Beyazıt Ramazan Sohbetleri"
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Develi, Türkiye Diyanet Vakfınca 36. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı kapsamında düzenlenen "Beyazıt Ramazan Sohbetleri"ne katıldı.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Develi, Türkiye Diyanet Vakfınca 36. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı kapsamında düzenlenen "Beyazıt Ramazan Sohbetleri"ne katıldı.
Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ndeki söyleşide konuşan Develi, "Dil meselesi her şeyden önce entelektüellerin meselesidir. Düşünen her bireyin dil konusunda bir görüşü olması gerekiyor. Dilin nasıl doğduğundan başlayarak dil hakkında ve dillerin ilişkileri hakkında temel fikirlerimizin olması gerekiyor. Biz dilimiz olduğu için ve nesnelere isim koyabildiğimiz için eşrefi mahlukat olarak adlandırıldık." şeklinde konuştu.
Develi, şunları kaydetti:
"Türk aydını yaklaşık 200 yıldır dil konusunu tartışıyor, dil meselesini bir modernleşme aracı olarak görüyor ve Batı karşısındaki yenilginin ardından modern bir döneme geçmek için en önemli meselelerden biri olarak dili görüyor. Modern devlette halka yenileşmeyi anlatmak gerekiyordu. İlk olarak Arap harflerinin terakkiye mani olduğu düşünüldü. Osmanlı döneminin sonlarında da bu konu sarayda tartışılmıştır."
Abdülhamid Han döneminde dil konusunda gazetelerde onlarca makaleye rastlanıldığını belirten Develi, modernleşme yanlılarının dilin değişmesinden yana olduğunu, muhafazakarların ise dilde hiçbir oynama yapılmaması ve olduğu gibi muhafaza edilmesi gerektiğini savunduklarını aktardı.
Cumhuriyet'le Latin harflerine geçilmesinin normal şartlarda bir travma oluşturmaması gerektiğini söyleyen Develi, şöyle konuştu:
"Alfabe insanın bedenine giyindiği elbise gibidir, özü değiştirmez. Alfabe dilin kimliğini değiştirmez. Biz Arap harflerini bıraktık ve onun komşusu olan Yunan dilinden gelişmiş Latin harflerini aldık. Ancak buradaki esas sıkıntı 1932 yılındaki dil devrimidir. Dil devrimi, Türkçe'deki alıntı kelimelerin tasviyesini ön görüyordu. Dildeki Arapça ve Farsça kelimeler atılmaya başladı. Bunun temelindeki amaç İslam kültürü ve medeniyetinden uzaklaşmak yerine Batı kültür ve medeniyetine yaklaşmaktı."
Türkiye'de dil devriminin 60'lı yıllarda daha Marksist - Leninist akımların sürdürdüğü bir hareket haline geldiğini ifade eden Develi, sağ siyasi hareketlerin ise dil devrimine her dönem karşı çıktığını ve böylelikle Türkiye'de aydınlar arasında dil devriminin ideolojik bir mesele haline geldiğini ifade etti.