150. Yılda "Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık"
"Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık", 14 Nisan, Perşembe günü Boğaziçi Üniversitesi'nin 150. Yıl programı çerçevesinde sergilenecek.
Tiyatro Boğaziçi’nin Afife ödüllü oyunu “Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık”, 14 Nisan, Perşembe günü Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. Yıl programı çerçevesinde sergilenecek.
Tiyatro Boğaziçi, Can Merdan Doğan’ın yazdığı, Metin Göksel’in yönettiği “Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık” adlı oyunu Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. Yıl kutlamaları çerçevesinde seyirci ile buluşuyor. Ayşe Selen, Cüneyt Yalaz ve Metin Göksel’in rol aldığı oyunun dekor ve kostüm tasarımını Naz Erayda, müziklerini ise Redd grubundan tanıdığımız Berke Hatipoğlu ile İlke Hatipoğlu yaptı. Gülriz Sururi, Ayten Uncuoğlu ve Ayşan Sönmez’in sesleriyle yer aldığı oyunun afiş tasarımı ise Aydan Çelik’e ait. Ayşe Selen oyundaki rolüyle 2013 Afife Komedi/Müzikal dalında en iyi kadın oyuncu ödülünü alırken, oyunun yazarı Can Merdan Doğan Tiyatro, Tiyatro Dergisi En İyi Oyun Yazarı ödülüne aday gösterildi. Oyun 17 Nisan 2014, Perşembe günü saat 20:00’de Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs, Demir Demirgil Salonu’nda seyirci karşısına çıkacak.
Bay Kel yani Kemal, babası Hamdi Bey ve evin emektarı Mürüvvet arasında kurulan hikayeye dayanan oyunda; Bay Kel, vaatkar bulduğu Kemal isminden vazgeçip “Kel” olmayı seçmiştir. Hamdi Bey, ulus ideallerinden, şapkadan, Shakespeare oyunlarından vazgeçip “sessizliği” seçmiştir. Mürüvvet ise, Ereğli’ye tiyatro geldiği gün, babasının ölümü üzerine tiyatrodan vazgeçip, yeni bir “evi” seçmiştir. Bay Kel kırk üç yaşında, yarı-münzevi hayatı içinde, belki de son kez, yan odasında yaşayan babasıyla hesaplaşmanın yeni bir yolunu arar ve bulur. Babasına küçükken oynadıkları oyunları hatırlatarak, bir tiyatro oyunu sahnelemek ister. Bu oyunla, ona vaat edilmiş geçmişin hesabını soracaktır. Oyuna, evdeki işlere yardım eden, ama bir yerde de evin kızı sayılan Mürüvvet eşlik edecektir. Oyunda üç kişi birbirini anlamak için yola koyulur; seyirci-sanat ve iktidar ilişkileri önlerine serilir. Yollarının üzerinde ise dillerine bir yerlerden “yapışmış” Shakespeare tiratları vardır. Oyun, mevcut iktidarın diliyle sanat yapmanın, oyunun yaşamla ilişkisinin, baba-oğul çatışmasının “en edebi” hallerinin, “deneyen, ve bir türlü bulamayan” tiyatronun şimdiki zamanının peşinde; bugüne, geçmişe ve sahneye birkaç soru sormaktadır.