Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum'un Van'daki mazbata krizine yönelik sözlerine en sert tepki AK Parti içinden geldi
Van'da yaşanan mazbata krizi ve sokaklardaki protestolara ilişkin Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'un açıklamaları AK Parti cephesinde tepki çekti. Uçum'un "İktidar içindeki neoliberallerin tutumu da kaydedildi" açıklamasına yanıt veren AK Parti MKYK üyesi Orhan Miroğlu, "Partinin kurucusu arkadaşlarımız ve vekillerimiz susturulacaksa parti içindeki Kürt aktörlerin fikirlerini ifade etmelerini nasıl bekleriz?" dedi.
Ak Parti MKYK üyesi Orhan Miroğlu, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'un Van'daki mazbata krizi ve sonrasında çıkan sokak olaylarına ilişkin açıklamalarına tepki gösterdi. Uçum'un "İktidar içindeki neoliberallerin tutumu da kaydedildi" sözlerine ilişkin Miroğlu, "Partinin kurucusu arkadaşlarımız ve vekillerimiz susturulacaksa parti içindeki Kürt aktörlerin fikirlerini ifade etmelerini nasıl bekleriz?" dedi.
31 Mart yerel seçiminde DEM Parti'den Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan'ın seçilme hakkı, Adalet Bakanlığı'nın itirazı üzerine geri alınmış ve Yüksek Seçim Kurulu ise DEM Partili Zeydan'ın yerine AK Parti adayı Abdulahat Arvas'ı belediye başkanı olarak belirleyip mazbata vermişti. Karara tepki gösteren DEM Partililer, Van ve Güneydoğu'daki birçok ilde protesto gösterisi düzenlemişti. DEM Parti'nin itirazını kabul eden YSK, mazbatanın Abdullah Zeydan'a verilmesine hükmetti.
AK PARTİ MKYK ÜYESİ MİROĞLU'NDAN MEHMET UÇUM'A TEPKİ
Van'daki mazbata krizine ilişkin ve yaşanan sürece ilişkim Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'un açıklamaları gündem oldu. Uçum'un partili bazı kişileri de hedef alan açıklamasına AK Parti içinden tepkiler geldi.
Eski Mardin Milletvekili ve AK Parti MKYK üyesi Orhan Miroğlu da, Uçum'un "İktidar içindeki neoliberallerin tutumu da kaydedildi" açıklamasına yanıt verdi.
Miroğlu'nun paylaşımı şöyle:
"Aday tercihlerinin, hemen son birkaç seçimde değişmeden devam eden siyasi vitrinin, Kürt muhafazakarları HÜDA- PAR ve YRF'a, seküler Kürtleri'de CHP ve DEM'e 'havale etme' ve ' mecbur etme' siyasetinin, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, partinin karar organlarına uzanan bilgi kanallarının aydınlanmaya muhtaç hale gelmiş olmasının, istişare mekanizmalarındaki ve entelektüel zemindeki vasatlığın, emekliler ve ekonomi gibi , seçmenin "Türkiye Yüzyılı" ufku sebebiyle tolere etmesini bekleyemeyeceğimiz durumlar ve daha bir çok sebebin AK Parti'nin seçim başarısızlığında elbette ama az ama çok payı var. Ama bütün bunlar birer sonuçtur. Sebep değildir.
"ASGARİSİNDEN BİR TARTIŞMA ORTAMI SUNULMALI"
AK Parti için gerçek yüzleşme alanı, son on yılın iç ve dış politikasını şekillendiren siyasi paradigmalarda aranmalıdır. Siyasi paradigmalarımızın şekillendirdiği, ama değişmesinin de vakti gelmiş politikalarımızı tartışmadan ve gündeme getirmeden, bu seçim yenilgisini 2028'de zafere dönüştürmemiz mümkün değildir.
Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi güneşe maruz kalan buz gibi erir gideriz. Diyeceğim gerçek yüzleşme olabilmesi için insanlara asgarisinden bir tartışma özgürlüğü ve fırsat ortamı sunulabilmelidir. Kimse, acaba yazar ve konuşursam siyasi istikbalim işim gücüm ne olur gibi bir endişeyle hareket etmeye zorlanmamalıdır!
Partimizin sembolü haline gelmiş bir dostumuz, partimizin siyasi ve hukuki işler başkanı olarak konuşur bir başka dostumuz "devlet adına kayıt" tutarsa, hiç birimiz Cumhurbaşkanımızın bizi davet ettiği yüzleşmeyle 'gerçek bir yüzleşme' yaşayamayız.
Kimse kimsenin yurtseverliğini ve bin yıllık tarihin getirdiği bütün belaların içinden her defasında Türkler'in ve Kürtler'in silah ve kalem yoldaşlığı sonucu küllerinden yeniden doğan bu güzelim, bu aşık olunası ülkeye aidiyet duygusunu sorgulayacak hak ve yetkiye sahip değildir!
"AK PARTİ İÇİNDEKİ KÜRT AKTÖRLER 'BÖLÜCÜ' MÜ SAYILACAKLAR?"
Van'da mazbatanın hak eden sahibine, YSK onayından geçmiş ve seçilmesinde bir engel görülmemiş DEM Adayı Abdullah Zeydan'a verilmemesini doğru bulmayan partinin kurucusu arkadaşlarımız ve milletvekillerimiz şu bu sayılacak ve susturulacaksa- seçim yenilgisinin en büyük kısmı Kürt mahallesinde yaşanmışken- parti içindeki Kürt aktörlerin fikirlerini özgürce ifade etmelerini nasıl bekleyebiliriz?
Onlar da "devletin istediği doğrultuda konuşmazlarsa" kayıt altına mı alınacaklar, film başa sarılıp "aslında bölücü" mü sayılacaklar?!!!
"HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DAVRANAMAYIZ"
Güneydoğu'da 2015 seçimleri gibi bir sonucun dokuz yıl sonra yeniden yaşanmasının, Diyarbakır'da %16'da kalmanın, Van'da sıfır çekmenin sebeplerini AK Partili Kürtler kendi aralarında ve partileriyle nasıl konuşabilecek, yüzleşebilecekler?! Hiç bir şey olmamış gibi davranamayız. Bin yıl sonra en zor ve çetrefilli bir süreçte tarihin AK Partiye ve liderine sunduğu tarihi misyona uygun bir ilerleme ve yol haritasını yeniden tasarlamak ve bunu mümkün kılacak özgür bir tartışma ortamını inşa etmek hepimizin sorumluluğundadır, yoksa partimize de , liderimize de , devletimize de, bu ülkeye de yazık olur."
NE OLMUŞTU?
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, dünkü açıklamalarında şunları söylemişti:
"Herkes kendi cephesinden Van sürecini değerlendiriyor, anlaşılabilir. Ancak batıcı ve neo-liberal iç kesimlerin hevesleri kursaklarında kalacak. Türkiye toplumu yerel seçimlerde iktidara bir istikamet çizdi, bunu Devlet çok iyi okudu.
"DEVLET İRADESİ HADDİNİ BİLDİRİR"
Bu seçim sonuçlarını Türkiye'yi batının egemen güçlerine teslim edilme koşullarını oluşturduğu şeklinde okuyanlara Milli Devlet iradesi haddini bildirir. Van süreci tamamen hukuki bir süreç olarak yaşandı. Ama bu hukuki süreci daha tamamlanmadan "ayaklanma" çağrılarıyla istismar eden terör örgütünü ve legal görünümlü uzantılarını meşrulaştırmaya çalışanların Devlet de Toplum da farkında. Muhalefetin tüm aktörlerinin ve daha çarpıcısı iktidar içinde yer aldığı kabul edilen ve neo liberal zehirle zihin dünyalarını batıcılığa teslim etmişlerin Van olayında aldıkları tutumların kaydedildiğini de herkes fark eder.
"KENDİLERİNİ DEMOKRASİ HAVARİSİ SAYANLARIN HALİ İBREKLİKTİR"
Nihayetinde Van konusunda YSK kişinin itirazını kabul etmiş ve hukuki süreç, kişinin lehine sonuçlanmıştır. Ama buna rağmen bu süreç üzerinden halen daha ayaklanma stratejilerinin peşinden koşanların gerçek niyetlerinin demokrasi ve seçmen iradesiyle ilgili olmadığı, Türkiye'nin bütünlüğüne yönelik saldırı planlarının bir parçası olduğu ayan beyan ortaya çıkmıştır.Bu aldatmaya kananların, bu oyunu görmeyenlerin ve kendilerini demokrasi havarisi sayanların hali ise ibretliktir.
İşin hukukuna gelince Terör Örgütü propagandası suçundan Yargıtayca onanan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası nedeniyle yasaklı hakların iadesinin sözkonusu olamayacağını ama bunun nasıl olduğunun da değerlendirileceği de not edilmelidir.
Son söz: İyi niyetli ve hakiki demokrat olan hiç kimse Türkiye'nin 2024 yerel seçimlerinin dünyaya demokrasi dersi verdiğini asla inkar edemez. Van seçiminde YSK kararı bu dersin etkili örneklerinden biridir."