Eserlerimde Bir Duruş Sergilemeye Çalıştım"
Sanatçı Hasan Sağındık, Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen "Yusuf Yüzlü Ağabeye Vefa: Hasan Sağındık" adlı programa konuk oldu.
Sanatçı Hasan Sağındık, Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen "Yusuf Yüzlü Ağabeye Vefa: Hasan Sağındık" adlı programa konuk oldu.
Sultanahmet Kızlarağası Medresesi'nde gerçekleştirilen etkinlikte Sağındık, gençlik yıllarının Türkiye'de anarşi ve terör olaylarının yoğun olduğu döneme denk geldiğini ve zor şartlarda eğitim aldığını söyledi.
Sağındık, Türkiye'nin değişim ve dönüşüm süreçlerinde şiire ilgi duyduğunu ve müzik hayatına başlamasındaki en önemli faktörün de şiir olduğu belirterek, "O dönem geleneğin dışında bir şiir anlayışı yeni yeni çıkmaya başlıyordu ve bu yeni şiir tarzı beni çok etkilemişti. Sarı sayfalara yazılmış şiirlerin hastasıydım. Türk Edebiyatı dergisinin takipçisiydim. Şiirden kaynaklanarak daha sonra müziğe evrilen bir tarafım oldu." dedi.
İlk olarak 12 Eylül 1980 darbesi sırasında ölen gençler için eser söylediğini dile getiren Sağındık, şöyle devam etti:
"Sonraki eserlerimde gerek Türk dünyası, gerek İslam dünyası, gerekse kendi ülkemizde yaşanan antidemokratik uygulamalarla ilgili, kimsenin ses çıkaramadığı dönemlerde bir duruş sergilemeye çalıştım. Çin Seddi'nden Kafkaslara, Kafkaslardan Kuzey Afrika'ya kadar olan coğrafyada eserler ortaya koydum. Bunlar önemli şeylerdi. Ben söylemesem kimse söylemeyecekti bunları. Türkiye'de bunları yapıp da devletin görmediği bir insanım. Bunu şikayet gibi algılamayın, bir eksiklik gibi düşünün. Bunu tamamen sivil olarak yapmış, bu coğrafyanın bir santimini bile boş bırakmadan eserler söylemiş, darbelere karşı durmuş ve bunun dışında da sadece protest olarak değil, geleneğin içinden gelmiş, Erzincan depremini dahi konu edinmişim. Yani tüm bunları sivil olarak yapan birisini devletin görmesi lazım."
Sağındık, 1998 yılında çıkardığı "Adamlar" albümüne de değinerek, "O yıllarda suya sabuna dokunmadan bir albüm yapmak istedim. Fakat baktım ki bu 28 Şubat'a yaklaşan süreçte, benim gibi halkım da çok rahatsızdı. Kimin yanına gitsek, herkesten bir feryat yüklesiyordu. Buna kayıtsız kalamazdım. Bu albümden 4 eseri çıkararak, onların yerine 'Adamlar', 'Bu Vatan Kimin', 'Hazır Ol', 'Git Buralardan' gibi eserleri alarak, yine o dönem insanlarımızın biraz yanında olmaya çalıştık." ifadelerini kullandı.
"Sanatı zaruri bir ihtiyaç olarak görmemiz lazım"
Oyuncu ve yazar Ahmet Yenilmez de Hasan Sağındık ile uzun yıllardan beri dost olduğunun altını çizerek, "Hasan Sağındık bir kere bu dünyada kul hakkı yemeyen ender insanlardan biridir. Çünkü emeği, hakkı çok yenmiş biridir. İş hesaplaşmaya ve helalleşmeye kalırsa kesesini doldurur buradan Ankara'ya taşıyacak tır bulamaz. Ayrıca Sağındık, birileri bilsin, takdir etsin diye bir şey yapmadı. Ben şahidim. Allah da şahit. Derdi vardı, derdini tutamadı içinde ve derdini dedi." diye konuştu.
Yenilmez, sanatın bir ihtiyaç olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Övündüğümüz Anadolu coğrafyası üzerinde kurduğumuz medeniyet ve devletleri yay germeden, ok atmadan tuttuk. Hacı Bektaş Veli'nin oku, yayı yoktu. Yunus Emre'nin yayı, oku yoktu, sözü vardı. O dönemin Hasan Sağındıklarıydı işte ve bu toprakları onlar vatan tuttu. O yüzden siyaseten de politik olarak da sanatı, ekmek, su gibi zaruri bir ihtiyaç hissetmediğimiz için çok büyük felaketler bekliyor bizi."
"Sağındık, serbest şiiri besteleyen ilk kent ozanıdır"
Şair ve besteci Selçuk Küpçük, son günlerde "Ülkücü Müzik" üzerine bir makale çalışması yaptığını belirterek, "Geriye doğru bir kazı yaptım. Sağındık'a kadar, ülkücü müziğinin dünya müziğinde gelmiş olduğu noktayı teknik olarak yakalayabilecek, büyük bir boşluk karşıma çıkıyor. 1970'lerde ülkücü müzik adına ortaya konan şey sadece sünni ozan geleneğidir." değerlendirmesinde bulundu.
Küpçük, Sağındık ile alakalı geniş kapsamlı bir arşiv oluşturduğunu da söyleyerek, "Hasan ağabey ile 1993 yılından bu yana Türkiye'yi karış karış gezdik. Hatıralar çok. Mesela konserlere giderken Hasan ağabey yanına 4-5 kaset alırdı. Ben de getirirdim. Dünya müziği ve Unkapanı'nda çıkan yeni albümleri yol boyu dinler ve çözümleme yapmaya çalışırdık. Aslında Hasan ağabeyin ortaya koyduğu tüm çalışmalar politik olması dışında estetik bir eşiktir. Propaganda amacında da estetik bir eşiktir. Hiçbir eserinde propaganda yapmamıştır." dedi.
Sağındık'ın sanat anlayışı üzerine ise Küpçük, şunları kaydetti:
"Hasan Sağındık'ın 1990 yılından çıkan 'Yusuf Yüzlüler' albümü teknik anlamda eksiklikleri olmakla birlikte, eldeki imkanlarla Türkiye'de üretilen müziğe de teknik anlamda yaklaşırken, eli yüzü düzgün ilk eserdir. Sağındık, bu hareket içerisinde serbest şiiri ilk besteleyen kent ozanıdır. Ben bu açıdan 'Zindan Şehirler' şarkısını, 'Beni Yaşarken Anla' şarkısını, 'Siyah Ağıt' şarkısını çıktığı dönem itibariyle Türkiye'deki Unkapanı'nda üretilen müzik açısından çok öncü buluyorum."
Moderatörlüğünü Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi Başkanı Mahmut Bıyıklı'nın üstlendiği etkinlikte ayrıca 2. sayısını Hasan Sağındık'a ayıran "Yarın" dergisinin tanıtımı da yapıldı.
Derginin Yazı İşleri Müdürü Murat Açıkgöz, Anadolu'nun değerlerini ve milli değerleri bir vefa çizgisinde dergiye taşımak istediklerine vurgu yaparak, "İlk sayıyı Ömer Lütfi Mete'ye armağan etmiştik. 2. sayımızı da Hasan Sağındık'a armağan ederek çıktık. Bizde insanlar hep ölünce hatırlanıyor ve yad ediliyor. Biz Hasan ağabey ayakta ve hala dimdik duruyor dedik. Her türlü zorluğa, ekonomik sıkıntıya rağmen, baskıya rağmen biz Hasan ağabeyi unutmadık." şeklinde konuştu.
Etkinlikte Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Bilal Yamak da dergi fikrinin bir çay ocağında ortaya çıktığını söyleyerek, kısa bir konuşma yaptı.
Sanatçı Taner Yüncüoğlu'nun da katıldığı, yaklaşık 2 saat süren programın sonunda konuşmacılar soruları yanıtladı. Program plaket takdimiyle sona erdi.