Haberler
Biden, ateşkesin yerel saatle 04.00'te yürürlüğe gireceğini açıkladı

Biden: Ateşkes yerel saatle 04.00'te yürürlüğe girecek

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı: İran tehdidine odaklanmak

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

Acılarımdan Yazarak Kurtuldum"

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Yaratıcı yazarlık atölyesinde başlayan yazma serüveninde şifa bulduğunu ifade eden yazar Arzu Kadumi, "İnsanlar beni basında 'kocasını arayan kadın' olarak tanıdı.

Yaratıcı yazarlık atölyesinde başlayan yazma serüveninde şifa bulduğunu ifade eden yazar Arzu Kadumi, "İnsanlar beni basında 'kocasını arayan kadın' olarak tanıdı. Benim başka duygularım da var. Okumakla, yazmakla ilgileniyorum ve bu bana iyi geliyor" dedi.

Yazarlık serüveninin 2011 yılında Ali Ural'ın Yaratıcı Yazarlık Atölyesi'nde başladığını aktaran yazar Arzu Kadumi, AA muhabirine yaptığı açıklamada "Atölyeye başvurana kadar yazmakla ilgili bir deneyimim olmamıştı. Küçükken bir şeyler yazıyordum ama nasip işi, sonrasında sürdürmemiştim" diye konuştu.

Kadumi, yazarlık atölyesine bir yıl katıldıktan sonra ara verdiğini, daha sonra Şule Yayınları'nda devam ettiğini belirterek, şu bilgileri verdi:

"Atölyede üçüncü yılımdayım, hala da devam ediyorum. Yazdığım öyküler ise atölyeye ikinci kez gittiğimde oluştu. Ali Ural beni sırtımdan tuttu ve yazmaya itti. Onun desteği, teşviki olmasa, bugün bir kitabım olmazdı."

Her yazarın yazma sebebinin farklı olduğuna dikkati çeken Kadumi, "Benim çok güçlü bir yazma sebebim vardı ve yazmak bana ilaç gibi geldi. Hayatımın en zor günlerinde yazmanın ve okumanın şifa verici yanından faydalandım, yazmaya beni çeken bu oldu" ifadelerini kullandı.

"Geniş bir kamuoyu oluşmadı ama insanlar hep dua ettiler"

Yazar Kadumi, yaklaşık dört yıl önce Suriye'ye gazeteci olarak giden eşi Başar Fehmi Kadumi'nin kayboluşuyla zor günler yaşadığını aktararak, kendisini yazmaya yönelten süreci şu cümlelerle aktardı:

"Ateş düştüğü yeri yakıyor. Acınız, sadece sizin acınız. Başkalarının onu hissetmesi, anlaması bile mümkün değil, yalnızca kendisini sizin yerinize koyarak bir parça anlamaya çalışabilir. Eşimin kaybolduğu süreçte destekleyen, dua eden çok insan oldu ama geniş bir manada bir destek buldunuz mu, hissettiniz mi derseniz, olmadı. Bunun çeşitli sebepleri vardı, birincisi eşim Başar Fehmi Kadumi tanınmayan, Filistinli bir gazeteciydi. Avrupa'da yayın yapan bir kanalın Türkiye'deki muhabiriydi. Yani 'meşhur bir gazeteci' değildi, o yüzden yeterli kamuoyu oluşmadı."

Eşinin muhafazakar kesimin değerleri taşıyan bir insan olduğunu söyleyen Kadumi, birbuçuk yıl Suriye Konsolosluğu önünde eşini bulabilmek için 'Suriye Başar'ı bize geri ver' diyerek eylem yaptığını belirtti.

Kadumi, eşi için yaptığı eylemlerde, objektif olabilen, meslek ilkelerine göre davranan farklı kesimlerden gazetecilerin de kendisine destek verdiğine işaret ederek, "Bizim konsolosluk önünde beş kişi eylem yaptığımız da oldu, elli kişiyle yaptığımız da. Geniş bir kamuoyu oluşmadı ama insanlar hep dua ettiler. Ben de zaten hep dua istedim. Çünkü biliyordum bu eylemlerin bir yere gitmeyeceğini, ulaşmayacağını" dedi.

Eşi kaybolduktan sonra geçen süreç içerisinde yıprandığına değinen Kadumi, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bir şeye çabanız var, uğraşıyorsunuz ve daha neler yapabilirim, kocamı bulabilmek için diye düşünüyorsunuz ve hiçbir şey elde edemiyorsunuz, çırpınışlarınız boş. Sesiniz ulaşmıyor ulaşması gereken yerlere. Devlet yetkilileri üzerlerine düşen her şeyi yaptılar ama sonuçta gaybı da yalnızca Allah bilir. Buna teslimiyet gösterdim ama benim bu süreçten sıyrılmam, çıkmam yazmakla oldu. Dik durmak zorundaydım çünkü iki çocuğum var, yazma sebebim çocuklarımdı. Benim iyi olmam lazım ki, onlar da iyi olabilsinler."

"Çocuklarım gözlerimin içine bakıyorlardı"

Kadumi, "Çünkü çocuklarım benim gözlerimin içine bakıyorlardı, yazmakla kendime bir kapı araladım. O sorun burada mevcut, hala duruyor ama ben iyi oldukça çocuklarım daha iyi oldular çünkü ne yaparsak yapalım kalbimizdeki acıyı değiştiremeyeceğiz. Bu bir ölüm değil, bir hayat değil, bir araf çünkü" diyerek, değiştirilemeyecek durumlar için insanların kendilerini yıpratmasının ve hayatlarını karartmasının bir anlamı olmadığını söyledi.

Durumu kabullenerek yazmaya başladığını dile getiren Kadumi, yazmaya başlayınca kullandığı ilaçları bıraktığını, şifayı yazmakta bulduğunu aktardı.

Kadumi, eşinin bir gün dönebileceğine dair umut taşıdığını söyleyerek, şunları paylaştı:

"Üç buçuk yıl oldu, çocuklarım küçük ve onların ömürlerinin bir bilinmezlikle geçmesini istemiyorum. Mesela kızım babasının hayatta olduğunu düşünüyor, onunla öyle konuşuyorum. Oğlum ise Suriye'deki durumu izledikçe babasının vefat etmiş olduğunu düşünüyor, onunla öyle konuşuyorum. İkisini de bilmediğim bir şey için şekillendirmeye çalışmıyorum, babanız öldü ya da yaşıyor diye konuşmuyorum ama evde sürekli bu konunun konuşulmasını engellemeye çalışıyorum."

"Mülteci çocuklarla buluşmak istiyorum"

Yazarken kendisini iyi hissettiğini vurgulayan Kadumi, "İnsanlar beni basında 'kocasını arayan kadın' olarak tanıdı. Benim başka duygularım da var. Okumakla, yazmakla ilgileniyorum ve bu bana iyi geliyor. 'Çal Bahtiyar' kitabımı yazdım. İnsanlar ne kadar acı yaşarsa yaşasınlar, ne kadar dibe vurursa vursunlar Allah onlara yukarı çıkma imkanını veriyor" ifadelerini kullandı.

Yazar Kadumi, yazarken kendisini besleyen kaynağın çocukluğu olduğunu söyleyerek, şunları aktardı:

"Çocukluğumu yazmıyorum, anı değil elbet ama çocukluğunuzda çektiğiniz fotoğraflar zihninizde depolanıyor. Yazarken onları geri getiriyor, bir duyguyu anlatırken o resimle eşleştiriyorsunuz. Yazdığımız imajlar, metaforlar bence hep çocukluk dönemimizden kaynaklanıyor. Bir benzetme yaparken, o kazıdığınız depodan çıkardığınız resimle eşleştiriyorsunuz. Herkesin yazarken farklı olma sebebinin de bu olduğunu düşünüyorum."

Kadumi, 8 buçuk yaşındaki kızına hikaye okurken çocuk hikayesi de yazmaya yöneldiğini dile getirerek, şöyle konuştu:

"Kızıma okuduğum hikayelerin genellikle didaktik bir dille yazıldığını fark ettim.. Öğretici, mesaj yüklü, tamam bunların da olması gerekir ama çocuklar pek hoşlanmıyor o didaktik dilden. Kızıma zaman zaman da kendi uydurduğum hikayeleri anlatıyordum ve bunlar onun çok hoşuna gidiyordu. Böylece bende çocuk hikayeleri yazma fikri oluştu. TRT Çocuk'un mülteci çocuklar için Arapça çıkardığı 'TRT Çocuk Kampta' dergisine üç tane çocuk hikayesi yazdım mesela. O çocuklar için hikaye yazmayı çok sevdim, kampa gidip onlarla bir araya gelemedim şu ana kadar, çok da istiyorum fakat henüz buluşmak nasip olmadı."

Şule Yayınları'ndan çıkan kitabına dair edebiyat dünyasından güzel tepkiler aldığına vurgu yapan Kadumi, sözlerini "Ali Ural hocam bir öykümü Mustafa Kutlu'ya götürmemi istedi, ben de götürdüm ve bana 'Güzel, devam et' dedi. Senai Demirci, Yıldız Ramazanoğlu ve Cihan Aktaş'tan da çok güzel şeyler duydum. Allah'a şükür hep iyi insanlarla karşılaşıyorum. Kötü bir dönem yaşıyorum ama Allah beni bu iyi insanlarla karşılaştırarak bertaraf ediyor birçok şeyi..." diyerek tamamladı.

Kaynak: AA / Kültür Sanat
title