Haberler
Türkiye sınırındaki kaosa Putin desteği! Rusya Ordusu Halep'e operasyon başlattı

Esed'e Putin desteği! Rusya Ordusu, Halep'teki muhalifleri vuruyor

Halep düştü! Muhalifler camilerden ezan okumaya başladı, kamu binalarını ele geçirdi

Muhalifler camilerden ezan okumaya başladı, kamu binalarını ele geçirdi

Antalya açıklarında 4.8 büyüklüğünde deprem

Antalya'da 4.8 büyüklüğünde deprem! Açıklamalar peş peşe geldi

Bakan Uraloğlu açıkladı: Özel araçlara kış lastiği zorunluluğu geliyor

Özel araçlara kış lastiği zorunluluğu geliyor

Fetihte Kullanılan Gürz Halen Silivrikapı'da Asılı Duruyor

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

İstanbul'un fethinde büyük kahramanlıklar gösteren Rizeli İdris Pehlivan tarafından kullanılan gürz, "fethin sembolü" ve "yeniçerilerin alameti" olarak asıldığı Silivrikapı'da 560 yıldır halkı s...

HALİL İBRAHİM BAŞER - Tarihi Yarımada'da 5. yüzyılda inşa edilen kara surlarındaki kapılardan Silivrikapı'da asılı duran gürz görenlerin dikkatini çekiyor. İstanbul'un fethinde büyük kahramanlıklar gösteren Rizeli İdris Pehlivan tarafından kullanılan ve "fethin sembolü", "yeniçerilerin alameti" olarak Silivrikapı'ya asılan gürz, 560 yıldır halkı selamlıyor.

Tarihçi Süleyman Faruk Göncüoğlu, Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınlarından çıkan "Zeytinburnu Yollar ve Kapılar" adlı kitabında yer verdiği konuların ayrıntılarını AA muhabirine anlattı.

Tarihi Yarımada sınırları içinde, Yedikule'den Ayvansaray'a kadar uzanan alanda yer alan ve İstanbul'u korumak için Doğu Roma İmparatoru 2. Teodosios tarafından 5. yüzyılda inşa edilen kara surlarının, aynı zamanda kente giriş-çıkış için yapılmış tarihi sur kapılarını da barındırdığını anlatan Göncüoğlu, binlerce yıllık geçmişe sahip olan İstanbul'un surları ve bu surlarda yer alan kapıların, şehrin askeri, ticari ve sosyal belleğinin izlerini taşımaya devam ettiğini belirtti.

Göncüoğlu, İstanbul'un kadim yollarının, tarih boyunca kara ve deniz ticaret yollarının kavşak noktası olması sebebiyle bugüne kadar bir çok anlamı ve tarihi beraberinde taşıdığını belirterek, bu kapıları, "Yedikule Kapısı (Porta aura, Altın Kapı, Yaldızlı Kapı, Güzel Kapı), Belgrad Kapı (Porta Ksyokerkos), Silivri Kapı (Porta Pıghı), Kalagros Kapısı (Porta Pıghı), Mevlevihanekapı/Yenikapı (Polyandriou), Topkapı (Porta Ayıos Romanos)" olarak sıraladı.

Silivrikapı

İstanbul'un fethinden sonra kapıların hepsinde, burada görev yapmış yeniçerilerin alametlerine yer verildiğini ifade eden Göncüoğlu, 6 kapının 4'ündeki sembollerin zaman içinde kaybolduğunu, sadece Edirnekapı ile Silivrikapı'nın çıkış kapısının iç kısmının ön yüzünde bulunan gürzün yerinde durduğunu söyledi.

Silivrikapı'daki gürzün İstanbul'un fethinden bugüne kadar kaldığı kaydeden Göncüoğlu, saray baltacılarından Rizeli İdris Pehlivan tarafından fetih sırasında kullanılan gürzün, elle tutulan bir zincire bağlı yuvarlak bir taştan oluştuğunu kaydetti.

Göncüoğlu, "Çok ağır olduğu bilinen bu savaş aleti, havada sallanıp, düşman askerlerine vurmak için kullanılıyor. Söz konusu gürz, bir demir parçası ve iki tarafındaki zincirle duvara monte edilmiş şekilde, bulunduğu yerde fethe şahitlik ediyor. Gürzün hemen altında da, üzerinde Osmanlıca,  'Eski saray baltacılarından Rizeli Pehlivan İdris'in gürzüne nazar edip Fatiha-i Şerife okuyan iman ile gide' yazan mermer kitabe bulunuyor" bilgisini verdi.

Gürzün bulunduğu kapının, Osmanlı döneminde tahıl ve kumaş ticaretinin merkez kapısı olarak kullanıldığını dile getiren Göncüoğlu, "Askeri bir kapı. Fetih sırasında önemli kahramanlıkların gösterildiği tarihi bir kapı. Gürz, burada görev yapan yeniçerilerin alameti olarak buraya asılmış. Bunun maddi ve manevi boyutu vardır. Şehrin savaşla elde edildiğinin temsili olarak da buraya asılmış. İstanbul'un bütün kadim sur kapıları gibi, alametleri ve kadim izleri taşıyan sembollerin tamamına yakını tahrip edilmiş, yok edilmiş durumda. En azından buradaki gürz mevcudiyetini korumaya devam ediyor" diye konuştu.

Yedikule Kapısı

Yedikule Kapısı'nın kara surlarının, ilçeye açılan ilk sur kapısı olduğunu ifade eden Göncüoğlu, Bizans döneminden itibaren çok önemli bir yere sahip olan kapının birçok Anadolu kapısı gibi kadim yollara açıldığını söyledi. Bu tür kapıların sabah namazında açıldığını ve akşam namazından sonra kapatıldığını bildiren Göncüoğlu, içeriye vaktinde giremeyenlerin bu kapıların hemen yanında bulunan kahvehanelerde sabahladığını anlattı.

Göncüoğlu, "Yedikule Kapısı, Zeytinburnu'na açılan önemli bir kapıydı. Zeytinburnu'nu sadece bugünden ibaret görmemek lazım. Osmanlı'da ilk ağır sanayi teşebbüslerinin temellerinin atıldığı yerdi. Hatta ilk silah fabrikasının kurulduğu yerdir. Bu kapı, suriçinin surdışına açıldığı önemli güzergah kapılarından biridir. Fakat, bu kapı Osmanlı döneminde teşekkül ettirilmiş bir kapıdır. Asıl Yedikule Kapısı, imparatorların giriş yaptığı kapıdır. O kapı İstanbul'un fethinden sonra kapatılıyor. Söz konusu kapıdan sadece Yavuz Sultan Selim giriş yapmıştır. Babasını Edirnekapı'dan uğurladığında Yeniçerilerin cülus talebinden kurtulmak için buradan giriş yapmıştır" dedi.

Belgrad Kapı

Göncüoğlu, Yedikule'de başlayan ve 11 burcun sonuda ulaşılabilen Belgrad Kapı'nın, Zeytinburnu'na açılan kadim yollarının birinin de başlangıcı olduğunu aktardı. Göncüoğlu, Yedikule Kapısı ile Silivri Kapı arasında ikinci bir askeri kapı olan Belgrad Kapı'nın adını, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Belgrad'dan getirilen Sırp nüfustan aldığını bildirdi.

Yenikapı/Mevlevihanekapeıe

Bizans döneminde Region Kapısı olarak bilinen Yenikapı'nın, 1597'de inşa edilen Yenikapı Mevlevihanesi'nden sonra Mevlevihanekapı olarak anıldığını ifade eden Göncüoğlu, Merkez Efendi Hazretleri'nin hayatının önemli bölümünü geçirdiği türbe ve külliyenin yer aldığı semtin tasavvuf merkezi konumunda bulunduğunu söyledi.

- Topkapı

Süleyman Faruk Göncüoğlu, İmparator 2. Theodosios tarafından yaptırılan, surların orta bölümünde yer alan Topkapı'nın, İstanbul'un fethi ile özdeşleştiğini belirterek, "Kolay değil bir asrı kapatıp, diğer bir asrın başlangıcına vesile olan bir sur kapısı olmanın ayrıcalığını yaşamak" diye konuştu.

Göncüoğlu, Harbi Mescidi'ne bu kapıdan girildiğinde ulaşıldığını belirterek, "Bu mescit, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a Topkapısı'ndan girdiğinde ilk namaz kıldığı yerde, Fatih'in şatırı Kıllı Yusuf Ağa tarafından yaptırılmıştır. Bir rivayete göre, Fatih burada bir sabah namazı kılmıştır" bilgisini verdi.

Topkapı'nın bulunduğu alanın Osmanlı'nın fethe çıkacağına işaret eden sembolik bir anlamı olduğunu kaydeden Göncüoğlu, fetih öncesi gelişmeleri şöyle anlattı:

"O zamanki dönemde bir Anadolu Ajansı yoktu. Seferin halka duyurulması sürecinde, Topkapı'nın dışında bulunan İlyaszade Camisi menzil noktasıydı. Burası, toplanma ve ayrılış alanıdır. O noktaya sancaklar dikilirdi. Bu sancakların her birinde de seferin nereye yapılacağına dair renkler olurdu. Bu sayede İstanbul halkı, sefer hakkında malumat sahibi olurdu. Padişahın da zaman zaman buradan hareket ettiği olurdu. Topkapı, Osmanlı'nın gündelik ve siyasi tarihi içerisinde çok önemli bir yere sahipti. Maalesef imar düzenlemeleri bunları değiştirdi." - İstanbul

Kaynak: AA / Kültür Sanat
title