Arkeolog Çiğdem Köksal Schmidt "Göbeklitepe Daha Çok Soru Sormamıza İmkan Verdi"
Arkeolog Çiğdem Köksal Schmidt "Göbeklitepe daha çok soru sormamıza imkan verdi" Arkeolog Schmidt "Göbeklitepe'nin önemini anlatmak için kalıplara koymaya gerek yok"MUĞLA - Türkiye'nin ve dünyanın son dönemdeki en önemli arkeolojik keşiflerinden Göbeklitepe kazılarını yürüten ve 2014...
Arkeolog Çiğdem Köksal Schmidt "Göbeklitepe daha çok soru sormamıza imkan verdi"
Arkeolog Schmidt "Göbeklitepe'nin önemini anlatmak için kalıplara koymaya gerek yok"
MUĞLA - Türkiye'nin ve dünyanın son dönemdeki en önemli arkeolojik keşiflerinden Göbeklitepe kazılarını yürüten ve 2014 yılında hayatını kaybeden Prof. Dr. Klaus Schmidt'in çalışma arkadaşı ve eşi Çiğdem Köksal Schmidt Muğla'nın Bodrum İlçesi'nde verdiği konferansta Göbeklitepe hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Schmidt, İnsan eli ile inşa edilmiş en eski anıtsal yapıların bulunduğu Göbeklitepe'nin bir çok sorunun cevabını ortaya çıkardığını ifade etti.
Oasis Nurol Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Bir Keşfin ve 20 Yılın Hikayesi" isimli konferansa katılan Arkeolog Çiğdem Köksal Schmit Dünyaca ünlü keşiflerden biri olan Göbeklitepe kazıları hakkında merak edilenleri anlattı. Bodrumluların yoğun ilgi gösterdiği konferansta birçok katılımcı yer bulamayarak konferansı ayakta izledi.
Schmit, Göbeklitepe'nin yaklaşık 12 bin yıl öncesine ışık tuttuğunu ifade ederek şunları söyledi "Bu kazılar başlamadan önce bu dönemle ilgili bilgilerimiz biraz daha farklıydı. İnsanların daha küçük guruplar halinde yaşadığını, daha mütavazi bir hayat sürdüklerini düşünüyorduk çünkü veriler öyleydi. Göbeklitepe kazılarıyla birden bire anıtsal yapılar, anıtsal eserler ve çok büyük boyutta eserler yoğun bir şekilde ortaya çıktı. Bu tip bir kalıntı için çok büyük bir sosyal organizasyon gerekiyordu. İnsanoğlunun büyük gurupler halinde hareket edebilmesi ve lojistik olarak desteklenmesi gerekiyor. Tüm bunları yapmak için yerleşik bir hayata geçilmiş olduğunu düşünürdük. Göbeklitepe'de avcı toplayıcı bir yaşam tarzına sahipler. Hayvan evcilleştirmemişler, tahıl üretimine geçmemişler ama buna rağmen yabani fulorayı kullanarak böyle büyük bir sosyal organizasyon içerisinde hareket edebiliyorlar. Göbeklitepe 2005 yılından buyana 1'inci dereceden sit alanı ilan edildi. Sınırları belirlendi. Alan yönetimi ise halen düzenlenmeye çalışılıyor. Ören statüsünde girişi çıkışı kontrollü olacak. Ama şu anda çatısı yapılıyor. Şimdi koruma çatısı yapılıyor. Önümüzdeki yıl itibari ile tekrar ziyarete açılacak. Müze gibi değil ama Ören sitatüsünde ziyaretçilere açık olacak".
Konuşmasını sürdüren Schmit, "Kazı projelerinin başladığı 1995'den berri kullandığımız eski bir Şanlıurfa evi vardı. Bütün kazı ekibi, clauz ve ben kazı alanı dışında hep burada çalışıyorduk ve yaşıyorduk. Bütün belgeleme işlemleri bile burada yapılıyordu. Artık kazı ekibi orada değil. Ben burayı göbeklitepe kazı ve araştırma projesinin, Göbeklitepe'nin belleğinin bir kısmı olarak görüyorum. Son 20 yılla ilgili orada sergi, çeşitli etkinlikler yapmak istiyorum. Özellikle çocuklara yönelik Göbeklitepe'yi anlata bileceğimiz bir mekan haline getirmeye çalışıyoruz. Hem arkeolojiyi hem de Göbeklitepeyi anlata bileceğimiz bir yer haline getirmeye çalışıyoruz"dedi.
"Göbeklitepe'nin önemini arttırmak için kalıplara gerek yok"
Arkeolojik kazılarda her şeyin gün yüzüne çıkarılması gibi bir hedefin olmadığını belirten Schmit, "20'inci yüzyıl veya 19'uncu yüzyılındaki kazılarda bir an önce kazıp güzel eserler çıkaralım denilmiyor. Göbeklitepe'de hiçbir zaman hedef bir an önce her şeyin gün yüzüne çıkarılması olmadı. En az kazı ile en çok bilgiye ulaşmak gibi bir amaç vardı. Biz kazı ekibi olarak, bu tür tanımlamaları kavramları kullanmadık. Arkeolojik kalıntıları ortaya koyduk. Arkeolojik verilerle ulaşabileceğimiz kadarını söyledik. Göbeklitepe için bu tür tanımlamaları kullanmamamız Göbeklitepe'nin değerini azaltmıyor. Çok önemli bir yer. Bize çok yeni bilgiler ve yeni veriler projeydi kazı alanı. Daha çok soru sora bilmememize imkan verdi. Bence bilmediğimiz sorular ortaya çıktı. Bunlar yeterli aslında Göbeklitepenin önemini anlatmak için. Başka kalıplara ihtiyacımız yok o yüzden bu tür kavramlara çok sıcak yaklaşmıyorduk"dedi.
İnsan eli ile inşa edilmiş en eski anıtsal yapılar ama bundan öncesi de var. Avrupa'da mağaralar var. Oraları da kültür alanı olarak kullanmış insanlar. Şuana kadar kazısı yapılan İnsan eli ile yapılmış en eski anıtsal yapılardır.