60 ülke gezerek tarihin izlerini taşıyan koleksiyonunu oluşturdu
60 ülke gezerek tarihin izlerini taşıyan koleksiyonunu oluşturdu Bu koleksiyon Türkiye'nin ses tarihine ışık tutuyor İstiklal Marşı'nın ilk bestesinden, Osmanlı döneminin ilk ses kayıtlarına kadar binlerce ilk kayıt bu koleksiyonda 37 yıl boyunca tarihin izini süren koleksiyoner Raif Kara,...
60 ülke gezerek tarihin izlerini taşıyan koleksiyonunu oluşturdu
Bu koleksiyon Türkiye'nin ses tarihine ışık tutuyor
İstiklal Marşı'nın ilk bestesinden, Osmanlı döneminin ilk ses kayıtlarına kadar binlerce ilk kayıt bu koleksiyonda
ANKARA - 37 yıl boyunca tarihin izini süren koleksiyoner Raif Kara, dünyanın dört bir yanından topladığı gramofonları, taş plakları ve fonograf plaklarını Türkiye'ye taşıdı. Kara'nın dev koleksiyonunda İstiklal Marşı'nın ilk bestesinden, Türk milletinin ilk ses kayıtlarına Türk tangosunun ilk kaydından ünlü sanatçılarının ilk bestelerine kadar geniş bir arşiv bulunurken bu koleksiyon Türkiye'nin ses tarihine de ışık tutuyor.
Ankara'da yaşayan 59 yaşındaki koleksiyoner Raif Kara, 60 ülkeden topladığı gramofonları Türkiye'ye taşıdı. Eski eşyalara çocuk yaşta ilgi duymaya başlayan Kara, gramofonlara olan tutkusunu yıllar sonra keşfetti. 1984 yılında aldığı gramofon ve taş plak ile serüveni başlayan Kara, dünyanın dört bir yanında adeta tarihin izini sürdü. Raif Kara koleksiyonu Türkiye'nin ilk tangosu, İstiklal Marşı'nın ilk bestesinin kaydı Zeki Müren ve Müzeyyen Senar'ın ilk kayıtları, 1890 yıllarında Osmanlı döneminde yapılan ilk ses kayıtlarıyla Türkiye'de bir ilk. Türkiye'nin ses tarihinde önemli bir arşiv niteliği taşıyan bu koleksiyonda binlerce taş plak, lonk play ve 45'lik bulunuyor. Ayrıca Kara'nın koleksiyonunda Michael Jackson, Pink Floyd, Madonna, Elvis Presley gibi ünlü isimlerin altın plakları da bulunuyor.
Hepsi çalışır durumda olan 165 gramofonu ile benzeri olmayan bir koleksiyon oluşturan Kara, koleksiyonundaki her parçaya adeta gözü gibi bakıyor. Adeta müze gibi koruduğu iki odasında gününün büyük bir zamanını geçiren Kara, ziyaretçilerini de notalarla tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. Kara'nın en büyük hayali ise koleksiyonunu gelecek nesillere taşımak.
"İnsanlar tüm plakların taş plak olduğunu zannediyor"
Koleksiyonuyla ilgili bilgiler paylaşan Kara, "Şu anda koleksiyonumda 165 tane tamamı çalışır ve orijinal durumda gramofon var. Değişik ülkelerden bir kısmını kendim beraber olarak getirdiğim bir kısmını da yurtiçinden değişik yerlerden aldığım. Türk ses tarihinin ilk plakları olan plaklardan bunlardan 24 tane var. 1895 yılında İstanbul'da kayıtları yapılmış Türk milletinin ilk ses kayıtları. Çok kıymetli, her beste tek kopya olduğu için geleceğe taşımak açısından çok çok önemli bence. Yine plaklara geldiğimde 6 bin 500 civarında taş plak var. Taş plaklar 1895 ile 1965 yılları arasında üretilen plaklardır. Çünkü son zamanlarda plak modası var ve insanlar tüm plakların taş plak olduğunu zannediyor. Gramofonlarda çalınabilen plaklara taş plak diyoruz, pikaplarda çalınanlarda long play ya da 45lik diyoruz. Gramofonlarda çalınan taş plaklar, pikaplarda ya da elektrikli pikap çalarlarda çalınabilir ama pikaplarda çalınan pikaplar gramofonlarda çalınamazlar" dedi.
Emel Sayın'ın, Barış Manço'nun, Cem Karaca'nın taş plağı olmadığını kaydeden Kara, "Taş plakların son üretiminin 1965. Ama yine aynı örnekten devam edecek olursak Emel Sayın'ın, Barış Manço'nun ve Cem Karaca'nın plaklarını gramofon diye adlandırdığımız kurmalı pikap çalarlarda maalesef çalamayız çünkü, teknolojileri farklı. İçerik olarak taş plaklarda Türk milletinin ilk ses kayıtları dahil bildiğiniz ve bilmediğiniz bütün sanatçıların olmuş olduğu ilk plaklar var. Tabi bunlar hem kültürel anlamda hem de tarihi çok büyük önem taşıyor" diye konuştu.
"Bestenin ve güftenin orijinal hallerini günümüze taşıyan plaklar taş plaklar"
Taş plakların her birisinin sesli bir referans noktası olduğunu ifade eden Kara," "Urfa'nın etrafı dumanlı dağlar" türküsünü hepimiz biliriz ama taş plaktan dinlediğimiz zaman 'Bursa'nın etrafı dumanlı dağlarmış değişime uğramış' ya da "Bu fasulye yedi buçuk lira" şarkısını biliyoruz, taş plaktan dinlediğimiz zaman fasulye iki buçuk liraymış zam gelmiş. Yani bestenin ve güftenin orijinal hallerini günümüze taşıyan plaklar taş plaklar" diye konuştu.
Osmanlı Sarayı için 1912 yılında üretilen gramofon bu koleksiyonda
Gramofonların bir kısmını Türkiye'den bir kısmını yurtdışından aldığını söyleyen Kara," Uygundan kastım maddiyat değil pırıl pırıl olması benim için kriter. Çünkü sadece sayıya girersek ben bir tane gramofonun fiyatına 300 tane gramofon alabilirim. Bendeki bir tane gramofon var altın kaplama Osmanlı Sarayı için 1912 yılında özel üretilmiş. Bir buçuk milyon lira fiyatı. Dolasıyla sayıdan gidecek olsam plaklarda da, gramofonlarda da bu sayıları onla yirmiyle çok kolay katlayabilirdim aynı paralara. Nitelik olarak kıymetli olmasını istediğim için böyle gidiyor. İstiklal Marşımızın bende 27 tane plağı var. İkinci bir kişide 5 tane çıkmaz, 3 tane çıkmaz. Hem İstiklal Marşını çok sevdiğim için hem de bu koleksiyonerliği kendime bir misyon olarak gördüğüm için ona elimden geldiğince belirli konularda tek referans noktası olmaya özen gösteriyorum.
Benim yıllardır bir müze hayalim var. Değişik teklifler oldu ama henüz beni rahatlatacak maddi değil geleceğe taşınmasıyla ilgili kaygılarımı yok edecek teklife karşılaşmadığım için şuna da beklemede" şeklimde konuştu.