Eğitimin Esası Ahlak ve Estetik Eğitimidir"
Yazar Beşir Ayvazoğlu, "Sadece edebiyatçılar değil, ressamlar da musikişinaslar da edebiyatla ilgilenmelidirler.
Yazar Beşir Ayvazoğlu, "Sadece edebiyatçılar değil, ressamlar da musikişinaslar da edebiyatla ilgilenmelidirler. O zaman kendi sanatlarını daha güçlü bir şekilde desteklerler ve daha sağlam bir zemine oturmuş olurlar." dedi.
Ayvazoğlu, her hafta Cağaloğlu Babıali Lokantası'nda düzenlenen, "Babıali Enderun Sohbetleri"ne konuk oldu.
Oturum başkanlığını Mehmet Nuri Yardım'ın üstlendiği etkinlikte Ayvazoğlu, birçok yazar ve şairin, edebiyat dışında güzel sanatlarla da ilgilendiğini anlattı.
Ayvazoğlu, Yahya Kemal Beyatlı'nın hayatının Türk musikisi ile geçtiğini belirterek, "Beyatlı, klasik resimden de çok iyi anlar ve sever. Mesela Cenap Şahabettin de bir piyanisttir. Zaten Servet-i Fünun mensuplarının hepsi musikiyle alakadardır. Sanatlar bazen birbirine yaklaşır. Mesela parnasyenler resim gibi şiir yazmak isterler. Yahya Kemal hatta Mehmed Akif'e parnasyen denilebilir. Çünkü kelimeleriyle resim çizerler." diye konuştu.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın musiki alanında farklı görüşlere sahip olduğunu dile getiren Ayvazoğlu, şöyle devam etti:
"Tanpınar, bazı devirlerde musikinin mimariyi idare ettiğini, bazı devirlerde ise mimarinin musikiyi idare ettiğini söyler. Yani sanatlar arasında bir ilişki vardır ve bu konuda ciddi manada estetik teoriler üretenler de var. Dolayısıyla sadece edebiyatçılar değil, ressamlar da musikişinaslar da edebiyatla ilgilenmelidirler. O zaman kendi sanatlarını daha güçlü bir şekilde desteklerler ve daha sağlam bir zemine oturmuş olurlar. Edebiyat adamlarının da artık felsefe, sosyoloji, estetik gibi alanlarla ilgilenmeleri lazım. O zaman zenginleşir yazdığınız şeyler."
Ayvazoğlu, musiki alanında bugünün 19'uncu yüzyıldan daha iyi bir durumda olduğu değerlendirmesinde bulunarak, "Bugün o kadar güçlü saz sanatçılarımız var ki genç pırıl pırıl, sazda birinci sınıf sanatkarlarımız var. Bence musikimiz beste sahasında değil ama icraat konusunda çok iyi olduğumuz kanaatindeyim." ifadelerini kullandı.
"Postmodernizm yanlış ve birçok değerin içini boşaltan bir şey"
Konuşmasında Türkiye'de muhafazakar kesimin sinema alanı ile çok geç ilgilendiği yorumunda da bulunan Ayvazoğlu, şunları kaydetti:
"Çağınızın diliyle kendi kültürünüzü küresel araçlarla sunabilirseniz ya da sunmanın yollarını bulabilirseniz, insanlarda merak uyandırırsınız. Bugün muhafazakarlar televizyon dizileri ile yeni yeni kendilerini biraz ifade etmeye başladılar ama maalesef kötü kullanıyorlar. Çok aşırı mesaj yükleyerek, belki birilerini kazanıyorlar ama birçok insanı da uzaklaştırıyorlar, kaçırıyorlar. Yani bunun dozajını iyi ayarlamaları lazım."
Ayvazoğlu, Türkiye'deki postmodernizm anlayışına da değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Postmodernizm yanlış ve birçok değerin içini boşaltan bir şey. Türkiye'de farklı tecelli etti. Bazı yazarların bizim kültürümüzle yeniden ilişki kurmasının aracı haline geldi. Mesela Orhan Pamuk, Kara Kitap'da 'Hüsn-ü Aşk'a göndermede bulundu. Bugün bir 'Hüsn-ü Aşk'ı okutamazsınız ama modern sinema teknolojisini kullanarak harika, fantastik bir film haline getirebilirseniz, hem Hüsn-ü Aşk'a, hem de Şeyh Galib'e yeniden ilgi uyandırırsınız."
Bu çağda gençlerin ilerleme kaydetmeleri adına çok yönlü olmaları gerektiğini vurgulayan Ayvazoğlu, "Hem kendi çağlarının bilgileri ile donanmış, hem de içinden geldikleri dünyanın kültürünü bilmek ve önemsemek önemli. Milli Eğitim'in bu konuda bir misyonunun olması lazım. Yani gençlere bilgi yüklemek yerine, ahlaki ve estetik terbiye vermek gerekli. Çünkü eğitimin esası ahlak ve estetik eğitimidir." görüşünü dile getirdi.