''Aşıklar yatağı'' Sivas'ta 400 yıldır yaşatılan gelenek (1)
TAHİR TURAN EROĞLU - ÇETİN KARAÇOBAN - Pir Sultan Abdal'dan Aşık Veysel'e, Kul Hüseyin'den Pir Ali'ye kadar yüzlerce ozanın yetiştiği, ''aşıklar yatağı'' olarak biline...
TAHİR TURAN EROĞLU - ÇETİN KARAÇOBAN - Pir Sultan Abdal'dan Aşık Veysel'e, Kul Hüseyin'den Pir Ali'ye kadar yüzlerce ozanın yetiştiği, ''aşıklar yatağı'' olarak bilinen Sivas'ta, "aşık edebiyatı" çeşitli yönleriyle yaşatılıyor.
Sivas Fasıl Heyeti Aşıklar ve Halkoyunları Derneği üyesi aşıklar, sazı ve sözüyle köy köy dolaşarak kendine rakip aramak yerine, yaz aylarında gerçekleştirilen çeşitli festival, düğün, tören, şenlik ve anmalarda aşıklık geleneğini sürdürmeye çalışıyor.
Dernek Başkanı Ahmet Ayık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, aşıklık geleneğinin kökeninin 400 yıl öncesine dayandığını, Ruhsati, Pir Sultan Abdal, Aşık Veysel, Sefil Selimi'lerden gelen geleneğin ağırlıklı olarak Kars, Erzurum ve Sivas'ta yaşatılmaya çalışıldığını ifade etti.
Geçmişte aşıkların çırak yetiştirdiğini, 12 yıl önce kurulan derneklerinde bu geleneğin yaşatılmasına özen gösterdiklerini vurgulayan Ayık, yeni neslin yeterince ilgi göstermemesinden dolayı yalnızca 3-4 çırak yetiştirebildiklerini dile getirdi.
Dernekte aşıklık geleneği başta olmak üzere halk oyunları, ozanlık, orta oyunu gibi kültür ve gelenekleri gelecek nesillere aktarmaya çalıştıklarını belirten Ayık, ''Dışarıdan gelen konuklarımız, Sivas aşıklar diyarı olduğu için, aşıklarımızın hünerlerini görmeden gitmek istemiyor. Derneğimizde düzenlediğimiz gecelerle kültürümüzü tanıtmaya çalışıyoruz'' dedi.
Ayık, şöyle konuştu:
''Eskiden gelir olmadığı için, bir de aşıklık gönül işi olduğundan gariban adam, içinde derdi olan, yetenekli adam kendini aşıklığa adıyordu. O dönemlerde televizyon yoktu, iletişim imkanları zayıftı, atlarla ilçelerde, köylerde yaptıkları işi tanıtmak adına bazı aşıklarla karşılaşıyor, atışıyorlardı. Gecelerde, düğünlerde veya köy odalarında sohbetlerde geleneklerimizi yaşatıyorlardı. Günümüzde herşey modernleşti, aşıklarımız o geleneği devam ettiriyor ama doğrusunu söylersek eskisi gibi değil. Daha çok geceler, festivaller, şenlikler, bir de bu işi seven yaşlılarla bu kültür yaşatılıyor.''
- Usta çırak ilişkisiyle devam eden gelenek
Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Kaptan, aşıklık geleneğinin, Türk kültüründe var olan sözlü kültürünün önemli parçalarından olduğunu söyledi.
''Aşıklık geleneğinin, ülkemizde, Anadolu topraklarında devam ettiğini söyleyebiliriz'' diyen Kaptan, bu devamlılığın aşıklık geleneğinde fazlaca rastlanılan ''usta-çırak'' ilişkisiyle sağlandığını kaydetti.
Görerek, duyarak, yaşayarak öğrenme biçiminin daha kalıcı, daha eksiksiz bir öğretim şekli olduğuna işaret eden Kaptan, şöyle devam etti:
''Usta-çırak ilişkisiyle bütünleşen aşıklık geleneği bu yüzden günümüzde de devam ediyor. Devam edeceği konusunda da ümitliyim. Anadolu topraklarında bu sözlü kültür geleneği devam etmektedir. Ülkemizde yeni aşıklar, ozanlar çıkmakta, yeni şiirler, ezgiler duymaktayız.''
Kaptan, modern dünyada geleneğin de bazı bölümlerinin değiştiğini savunarak, ''Geçmişte aşıklık geleneği, teknolojinin yoksunluğundan dolayı daha çok kendi içinde gelişme göstermiş. Günümüzde teknoloji, geleneği geniş tabanlara yayabilmiş'' dedi.
Bu yayılmanın aşıklık geleneğinin ''kötü yönde'' geliştiği anlamına gelmediğini vurgulayan Kaptan, şunları söyledi:
''Amerika'dan ya da Hollanda'dan saz öğrenen, aşıklığa yönelen birçok yabancı görebiliyoruz. Bu sadece, teknolojinin aşıklık geleneğine olan bir etkisi ama doğru bir etkisi. Sivas'ta da aşıklık geleneği devam ediyor. Ahmet Ayık'ın başkanlığındaki derneğe üye 30'a yakın aşık var. Aşık Şentürk, Aşık İsmeti, Aşık Erdem Can, Aşık Erkani'nin aralarında bulunduğu, ismi aklıma gelmeyen pek çok aşık var. Dernekte çırakların olması, çırak yetişmesi de geleneğe büyük katkı sağlıyor.''
- ''Aşıklık geleneği bitmez"
Türk Halk Müziği Sanatçısı Cengiz Özkan ise ''Aşıklık geleneği bitmez fakat şekil değiştirir'' ifadesini kullandı.
Sekteye uğrasa da geleneğin devam edeceğine işaret eden Özkan, ''Halkın sözünün olduğu her yerde aşığın da sözü vardır. Aşıkların sürdükleri yol itibariyle gördükleri çarpıklıkları söyleme gibi misyonları var. Eskiye göre bir zayıflama görülüyor ama bittiği yönündeki kanıya katılmıyorum'' şeklinde konuştu.
- Aşıklar diyarı Sivas
Sivas'ın yüzölçüm olarak büyük bir il olduğuna dikkati çeken Özkan, Şarkışla, Divriği, Zara'da, Ali Kızıltuğ, Mahmut Erdal, Aşık Ali Metin, Feyzullah Çınar gibi nice ozanların yetiştiğini vurguladı.
Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sivas, Zaralı Halil, Şarkışla'dan Aşık Veysel, Sefil Selimi, Kangallı Muhlis Akarsu gibi büyük değerler, öncesinde Aşık Veli'ler, Sabri'ler gibi büyük ozanlar yetiştirmiş bir coğrafya. Diğer illere baktığımızda bu yelpaze, derinlik ve zenginliği göremeyebiliriz. Sivas o nedenle bir aşıklar diyarıdır. Hepsi de insana ve insanlığa dair güzel sözler bırakmış. Ne mutlu ki, Sivas gibi bir şehirde halk müziği, halk kültürü, aşıklık, ozanlık geleneği adına güzel şeyler sergileniyor, yapılıyor. Bunlar sevindirici gelişmeler.''
- Bağlamayı hem yapıyor, hem çalıyor-
Aşık Veysel'in bir sazı kendisinde bulunan, aynı zamanda bağlama imalatı da yapan aşık Şentürk İyidoğan, köy odalarında aşıklar, dedeler, köçekleri dinleyerek küçük yaşta bağlamayla tanıştığını belirtti.
Küçük yaştan beri Aşık Veysel dinlediğini, şimdi de genellikle Aşık Veysel'in eserlerini seslendirdiğini ifade eden İyidoğan, şöyle devam etti:
''Eski ozanlara baktığımızda onlar bir derya, biz de onların yanında bir damla olabilirsek bizim için ne mutlu. Aşıklık geleneği, eski oda kültürü olmamasına rağmen köylerimizde de devam ediyor. Günümüzde aşıklığın eskisi gibi olmamasının birinci nedeni, oda kültürünün yaşatılmamasıdır. Teknolojik gelişmeler sohbet ortamının oluşmasının önünde engel oluyor, gençlerimiz yetişme imkanı bulamıyor. Siz konuştukça, yaşadıklarınızı, yaşantınızı anlattıkça birileri öğreniyor, örnek alıyor. Dinleme kültürü kalmadığından yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutmuş ama bir söz vardır, 'yer yarılır içinden adam çıkar'. Temennimiz de budur...''
''Şentürk Usta'' olarak da anılan Şentürk İyidoğan, daha önce Divriği Ulu Cami'den etkilenip "öyle bir bağlama yapmalıyım ki, dünyada eşi olmamalı" düşüncesiyle yapıştırıcı kullanmadan, yalnızca balta kullanarak, ağacı birbirine geçirerek bir saz yaptığını hatırlattı.
İyidoğan, bundan sonraki projesinin ise dünyanın en büyük çalınabilir sazını yapmak olduğunu, 10 metreye yakın olmasını planladığı bağlamayı Aşık Veysel'in ölüm yıldönümü olan 21 Mart'ta düzenlenecek etkinlikte tanıtmayı istediğini sözlerine ekledi.
- Sivas'ın en yaşlı aşığı
8 çocuk, 54 torun sahibi, ''Aşık İsmeti'' mahlasıyla tanınan 80 yaşındaki Abdulkadir Namlı da ''Sivas'ın en yaşlı aşığı'' unvanıyla aşıklık geleneğini sürdürmeye çalışıyor.
''İsteyerek aşık olunmuyor, aşıklık kişinin yakasına yapışıyor'' diyen Namlı, ''Çocuk doğduğunda ağlamayı ona kim öğretiyorsa, aşıklığı da o öğretiyor. İnsanın içine düşen kıvılcım yandıkça aşık söyler. 80 yaşındayım, içimdeki kıvılcım hala yanıyor'' şeklinde konuştu.
Kendisini ''Şu ömrüm tükendi derdi çekerken, saçıma ak düştü sabrederken, ismim Çayboyu'nda Yavuz Altay iken, şimdi ise Erkani derler'' diye tanıtan Yavuz Altay da Aşık Gülşani'nin çırağı olduğunu, 30 yıldır aşıklık geleneğini yaşatmaya çalıştığını, kendisini hala çırak olarak gördüğünü kaydetti.
''Usta görmeyen aşığı, aşık saymıyorum. Ustalık oturması, ayağa kalkması, sazı çalması, sözü söylemesi, gezmesiyle de ustalıktır'' diyen Altay, kendisinin de 2 çırak yetiştirdiğini sözlerine ekledi.
Aşık Erkani ile aşık Erdem Can, güzellemelerle aşıklık geleneğine örnekler sundu, Anadolu Ajansı için de bir doğaçlama gerçekleştirdi.