Çocuklara Okumayı Sevdiren Yazar" Kemalettin Tuğcu
Üsküdar Belediyesi'nce düzenlenen, "Vefatının 21. yılında Kemalettin Tuğcu'yu anıyoruz" adlı program, "Çocuklara okumayı sevdiren yazar" başlıklı temayla gerçekleştirildi.
Üsküdar Belediyesi'nce düzenlenen, "Vefatının 21. yılında Kemalettin Tuğcu'yu anıyoruz" adlı program, "Çocuklara okumayı sevdiren yazar" başlıklı temayla gerçekleştirildi.
Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde düzenlenen programın moderatörlüğünü üstlenen Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin, yazar Kemalettin Tuğcu'nun Çengelköy'deki mezarında düzenlenen anma etkinliğine ailesinden başka kimsenin katılmadığını belirterek, bu durumdan duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Şirin, yazarın 21. yılında anma programı düzenleyen Üsküdar Belediyesi'ne ve emeği geçenlere teşekkür ederek, "Yine de mutlu olduk çünkü Kemalettin Tuğcu'nun vefatının 21. yılında ilk kez bir salonda toplantı düzenleniyor. Bir Tuğcu okuru ve dostu olarak minnettar olduğumu belirtmek istiyorum." dedi.
Tuğcu'nun doğuştan yazar olduğuna işaret eden Şirin, şöyle devam etti:
"Kemalettin Tuğcu yazarlık serüveninde, 1930 öncesine kadar bir hazırlık dönemi geçiyor ve 12-13 yaşındayken yazdığı kitapları Çengelköy'deki köşkün havuzunda yakarak aslında yazarlık yolculuğunda kararlı bir tutum ortaya koyuyor. Bu kitapların da çoğunu aile bireylerine okuyarak onları ağlatmayı başarmış bir yazardır. Kemalettin Tuğcu'nun yazarlığının asıl başlama noktası ise aslında 1932'de Türkiye Yayınevi'nde işe girdiği dönemden sonrasıdır. Dönemin birçok dergisinde Tuğcu kısa hikayeler yazıyor ve çok okunuyor. Ardından Tuğcu'nun romanları tefrika ediliyor ve yine en çok okunan tefrikalar arasında yer alıyor."
Şirin, yaklaşık 40 yıldır Kemalettin Tuğcu üzerine araştırmalar yaptığını, hayattayken dostluk kurduklarını ve Tuğcu'nun hayatı boyunca çocuklar için yazdığını dile getirerek, "Tuğcu'nun yazarlık felsefesini bir cümlede özetleyecek olursak, hocanın yazarlık felsefesi, 'bütün yoksulluklara ve her engele rağmen her yaştan insan başarabilir.' diyebilirim. Kemalettin Tuğcu, böyle bir yazar ve gerçekten umudun yazarıdır." diye konuştu.
"Çocuk klasiklerinin olmamasının nedeni, kültüphane eksikliğidir"
Yazar Fatma Barbarosoğlu da Kemalettin Tuğcu'nun bir dönemler "ağlatan yazar" olarak ifade edildiğini ve ünlü yazarın ağlatmasının önemli olduğunu vurguyalarak, "Ağlamak, benim çocukluğumda insanın içinin yıkanması demekti. Bizim dönemlerimizde, 'Bir ağladık, bir ağladık temizlendik' veya 'içimiz dışımıza çıktı' gibi ifadeler kullanılırdı. Sonra yine çocukluğumda, her baharda yatakların içi dışına çıkartılır, temizlenir ve tekrar yerlerine yerleştirilirdi." şeklinde konuştu.
Gençlerin neden kitap okumadığı konusuna sosyolojik bakış açısı sunan Barbarosoğlu, yapılması gerekenleri şöyle anlattı:
"Bizim okuduğumuz kitapları torunlarımız okuyabilsin, niye ısrarla torunlarımız okuyabilsin diyorum çünkü edebi metinler, sanat eserleri, resimler ve filmler bizim karşılaşma mekanlarımızdır. Yani bir zamanda bir şey üzerinde karşılaşırız. Şimdi üzülerek görüyorum mesela benim zamanımda benden sonraki 1-2 kuşak devam etti, Ömer Seyfettin'in 'Pembe İncili Kaftan'ını bilmeyen yoktur. Babam bilirdi, ben biliyordum ve benim kızım-oğlum da biliyor. Ama bugün ilkokul 2-3-5'e gidenlerin 'Pembe İncili Kaftan'ı bindiklerini pek zannetmiyorum. Çünkü ders kitaplarının bir yönüyle çeşitli olması iyi belki ama bir yönüyle de ortak karşılaşma metinlerini imkansız kılıyor. Torunlarımızla aynı kitabı okumamız gerekiyor, neden? Çünkü sürekliliğe ihtiyacımız var. Her nesil, elbette hem kendi kitabını okuyacak ama hem de geçmişten gelen eserleri okumaya devam edecek ki süreklilik devam edebilsin."
Barbarosoğlu, torunlarına kendi okuduğu kitapları okutmak için donanımlı kütüphanelere ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, "Birincisi kütüphaneye ihtiyacımız var. Biz de, çocuk klasiklerinin olmamasının nedenini, önemli ölçüde kütüphane eksikliğine bağlıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"Dergiler vesilesiyle Kemalettin Tuğcu ile tanıştım"
Yazar Gülten Dayıoğlu da, çocukluk yıllarında Kemalettin Tuğcu kitaplarını alıp okumasının zorluğunu anlatarak, "O zamanlar, ne kitap alma durumumuz, alışkanlığımız ne de maddi durumumuz vardı. Para çok kıymetliydi o zamanlar, çünkü para yoktu ki kitabı nerden alacaksın. Özet olarak bende dergilere dadandım, dergiler vesilesiyle Kemalettin Tuğcu ile tanıştım." dedi.
Çocukluk dönemlerinde dergilerin çok yaygın olduğunu aktaran Dayıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eskiden dergiler çok yaygın ve önemliydi, kitap değil bakın dergiler. 8 kuruştu fiyatı ve çocuk haftasında, dört arkadaş ikişer kuruş katarak bir dergi alırdık sonra ilk kim okuyacak kavgası başlardı. Öğretmenimizin yönlendirmesiyle üzerine, ilk okuyacak kişiyi kurayla belirlerdik. Arkadaşlarıma dayatamıyordum ama bir yanda da ilk ben okumak istiyordum çünkü Kemalettin Tuğcu Bey'in dergide dizi romanı vardı. İlkokul bitene kadar bu durumu böyle devam ettirdik. O dönem de başka dergiler de vardı hepsinden çok beslendik."
Yazar Dr. Fatih Erdoğan da Kemalettin Tuğcu'yu 21 yıl önce bir programda andıklarını hatırlatarak, "O günlerden bu günlere çok şey değişti. Çocuk edebiyatı konusuna bakarsak, 20 yıl içinde çok şey değişti. Kitap sayısı arttı, her yıl basılan 7-8 binden 40-50 bine yükseldi ve yayınevlerinin hemen hepsi çocuk kitabı basmaya başladı. Kitapçı sayısı artmadı ama alışveriş merkezlerine zincir kitapevleri açıldı." şeklinde konuştu.
Ayrıca anma programında usta yazar Kemalettin Tuğcu'nun akrabası Nemika Tuğcu da çocukluğunda usta yazarla ilgili yaşadığı hatıralarını ve kişiliğini, edebiyatseverlerle paylaştı.