Dan Brown'dan Daha Gerçeğim
Sır Küpü’nün yazarı Turgay Güler’den ‘yerli Dan Brown’ benzetmelerine yanıt: Onun gibi saçma değilim!
Turgay Güler’in yeni kitabı Sır Küpü, Dan Brown’un ‘Cehennem’inden iki hafta önce Hayat Yayınları’dan çıktı. Her ikisi de çok satanlar listesine girdi. Ahmet Kekeç, ‘Dan Brown’u bırak Turgay Güler’e bak’ başlıklı bir yazı kaleme alarak Sır Küpü’ne dikkat çekti. Güler’in yanında Brown’un ‘nal topladığını’ yazdı. Ancak iki roman arasındaki bazı benzerlikler ‘pişti oldular’ yorumlarını da beraberinde getirdi. Turgay Güler’e göre ‘Hiç de öyle değil!’ Peki o zaman olan biten ne?
Sır Küpü romanınızda geçmişten geleceğe ‘sembolik’ bağlar kuruyorsunuz, geçmişe bakmak neden bu kadar ihtiyaç?
Garip ama gerçek, dünya belirli zaman aralıklarıyla sürekli bir tekrar yaşıyor. Zaman, mekan ve oyuncular değişse de olaylar hep benzer. Bugünün ölümlüleri, yani bizler, ilk insandan on binlerce yıl ötedeyiz. O güne ait elimizde bir görüntü maalesef yok. Mesela Fatih Sultan Mehmet’in saraydaki bir gününe dair elimizde video görüntüleri olsaydı paha biçilebilir miydi? Yahut Hazreti İsa’ya, Musa’ya İbrahim’e ait görüntüler. Ama yok. O vakit, bir romancıya düşen, elindeki kalemle o günlerin fotoğrafını çekebilmek ve bugünün dünyasına aktarabilmek.
Romanlarınızda kendinize dert edindiğiniz mesele nedir?
Anadolu medeniyet ihrac eden bir coğrafya. Medeniyet Batı’ya bizim de üzerinde yaşadığımız bu topraklardan gitmiştir. Ama bu ülkenin insanı bir oryantalist gibi bu topraklara batının değerleriyle bakmak zorunda bırakılmıştır. Ben bunu yutmam.
Size ‘yerli Dan Brown’ benzetmesi yapanlar var.
Buna kızıyorum. Zira bir şey başardığınız vakit, illa ki özdeşleştirme ihtiyacı hissediliyor. Niye? Aynı gerekçeyle. Batının değerleri üzerinden bakıyorlar. Ben Turgay Güler’im. Hiç kimsenin yerlisi, yabancısı da değilim. Ben bir çığır açmayı hedefliyorum. Brown’un saçma, anlaşılmaz kurgusuna inat, daha akıcı, daha anlaşılır, daha gerçekçi bir roman ortaya koydum. Ben bir Fütüristim.
Dan Brown ile pişti olduğunuz söyleniyor?
Hayır o benimle pişti oldu. Sevgili Ahmet ağabeyin (KEKEÇ) dediği gibi “nal” topladı. Onun kitabındaki birçok konu başlığı Sır Küpü’nde vardı. Sır Küpü ondan önce çıktı piyasaya. Yoksa beni tefe koyarlardı.
Brown’un Cehennem’ini nasıl buldunuz?
“Cehennem”i bir cümleyle özetleyebilirsiniz. Bir adam, (iyi mi kötü mü, iyi mi yapıyor kötü mü yapıyor belli değil) dünya nüfusunun artığını bu nedenle kıtlık yaşanacağını düşünüyor, insanları kısırlaştırmak için geliştirdiği virüsü de Yerebatan Sarnıcına getirip buradan dünyaya yayıyor. O bunu yapmasın diye de bir profesör (bütün romanlarındaki prof. ) peşine düşüyor. Hepsi bu. O nedenle Sır Küpü ile kıyaslanması mümkün dahi değil. Sır Küpü’nde sayısız öngörü var. Dahası öngörülerim teker teker gerçekleşiyor.
Son söz?
Bu ülkenin insanı, medeniyetin beşiğinde, kutsal değerlerin zirvesinde, mistisizmin böylesine derinliğinde uyduruk sembollerin peşinde koşmamalı.
BROWN’U KÜRESEL YAPAN SADECE KALEMİ DEĞİL Kİ!
Saçma bulduğunuz Dan Brown dünyada çok tutulan bir yazar.
İşte, aramızdaki en büyük fark, onun küresel bir yazar olması. Peki onu küresel yapan kaleminin başarısı mı? Tabi ki hayır! Onu küresel yapan, verdiği mesaja sahip çıkılması. Nedir o mesaj? Brown New Age’cidir. Yani Yeni Çağcı. Ülkesinde ve dünyanın her yerinde onun gibi düşünen ve köşe başlarını tutmuş “ektili”ler var. O Tanrı’ya inanmaz, insanı Tanrı’dan korumaya çalışır. İnsanın kendisini Tanrı gibi görmesini öğütler. Uydurma sembolleri kullanır. Sahte bir Yahudi düşmanıdır. Onun bu düşmanlığı, Siyonizm’i yüceltmek içindir. Dünyanın her yerinde destek görmesinin sebebi de “Siyonist” kardeşliktir.