6 Nisan 2013, Cumartesi Festival Günlüğü
kbank sponsorluğunda düzenlenen 32. İstanbul Film Festivali'nde ilk hafta geride kaldı.
Festivalde Geçtiğimiz Hafta
FESTİVALDE İLK HAFTA NASIL GEÇTİ? Akbank sponsorluğunda düzenlenen 32. İstanbul Film Festivali'nde ilk hafta geride kaldı. Sunumlar, paneller, söyleşiler, sinema dersleri ve partilerle festival hızlı başladı. İkinci hafta konukları ve yan etkinlikleriyle festival daha da renkli olacak. Kısa kısa festivalin ilk haftasından notlar:
Yönetmenliğini Halit Refiğ'in yaptığı, festivalde bu yıl Sinema Onur Ödülü takdim edilen Ahmet Mekin'in de rol aldığı Bir Türke Gönül Verdim filminin görme engelliler özel gösterimine katılan Gülper Refiğ, eşi Halit Refiğ'in paylaşma ve yardım konularındaki hassasiyetini dile getirdi.
"Edebiyattan Beyazperdeye" bölümünün en çok ilgi gören filmlerinden Lizbon'a Gece Treni'nin yönetmeni Bille August'un ardından yapımcısı Oliver Simon da festivale ve filmin gösterimlerine katıldı.
Patricia Arquette, Türkiye sinemasından çok etkilendiğini söyledi. Ayrıca Arquette, Twitter'daki hesabından Emek Sineması için destek mesajı yılladı.
Festivale güncel sanatçı ve yönetmen eşi Robert Longo ile katılan Barbara Sukowa da burada kaldığı süre boyunca Türk filmlerini görmekten çok mutluluk duyacağını, Amerika'da da izlemeye devam edeceğini dile getirdi.
Sırbistan'ın Oscar adayı filmi Gün Doğarken'in başrol oyuncusu Mustafa Naderevic katıldığı sunumlarda dünyada kötülüğün her zaman olduğuna dikkat çekti: Faşizmin geldiğinin farkında değiliz. Ceyda Aşar'ın oyuncuyla söyleşisi için: http://film.iksv.org/tr/festivalgunlugu/675
Mike Figgis, Hollywood'a seslendi! Figgis, sinemanın geleceğinin belirsiz olduğunu ve yaşanan en büyük sorunun, film yapımında gerekli tüm teknolojilere sahip olmamıza rağmen sektörün aynı kalmasından, özellikle de dağıtım sürecinin bu yenilenmeye ayak uyduramamasından kaynaklandığını dile getirdi.
Emek desteği devam ediyor! Festivale alternatif açılış, festivalin ilk Pazar günü yapıldı. Sinemanın önünde buluşan grup, Emek Sineması'nın yıkılmasını protesto etti. İkinci buluşma 7 Nisan Pazar günü 16.00'da Taksim tramvay durağında olacak.
Festivalde Dün
EMEK TAKİBİ DEVAM EDİYOR Dünün yoğun geçen festival gündemi içinde maalesef bir de üzücü bir olay yaşandı. SİYAD'ın Onursal Başkanı, İstanbul Film Festivali Danışma Kurulu Üyesi, sinema yazarı Atilla Dorsay dün durumu görmek için Emek Sineması'na uğradığında çalışanların kötü muamelesine maruz kaldı. Dorsay'ın durumu iyi ancak sinemayla ilgili olarak "binada yoğun bir tadilat çalışması yapıldığı ve her yerin yıkıldığı" bilgisini de verdi.
DENEYSEL SİNEMANIN USTALARI Deneysel Sinema Tarihi'nin yönetmeni Pip Chodorov, filmin dünkü gösterimindeydi. Belgeselde avangart ve deneysel sinemanın diğer dönemlerinden Dziga Vertov gibi önemli isimlere özellikle de kadın sanatçılara neden daha fazla yer verilmediği sorulduğunda bu sanat akımına ait çok fazla malzeme bulunduğunu, bu yüzden birkaç kısa film seçip tek bir döneme odaklanmak istediğini belirtti.
SERBEST RADİKALLER AKBANK SANAT'TA Yönetmen Pip Chodorov ve yazar, editör, festivalci ve sinemacı Heinz-Peter Schwerfel, Akbank Sanat'ta Selim Eyüboğlu moderatörlüğünde gerçekleşen "Serbest Radikaller – Deneysel Sinema Üzerine Bir Söyleşi"de deneysel sinema çerçevesinde sinema ile sanat arasındaki yakın ilişkiyi tartıştılar. Filminde olduğu gibi özellikle 1960 sonrası işler üreten deneysel sinemacılardan ve bulundukları sanat ortamından bahseden Chodorov "Bu insanlar sanatın diğer dallarıyla da yakından ilgileniyorlardı, hatta bazıları aynı zamanda ressam ve heykeltıraştı. Avangart sanat hakkında konuştuğumuzda avangart sinemadan da konuşmuş oluruz; fakat akımın öncüleri olan bu sinemacılar ilginçtir ki hiçbir zaman avangart resim veya heykel kadar ilgi görememişlerdir" diye ekledi. Film endüstrisinden bağımsız bir şekilde bu yüzden de 'özgürce' üretilen deneysel sinemanın neden film okulları tarafından sahiplenilmediği tartışmaları üzerine Schwerfel, deneysel ve avangart sinemaya asıl sahip çıkanın sanat okulları ve sanat ortamı olduğunu, film okullarının daha çok televizyona iş ürettiği için bu sanat formuna adapte olamadığını söyledi. Söyleşide dijital sinema ile 16 mm ve 35 mm film çekmek arasındaki farklılıklar ve günümüz teknolojisinin sanata ve özellikle sinemaya olan etkileri de tartışıldı. Dijital sinemaya karşı olmadığını; fakat film izleme deneyimini en yüksek kalitede yakalayabildiği için film kullanmayı tercih ettiğini her fırsatta dile getiren Chodorov şöyle bir yorumda bulundu: Sulu boya ve yağlı boyadan nasıl farklı resimler ortaya çıkıyorsa; tamamen organik olan filmden ve dijital kameradan da tabii ki farklı işler çıkar. Sanatçı üretmek istediği şeye göre ne kullanacağını belirlemelidir.
STEPHEN DORFF İSTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDE! Sabah Gazetesi'nin sponsorluğunu üstlendiği, önde gelen festivallerde gösterilen filmlerin yer aldığı "Dünya Festivallerinden" bölümünün bu yılki en ünlü konuklarından biri, Hollywood'un sevilen oyuncularından Stephen Dorff oldu. Limon Ağacı ve Suriyeli Gelin'in yönetmeni Eran Riklis'in son filmi Zeytin'de, 1982 yılında, İsrail-Lübnan savaşının hemen öncesinde İsrailli bir pilotu canlandıran Dorff, filmin Feriye Sineması saat 16.00'daki gösteriminde izleyicilerin büyük ilgisiyle karşılaştı ve gösterimden sonra sorularını yanıtladı. Filmin yürütücü yapımcılarından da olan ünlü oyuncu her ne olursa olsun barış umudunu kaybetmediğini, İsrail ve Filistin toplumlarının bunca zamandır süregelen gerginlik ve savaşın ardından çocuklarını yetiştirebilecekleri huzurlu günlere kavuşmaları gerektiğini söyledi.
Dorff, yönetmen Eran Riklis'in oyuncu olarak kendisini seçmesinin nedeninin filmin daha çok kişiye ulaşmasını ve böylece barış umudunu yaymasını düşünmesi olduğunu söyledi. Filmde Fahed'i oynayan Abdallah el Akel'in Batı Şeria doğumlu olduğunu, İngilizce, İbranice ve Arapçayı iyi bilen olağanüstü bir çocuk oyuncu olduğunu da söyledi.
BİR VICTOR HUGO UYARLAMASI Prömiyeri Venedik Film Festivali'nde yapılan Gülen Adam, Victor Hugo'nun aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlandı. Dünkü gösterim sonrası yapılan sunumda, yönetmen Jean-Pierre Ameris, romanı 15 yaşında ilk okuduğundan beri çok sevdiğini, o zamanlar çok uzun boylu bir çocuk olduğu için ana karakter Gwynplaine'in komplekslerini kendininkilere benzettiğini söyledi. Bu filmden önce sosyal içerikli filmler yaptığını belirten yönetmen "Bu bir stüdyo filmi, aynı zamanda gençliğimde okuduğum kitaplar ve seyrettiğim Hollywood filmlerinin bir birleşimi, bir anlamda gençliğim boyunca yapmayı hayal ettiğim bir film. Bu filmin bir dönem filmi olarak görülmesinden çok, masalsı bir film olarak görülmesini isterim; çünkü bu filmde dekor ve kostümlerle asıl yaratmaya çalıştığım şey masalsı bir anlatımdı" dedi. Ceyda Aşar'ın yönetmenle söyleşisi için: http://film.iksv.org/tr/festivalgunlugu/678
SORUN KİMDE? Hayattan ne istediğini bilmeden, kafasına göre yaşamaya çalışan Berlinli Niko'nun komik olduğu kadar hüzünlü yaşamını anlatan Eyvah, festival izleyicilerinin favorileri arasına girmeyi başardı. Elveda Lenin'in yardımcı yönetmenliğini yapmış, reklam ve müzik filmleri yönetmeni Jan Ole Gerster, gösteriminden sonra filmiyle ilgili şunları söyledi: "Bu kişisel bir hikâye, çünkü okulda ilk filmlerin kişisel olmasının daha çok ilgi çekebileceğini söylemişlerdi. İnsanlar da sevdiler. Filmi siyah-beyaz çekmemin sebebi, hikâyenin evrensel ve zamansız oluşunu istemem. Ayrıca bu hikâyeye doğallık da kattı."
"HEP 90'LARI ANLATMAK İSTEMİŞTİM" 90'lar Romanyasını anlatan, ülkesinde gişe başarısı da yakalayan Salyangozlar ve İnsanlar filminin dünkü gösterimi yönetmen Tudor Giurgiu'nun katılımıyla yapıldı. Romanya'da 2002'de bir fabrikanın iflası gündeme gelince işçiler spermlerini satarak o parayla fabrikayı kurtarmayı düşünmüşler. Giurgiu, bu gerçek olaydan esinlenerek filmi yapmaya karar vermiş ama filmin karakterlerini 90'lar Romanya'sından anlatmayı tercih etmiş. Filmin 90'larda geçmesine, komünizm sonrası, o dönemin naifliliğini anlatmak için senaristiyle birlikte karar vermişler. Ayrıca yönetmen filmin Romanya'da komedi gibi algılanmadığını, kapitalizmin altını çizen bir film olduğu için insanlara acı verdiğini söyledi. Kendisi de o dönemim canlı tanıklarından olan Giurgiu, "O kaosu, komünizmden kanlı geçişi, Çavuşesku'nun idamını yaşadım. Hep 90'larla ilgili bir film yapmak istiyordum" dedi.
SONA YAKLAŞTIK MI? Baldan Acı filmiyle izleyenleri arıların dünyasına götürerek insanoğlunun geleceğine dair karanlık bir öngörüyle karşımıza çıkan yönetmen Markus Imhoof, dünkü gösterim sonrası izleyicilerden özellikle filmin prodüksiyon aşamasına dair sorular aldı. Imhoof, saniyede 300 kare hızla hareket eden arıların hareketlerini yakalayabilmek ve normal hızımıza yakın bir şekilde gösterebilmek için birçok test çekimi yaptıklarını ve görüntüyü saniyede 30 kareye indirmek için "hayalet" (phantom) kameralarla (insan gözünün farkedemeyeceği hareketleri, 2570 FPS oranında ve 1920x1080p çözünürlükle kaydeden kameralar) çekim yaptıklarını açıkladı. Ayrıca, durumu olabildiğince arıların gözünden vermeye çalıştıklarını ve bunun için de ameliyatlarda kullanılan endoskopik kamera ve objektifler kullandıklarını ekledi. Oldukça maliyetli olan filmin hazırlık ve çekimleri tam 5 yıl sürmüş. Filmin bir fikir vermek yerine, daha çok kafamızda geleceğe dair soru işaretleri bırakmasını isteyen Imhoof son olarak şunları söyledi: Doğada her şey birbiri için yaratılmıştır, eğer doğaya saygı duymayı başarabilirsek dünyadan daha çok keyif alabiliriz. Biz doğaya aidiz; ama doğanın diktatörü olmak zorunda mıyız?
PROPAGANDA TUZAĞINA DÜŞMEK BUGÜN DE MÜMKÜN Belgeselci köklerine geri dönüp İtalyan babasının zamanında anlattığı faşist İtalya manzarasını Luce enstitüsü arşivinden klipler ve seslerle yeniden inşa eden Marco Becchis Liderin Gülüşü filminin gösteriminin ardından şunları söyledi: "Propagandanın gücünü anlatmak istedim. İnsanlara bunu sözle anlatmak yerine, onların faşist dönemde bu yayınları seyredenlerle aynı şeyi yaşamasını istedim. Günümüzde internet sayesinde Facebook, Twitter gibi araçlarla iktidarın manipülasyonundan kaçmak mümkün gibi duruyor, ancak benim bu filmden anladığım, bu tuzağın kolayca anlaşılamadığı. Propagandaya karşı korunaklı olduğumuzu düşünüyoruz ama dikkatli olmalıyız."
KÖPRÜDE BULUŞMALAR İLK PANELİYLE BAŞLADI Bu yıl Efes sponsorluğunda sekizincisi düzenlenen Köprüde Buluşmalar'ın festival sırasında yapılacak panellerinden ilki, "Proje Geliştirme Aşaması" Hakkında Ne Biliyoruz? öğrencilerin yoğun ilgisini gördü. Yapımcı Enis Köstepen (Bulut Film) moderatörlüğündeki panelde, film yapımında çekim öncesi hazırlık ve proje geliştirme aşaması konusunda Tobias Pausinger ve Gabriele Brunnenmeyer deneyimlerini paylaştılar. Katılımcılar arasında sektörden temsilciler ve bu yıl seçilen projelerin ekipleri de vardı.
Festivalde Bugün
DOĞA BİZİ CEZALANDIRIRSA Festivalin "Mayınlı Bölge" bölümünde gösterilen Beşinci Mevsim'in yönetmenlerinden Peter Brosens üçüncü kez izleyenlerin sorularını yanıtlamak üzere Nişantaşı Citylife City's Sinemaları'nda saat 13.30'da bulunacak.
ARADA KALAN MAISIE "Edebiyattan Beyazperdeye" bölümünde bu sene güçlü oyuncu kadrosuyla öne çıkan yapımlardan biri olan Arada Kalan filminin Atlas Sineması saat 13.30'daki gösterimine filmin yönetmenleri David Siegel ve Scott McGehee bir kez daha katılıyorlar.
BARBARLIK, SİVİL UYANIŞ VE ŞEHİR Eylül'de başlayacak 13. İstanbul Bienali'nin ön etkinlikleri kapsamında hazırlanan "Ben Kentli-Vatandaş Değil miyim? Barbarlık, sivil uyanış ve şehir" başlıklı film programı festival kapsamında sinemaseverlerle buluşuyor. Vatandaşlık/kentlilik, kamusal alan, demokrasi ve sanat gibi temalara odaklanan belgeseller, filmler ve video yapıtlarından oluşan film programının konuklarından Paul Poet, Yabancılar Dışarı! filminin Pera Müzesi Salonu'nda saat 13.30'daki gösteriminde, filmiyle ilgili soruları yanıtlamak için hazır bulunacak. Poet aynı zamanda festival kapsamında "Ben Kentli-Vatandaş Değil miyim? Barbarlık, sivil uyanış ve şehir" başlıklı bir söyleşide de konuşmacı olarak yer alacak. Söyleşi 8 Nisan'da.
DÜNYAYI ALGILAMA YOLLARI Geçen yıl Varşova Film Festivali'nde En İyi Yönetmen ve İzleyici ödüllerinin sahibi olan Hayallerin Ötesinde, Lizbon'da görme engellilere hizmet veren bir klinikte eğitmen olarak işe başlayan ve hastalara alışılmadık yöntemlerle oryantasyon eğitimi veren Ian'ın hikâyesini anlatıyor. Bol ödüllü popüler filmi Tricks'ten sonraki bu hikâyesiyle Sabah sponsorluğundaki "Dünya Festivallerinden" bölümünde yer alan yönetmen Andrzej Jakimowski, Atlas Sineması'nda saat 16.00'da filmin gösteriminde olacak.
FİLMLER İÇİN ALTERNATİF BİR KAYNAK Son dönemde filmlere kaynak bulmakta alternatif bir çözüm haline gelen ve internet üzerinden gerçekleştirilen kitle fonlaması, belgesel filmler için de bir kaynak haline geldi. docİstanbul işbirliğiyle ve Berke Baş'ın moderatörlüğünde Akbank Sanat'ta saat 16.00'da düzenlenecek "Belgeseller ve Kitle Fonlaması" adlı söyleşiye, bütçelerini kısmen de olsa kitle fonlaması yöntemiyle oluşturmuş Ekümenopolis filminin yapımcısı Gaye Güna ve yönetmeni İmre Azem, Diyar filminin yönetmeni Devrim Akkaya ve Benim Çocuğum filminin yönetmeni Can Candan ile yapımcısı Ayşe Çetinbaş katılacak. Yerler kısıtlı olduğundan yer kuponlarınızı 10.00'dan itibaren alabilirsiniz.
HEMINGWAY'İN TORUNU KADIN HİKÂYELERİNDE Ernest Hemingway'in, Variety dergisinin Umut Vaat Eden Oyuncu seçtiği torunu Dree Hemingway'in rol aldığı Genç Yıldız, 21 ve 85 yaşındaki iki kadının kesişen yollarını anlatıyor. Filmin yürütücü yapımcısı Shih Ching Atlas Sineması saat 19.00'daki gösterime katılacak.
İP ÜSTÜNDE Çağdaş tiyatronun en saygı duyulan, devrimci tiyatro yönetmeni Peter Brook kırk yıl sonra ilk kez oğlu Simon Brook'a sahne arkasını filme alma izni verdi ve ortaya benzersiz bir tiyatro filmi çıktı. NTV Belgesel Kuşağı'nda gösterilecek İp'in Beyoğlu Sineması saat 19.00'daki Simon Brook'un katılımıyla gerçekleşecek gösterimini özellikle tiyatroseverlerin kaçırmamasını tavsiye ederiz.
İZLANDA'DAN FRANSAYA İzlanda doğumlu yönetmen Solveig Anspach'ın son filmi Montreuil Kraliçesi Agathe'ın, kocasının ölümünün ardından Fransa'ya, Montreuil'deki evine dönüşünden sonra tanıştığı her tuhaf insanla birlikte mutluluğa adım adım yaklaşmasını konu alıyor. Anspach, filmin Feriye Sineması 19.00'daki gösteriminde filmine dair soruları cevaplayacak.
ŞİİRSEL VE SİYASAL BİR DRAM Victor Hugo uyarlaması Gülen Adam'ın yönetmeni Jean-Pierre Améris, filmin Nişantaşı Citylife City's Sinemaları'nda saat 19.00'daki gösterimine katılacak.
MELANKOLİ İLE MİZAH ARASINDA "Antidepresan" bölümünden komik ve hüzünlü bir kent hikâyesi olan Eyvah, genç yönetmen Jan Ole Gerster'in katılımıyla saat 21.30'da Feriye Sineması'nda gösterilecek. Filmi kaçıranlar ve yönetmenle tanışma fırsatını tekrardan yakalamak isteyenler bu gösterimi kaçırmasın.
Festivalde Yarın
EMEK SİNEMASI İÇİN YÜRÜYÜŞ Festivale uzun yıllar ev sahipliği yapan Emek Sineması'nın yıkılmaması için destek eylemleri devam ediyor. Pazar günü saat 16.00'da Tramvay durağından sinemanın önüne bir yürüyüş düzenleniyor. Emek Sineması'na doğru yapılacak yürüyüşe ulusal ve uluslararası sinema dünyasından isimlerin katılması bekleniyor.
YAŞAM BOYU BAŞARI ÖDÜLÜ COSTA-GAVRAS'A! Kayıp, Z ve Cennet Batıda filmlerinin yönetmeni politik sinemanın ustası Costa-Gavras'a ödülü, "Akbank Galaları" kapsamındaki filmi Kapital'in Atlas Sineması'nda saat 13.30'daki gösteriminin öncesinde takdim edilecek. Stéphane Osmont'un kitabından uyarlanan film, kapitalist sistemin bir eleştirisi.
COSTA-GAVRAS'LA SİNEMA ÜZERİNE Usta yönetmen Costa-Gavras aynı gün vereceği sinema dersinde sinema anlayışı ve filmleri üzerine bir sohbet gerçekleştirecek. Moderatörlüğünü sinema yazarı Alin Taşçıyan'ın yapacağı saat 16.00'da Akbank Sanat'ta gerçekleşecek söyleşide Gavras, sinemadaki ilk yıllarından son filmi Kapital'e, değişen dünyayla birlikte sinemasının da nasıl evrildiğini anlatacak.
NTV BELGESEL KUŞAĞINDA ARILARIN DÜNYASI Teknede Boş Yer Yok filmiyle Yabancı Dilde Oscar Adayı olmuş Markus Imhoof'un son filmi Baldan Acı, saat 16.00'da Beyoğlu Sineması'nda gösterilecek. Imhoof, filmin gösteriminin ardından izleyenlerin sorularını yanıtlayacak.
RIVER PHOENİX'IN ANISINA Başrol oyuncusu River Phoenix'in 1993'teki trajik ölümü nedeniyle yarıda kalan ve Eylül 2012'de Hollanda Film Festivali'ndeki gösterimine kadar izleyicilerle buluşamayan Kirli Kan, festivalin "Anılarına" bölümünde gösterilecek. Yönetmen George Sluizer, filmin Atlas Sineması saat 16.00'daki gösterimine katılıp filmle ilgili merak edilen konuları konuşacak.
ALTIN AYI ÖDÜLLÜ BİR ANNE OĞUL HİKÂYESİ Calin Peter Netzer'in yönetmenliğini yaptığı Çocuk Pozu, dediğim dedik bir anne ile yetişkin oğlu arasındaki ilişkiyi duygusal ve heyecan verici olduğu kadar mizahi bir yolla aktarıyor. Sabah Gazetesi sponsorluğundaki "Dünya Festivallerinden" bölümünde yer alan bu anne oğul hikâyesini izleyip ardından yönetmene sorularını yöneltmek isteyenler filmin Atlas Sineması saat 19.00 seansındaki gösterimi kaçırmasın.
ÜNLÜ ROMANA ÜNLÜ YÖNETMENİN YORUMU Dört Nikâh Bir Cenaze ile Harry Potter ve Ateş Kadehi'nin ödüllü yönetmeni Mike Newell bu kez de büyük yazar Charles Dickens'ın benzersiz romanı Büyük Umutlar'ı beyazperdeye uyarladı. Zengin kadrosuyla büyük ilgi gören filmin Nişantaşı Citylife City's Sinemaları'nda saat 19.00'daki gösteriminde Newell festival izleyicisiyle buluşuyor.
UYGUN ŞARTLAR SAĞLANDIĞINDA BARIŞ GELİR Mİ? Ödüllü belgesel yönetmeni Dan Setton'un 194. Devlet filmi Beyoğlu Sineması saat 19.00'da yönetmenin katılımıyla gerçekleştirilecek. Festivalin İnsan Hakları FACE Yarışması jürisinde bulunan Setton, gösterimin ardından soruları cevaplayacak.
DİN VE CİNSELLİK ÜZERİNE Altın Lale Uluslararası Yarışma'nın bu yılki jüri üyelerinden yönetmen Malgoska Szumowska, Berlinale'de Teddy Ödülü kazanan filmi ...Adına ile Atlas Sineması saat 21.30'da sinemaseverle buluşacak. Küçük bir kasabaya atanan genç bir rahibin arzularına yenik düşmesinin hikâyesini anlatan film, ülkesi Polonya'da büyük tartışmalara yol açtı.
KÖPRÜDE BULUŞMALAR "HAPPY HOUR"LARI BAŞLIYOR Yarın Gürcistan Film Merkezi'nin sponsorluğunda düzenlenecek olan happy hour, saat 17.00'de Cezayir'de yapılacak.
SİNEMA VE SANAT İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR KİTAP Heinz-Peter Schwerfel'in Sinema ve Sanat: Bir Aşk Hikâyesi kitabının tanıtımı için Mürekkep Restaurant'ta saat 11.00'de bir kahvaltı daveti verilecek. Farklı disiplinlerde etkin sanatçıların çektiği filmlerle ilgili bir film teorisi kitabı olarak tanımlanabilen Kino und Kunst: eine Liebesgeschichte / Sinema ve Sanat: Bir Aşk Hikâyesi, Dirimart tarafından çıkarılan RES Yayınları bünyesinde Almanca orijinalinden Türkçe'ye yeni çevrildi.