Efsanenin "On Üç Yıl Sonra"sı
On İki'nin yazarı Jasper Kent'le maceraya devam!
Geçtiğimiz yıl Danilov beşlemesinin ilk romanı On İki'yle büyük ses getiren
Jasper Kent, yeni kitabıyla öyküye kaldığı yerden devam ediyor.
Tarihsel bilgi ile kurguyu kusursuzca bütünleştiren bu kitap, okurların bir yıl süren sabırsız bekleyişine son verecek!
"…Aleksandr başparmağını usturanın ağzına dayadı, çok hafifçe bastırdı. Bıçağın derisine Bastırdığını hissediyor, ama derinin bu bastırışı nasıl hissettiğini algılayamıyordu. Başka herhangi bir nesne olsa, okşayarak, parmaklarını o nesnenin üzerinde gezdirerek onu hissedersiniz, yalnızca yapısının durağan bir örneğini duyumsamaz, o nesnenin nasıl hareket ettiğini, deriyle nasıl bir etkileşimegirdiğini algılarsınız. Ama usturayla böyle bir şey söz konusu olamazdı. Başparmağını biraz sağa ya da sola hareket ettirse, derisi bıçağın yapısını hissetmez, doğrudan kesilirdi. O Kral Midas'tı; hiçbir şeye dokunmayan, ama dokunduğu her şeyi yok eden Midas. Aleksandr, düşüncesi bile tiksinç geldiği halde, kanatmayı göze alarak parmağını biraz daha bastırdı. Parmağını çekti, usturayı tekrar sapından tutup kayışa sürterek bilemeye başladı."
Bu soluk kesen öykünün nasıl başladığını hatırlamak ister misiniz? Serinin ilk kitabı olan On İki, 1812 sonbaharında, Rusya'da başlamıştı… Ülke, başa çıkılmaz bir düşmanla karşı karşıyadır: Napoléon Bonaparte'ın büyük ordusu. Rus şehirleri Fransızlara birer birer teslim olmuştur, imparatorluğun kalbi Moskova'yı kurtarmak için ancak bir mucize gerekmektedir. Bir grup üst rütbeli Rus asker, son çare olarak Opriçnik adı verilen, Hıristiyan Avrupa'nın uzak köşelerinde efsane olmuş on iki savaşçının yardımına başvurur. Sadece geceleri ve yalnız başlarına savaşan çete, koca bir savaşın kaderini değiştirir. Ancak Yüzbaşı Aleksey, çetenin yolu üzerindeki ölüm haberlerinden şüphelenir. Asıl karabasanın henüz başlamadığını kısa sürede anlayacaktır. Bu savaş Napolyon'un işgalci ordusuna karşı son bir direniş olarak başlasa da insanoğlunun kendi düşmanına karşı savaşı olarak bitecektir.
Heyecanla beklenen ikinci kitap On Üç Yıl Sonra'daysa, yaşanan büyük olayların on üç yıl ötesine varıyoruz… Yıl 1825, Fransa Rusya'dan çekilip ardında huzur bırakalı tam on yıl olmuştur. Hatta Fransa'nın geri adım atmasıyla yetinmeyen Rus birlikleri, geri çekilen Fransız askerlerini takipederek Paris'e kadar ilerlerler. Napoléon çoktan ölmüş ve Çarlık Rusyası'nda istila tehlikesi kalmamıştır. Reformist Rus Çarı 1. Alexander, saltanatının devamlılığı için daha katı bir politika izlemeye başlar. Ancak bu uygulama farklılığı özellikle askerler arasında özgürlüğe olan özlemi artırır.
Çar'ın baskıcı yönetimine karşı sessiz kalamayan kalabalık bir grup, kendilerini ifade edebilmek için güçlü bir ayaklanmanın planını hazırlamaya başlar…
İlk kitapta yakından tanıdığımız Aleksey'in görevi hâlâ Çar I.Aleksandr'ı korumaktır; ayaklanmaya hazırlanan gruba gizlice dahil olan Aleksey, Çar'a ajanlık yaparak gelişmeleri an be an aktarsa da Çar'ın asıl korkusu farklıdır… Kendisinin, ailesinin ve ülkesinin üzerine lânet gibi çökeceğini bildiği 'o' tehdit, adım adım yaklaşarak verilmemiş sözlerin yazıldığı kara defterin kapağını aralayacaktır.
Ustaca yaratılmış tarihi atmosferiyle ilk sayfasından itibaren sizi kendi dünyasına hapseden bu romanı unutturacak yeni bir eser yazılacaksa o da dizinin sıradaki kitabıdır!