Haberler
Türkiye'den Suriye'deki muhaliflerin ilerleyişiyle ilgili yapılan açıklamada Tel Rıfat ve Münbiç'e dikkat çekildi

Sınırın sıfır noktasındaki savaşla ilgili Türkiye'den dikkat çeken açıklama

Esed rejimiyle çatışan muhalif gruplar Halep kent merkezine girdi, İdlib'de stratejik bölgeyi ele geçirdi

Rejim karşıtları Halep kent merkezine girdi, İdlib'de stratejik bölgeyi ele geçirdi

Avrupa korkunç senaryoya hazırlanıyor! Hayatta kalma broşürleri bastırıldı

Avrupa korkunç senaryoya hazırlanıyor! Hayatta kalma broşürleri bastırıldı

Rus uçakları, Halep'i vurmaya başladı

Halep düştü, Rus savaş uçakları bombardımana başladı

Zulüm gören anneler 28 Şubat'ı anlattı - Emine Gülşen Tarakçı

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Kadıköy İmam Hatip Lisesi önündeki başörtüsü eylemlerinde öğrenci velilerine öncülük eden Emine Gülşen Tarakçı ile eylemlere katıldığı için 21 gün cezaevinde kalan Makbule İbrahimoğlu, 28 Şubat'ta yaşadıklarını anlattı.

MUSTAFA HATİPOĞLU - Kadıköy İmam Hatip Lisesi önündeki başörtüsü eylemlerinde öğrenci velilerine öncülük eden Emine Gülşen Tarakçı ile eylemlere katıldığı için 21 gün cezaevinde kalan Makbule İbrahimoğlu, 28 Şubat'ta yaşadıklarını anlattı.

Tarakçı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası açıklanan kararlarla başlayan sürecin etkilerini uzun yıllar hissettiklerini söyledi.

Kızları Zeynep ve Havva'yı büyük bir istekle Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi'ne kaydettirdiğini belirten Tarakçı, şöyle devam etti:

"İmam hatip liselerinin eğitimini çok beğenerek kızlarımı bu okula kaydettim. Ta ki bir sene sonrasına kadar. Sanki bir rüyadan uyandık. Bir gün kızım aradı ve 'Anne bizi tüfeklerle okuldan çıkarıyorlar.' dedi. Koşarak okula gittim. 'Giremezsiniz.' diyerek bizi okula almadılar. 'Çocuklarınız başını açmazsa okula alınmayacaklar.' dediler."

"Okul önünde kızlarımı beklemeye karar verdim"

Tarakçı, kızlarının yaşadığı başörtüsü yasağının ardından bireysel bir karar alarak okul önünde beklemeye başladığını belirtti.

Güvenlik güçlerinin kendilerine karşı şiddete varan uygulamalarını anlatan Tarakçı, şunları kaydetti:

"Benim amacım sadece kızlarımı korumaktı. Ama daha sonra baktık ki iş çok kötüye gidiyor, okul önünde kızlarımı beklemeye karar verdim. Bir gün astım krizim tuttu. Polis bırakmıyor ki nefes açıcı ilacımı kullanayım. Nasıl copluyor beni biliyor musunuz? Çocukları nasıl copluyorlardı. Yani gözlerimizle bunlara şahit olduk. Polislere gidip yalvarıyordum. 'Yapmayın kardeşim, vurmayın. Bunlar kız çocuğu. Bırakın herkes eylemini gerçekleştirsin.' diyorduk. Onlar da bize 'Biz emir kuluyuz.' diyorlardı."

Tarakçı, okulda yaşanan şiddet olaylarına kızının da maruz kaldığını ve bunu ekranlarda da gördüğünü ifade ederek, "Bir gün rahatsızlandım, okula gidemedim. Ertesi gün bir baktım haberlerde bir kıza tokat indiriyorlar. Nasıl yere indiriyorlar ama çocuğu. 'Yazık' dedim. 'Bu kimmiş?' filan demeye kalmadı, bir baktım ki benim kızım. Çocuğuma biri öyle tokat atıyor ki..." diye konuştu.

Kadıköy İmam Hatip Lisesi önündeki yalnız bekleyişlerinin ardından örgütlenmek için öğrenci ailelerine ulaşma kararı aldıklarını dile getiren Tarakçı, bu süreçte terör örgütü FETÖ üyelerinin kendilerini eylem yapmaktan vazgeçirmeye çalıştığını söyledi.

"Öğrencilerle organize olduk"

Tarakçı, öğrenci ailelerine ulaşmak isterken o dönem Kadıköy İmam Hatip'te öğrenci olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızları Sümeyye ve Esra'yı lise temsilcisi olarak seçtiğini aktararak, şunları kaydetti:

"Protestolarımıza aileleri katmak için önce öğrencilerle organize olduk. Bunlardan bir tanesi Sümeyye ve Esra'ydı. Ben onların Tayyip Bey'in kızları olduğunu bilmiyordum. 6 ay boyunca birlikte çalıştık. Okuldan öğrenciler seçtim. Liseden işte Esra'yı seçtim. Her okula bir organizatör öğrenci koyduk ama bu davaya hakim olan öğrencileri koyduk. ve onlar sayesinde annelere ulaştık. Daha sonra işte bir ağaç gibi hepsine ulaştık. ve onlarla istişare etmek için evimi onlara açtım. 'Hadi gelin, buluşalım.' dedim. Anneleri ikna ettik. Ondan sonra birdenbire baktılar ki bu davanın altı çok sağlam."

Velilere ulaşmaya başlayıp okul önünde kalabalık kitleler halinde toplandıklarında, kamuoyunun gündemine gelmeye başladıklarını belirten Tarakçı, protestolardan vazgeçmeleri için sürekli gözaltına alındıklarını, ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldıklarını aktardı.

Rahatsız olduğu için okula gidemediği bir gün güvenlik güçlerinin öğrencileri iki halk otobüsüne doldurup Sultanbeyli'ye götürdüğünü söyleyen Tarakçı, "12-13 yaşında çocuklardan bahsediyorum. Siz götürün çocukları Sultanbeyli tarafına bırakın. Bunların bazılarının parası da yokmuş dönmeye. Yalvarmışlar polislere. Polisler, ağlayarak ceplerine para koymuş. İşte ondan sonra bir daha okul önlerini bırakmadık. Yani bu çok acı bir durumdu çünkü. Okul önüne gitmediğimiz gün çocukları ya dövüyorlardı ya da çocukları alıp bir yerlere bırakıyorlardı ki eylem yapılmasın." dedi.

28 Şubat sürecinde yaşananların gelecek kuşaklar için ders niteliğinde olduğuna vurgu yapan Tarakçı, "Ama biz bıkmadık, sonuna kadar devam ettik. Elhamdülillah bugünleri gördük. Unutmayalım, unutturmayalım. Şu andaki imam hatip gençliği ve şu andaki nesil nereden, nasıl gelindiğini, bu davanın ne olduğunu bilmiyor. Benim şu anda en büyük derdim bu" ifadelerini kullandı.

Başörtüsü eylemlerine katıldığı için 21 gün cezaevinde kaldı

28 Şubat sürecinde iki kızı Kadıköy İmam Hatip Lisesi'nde, iki kızı da ilahiyat fakültesinde okuyan 10 çocuk annesi Makbule İbrahimoğlu, 2001 yılında başörtüsü eylemlerinde gözaltına alındıktan sonra talimatla tutuklandığını söyledi.

Yasaklar başlayınca kızlarına sahip çıkmak için eylemlere katıldığını anlatan İbrahimoğlu, Kadıköy'deki gösteri sırasında polis ekiplerince darbedilen bir erkek öğrenciyi kurtarmaya çalıştığı sırada gözaltına alındığını belirtti.

"45 yaşındaki kadın 7 polisi nasıl dövebilir"

İbrahimoğlu, 5 saat polis gözetiminde tutulduğunu aktararak, "Kadıköy'e gönderdiler bizi. Ben o zamana kadar da daha karakol, mahkeme ne demek hiç bilmiyorum. Kimse beni kabul etmedi suçum olmadığı için. Hakim, savcı kabul etmiyor, 'Suçu olmayan bir insanı nasıl tutuklayacağız?' diyorlar. O zamanki hükümetten baskı geliyor. Bir tane savcıyı hiç unutmuyorum. Söylene söylene gidiyor. Ben de zannediyorum ki bana söyleniyor. Onu oraya ittiren, beni tutuklatmaya çalışanlara söyleniyormuş." dedi.

Savcının tutuklamaya sevk etmesinin ardından hakim karşısına çıktığını, polisin darp sonucu oluşan yaralarını gösterdiğini, hakimin kendisine "Ne bekliyordun, güllerle mi karşılayacaklardı seni" ifadelerini kullandığını söyleyen İbrahimoğlu, o hakim ve savcının şu anda ne yaptığını merak ettiğini dile getirdi.

İbrahimoğlu, kendisini gözaltına alan polis ekiplerinin darp raporu da aldığını ifade ederek, "O konuya çok üzülmüştüm hapishanedeyken. Bizim polisimiz bu kadar mı güçsüzdür dışarıya karşı. Çok üzülmüş ve de gülmüştüm. 45 yaşında bir kadın nasıl 7 polisi, eğitimli polisleri darbedebilir?" diye konuştu.

İbrahimoğlu, hapishaneden çıktıktan sonra da eylemlere kararlılıkla devam ettiğini bildirdi.

Makbule İbrahimoğlu'nun eşi Ahmet Ziya İbrahimoğlu da tutuklamaya itiraz etmelerine rağmen sonuç alamadıklarını, duruşma gününe kadar 21 günlük süreçte eşinin tutuklu kaldığını kaydetti.

Zulüm gören anneler 28 Şubat'ı anlattı - Emine Gülşen Tarakçı
Kaynak: AA / Güncel
title