi de minnettar kaldığım diğer konu oldu. Verilen bu imkanla neler başarabildiğimi görmek beni çok mutlu etti.
Bu mutluluk ve başarı yetmedi, hedeflerimi büyüttü. Prensiplerimin başında gelen; sevgi, saygı, samimiyet çerçevesinde; işimi en iyi şekilde yaparak, mükemmele ve başarıya ulaşmanın yanı sıra doğruluğun başarısı perspektifinde, bir kitapta okuduğum “Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinemez” cümlesinin geçerliliğini, onun sayesinde pekiştirdiğim, yeteneğe, yaratıcılığa önem veren, beraber çalışmaktan keyif aldığım çok değerli çalışma arkadaşım Ulaş Atay,
İçten gelen bir istekle, tutkuyla, heyecanla çalışmak… Mutlu olduğunuz işi yapmak!
Bu, ülkemizde bir lükstür evet ama… Keyif alarak mutlu olduğunuz işte çalışmanın yanı sıra, yeteneğiniz doğrultusunda size değer verilmesi, doğru insan, doğru yönetici ve doğru yer ne kadar da önemliymiş meğer. Bunu çok ama çok daha iyi anladım şu son aylarda.
Nasıl mı?
Hep artan bir tutkuyla, heyecanla, keyifle çalıştığım mesleğimi yaptığım yeni işimde, yeni yerimde… Hem de en çok istediğim yerde… Hem yapmak istediklerim hem konum hem de şirket olarak… Bana bu imkanı veren, beraber çalıştığım bir isimde sıra.
Ben ona “Hürriyet’imin Fatih”i diyorum. Benim için gerçekten öyle. Çünkü bana hürriyetimi veren kişidir kendisi! Hürriyet Gazetesi’nde; köşe yazıları yazabilmem ve röportajlar yapabilmem konusunda bana şans vererek, istediğim işi yapabilme mutluluğunu yaşatan, bana hayatımın hürriyetini veren, çok değerli gazeteci Fatih Çekirge.
İşte hayatıma anlam katan, yaşamımı güzelleştiren 10 erkek!
Kalbimde en özel yerde olan, bu yazıda adı geçen sizler!
Size sonsuz sevgim eşliğinde ettiğim bu teşekkür az gelecek biliyorum ama;
Hepiniz iyi ki varsınız!
Fark edip, fark ettirdiğiniz için!
İçimdeki kelebeği uçurduğunuz, dans ettirdiğiniz için!
Ne mutlu ki sizlerle tanıştım. Hepiniz iyi ki karşıma çıktınız! İyi ki…
Benim için çok önemli ve özel insanlarsınız.
Kalbimde her birinizin yeri başka.
Bambaşka!
Sayenizde mesleğime ve hayata bağlandım aşkla!