Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu Tapelerin İmhası İçin Toplanacak
TBMM Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü, "Tapelerin imhası için komisyon üyelerini en kısa zamanda toplantıya çağıracağım." dedi.
Meclis Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu, 17 Aralık operasyonu sonrası istifa ettirilen 4 bakanı, Yüce Divan'a göndermeyip 'akladı.' Ayrıca Komisyon'un 9 AK Partili üyesinin oylarıyla bakanların çocuklarıyla konuşma tapelerinin de yakılıp imha edilmesi kararı çıktı.
KOMİSYON TAPELERİN İMHASI İÇİN TOPLANACAK
Karar sonrası açıklama yapan TBMM Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü, "Tapelerin imhası için komisyon üyelerini en kısa zamanda toplantıya çağıracağım" dedi.
SİYASİLERDEN TEPKİLER
Soruşturma Komisyonu'nun 4 eski Bakanla ilgili "Yüce Divan'a göndermeme" kararına siyasilerden de tepki geldi.
Tepkiler şöyle:
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan: Bu karar, AK Parti'nin değil, komisyon üyelerinin hür ve bağımsız kararıdır. Komisyona hiçbir müdahale mevzubahis olmamıştır.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş: Komisyon üyeleri partileri adına değil, kendi vicdani kanaatleri çerçevesinde karar verdiler.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Halkı makaraya aldığınızı sanıp yalanlarınızın aklandığına inanmayı aklınızdan geçirmeyin. Çaldığınız her kuruşun hesabını vereceksiniz. Suçsuz olan şerefli adamların hesap verme korkusu olmaz. Yüce Divan'a gidilmemesi yolsuzluğun bizzat kabulünden başka bir şey değildir.
CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay : AKP'nin bu çabası, kirli bir gömleğin üzerine temiz bir gömlek geçirip 'temizlendim' demeye benziyor. AKP bu iddiaları örttüğü sürece kirlenmeye devam edecek. Bu tür konular öksürük gibidir. İçinizde tutabilirsiniz ama eninde sonunda ortaya çıkar. AKP kimseyi Yüce Divan'a göndermeyerek tartışma dışı tuttuğunu düşünebilir ama bitmeyecek, devam edecek
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök: Türkiye siyaseti, Soruşturma Komisyonu'nda AKP'li üyelerin çoğunluk oyları ile aldıkları bu kararla kara bir gün yaşamaktadır. AKP'nin siyaset kurumuna yaptığı bu tahribatın uzun yıllar giderilmesi maalesef mümkün olmayacaktır. AKP'nin sayısal çoğunluğu ile bakanlara aslında aklanma fırsatı verilmemiştir. Bakanların aslında her birinin ayrı ayrı, kamuoyu önüne çıkıp, 'Ben hakkımdaki iddialarla mahkemede hesaplaşmak istiyorum. Orada yargılanmak ve aklanmak istiyorum' demeleri gerekirdi. Zannedilmesin ki komisyondan Yüce Divan'a sevk edilmeme yönünde çıkan kararla bu bakanlar aklandı. Zaten konu kesinleşmemiştir. Bu konu TBMM'nin önüne gelecektir. Yüce Divan'a sevk edilmeme kararı geldiği zaman CHP olarak 'Yüce Divan'a sevk' yönünde önergemizi sunacağız. O zaman AKP içinde konuşan, kendini namus timsali gösteren, kimi zaman ağlayan, kimi zaman yoksulların karşısında dizlerinin titrediğini ifade eden o bakanları, o milletvekillerini ayrı ayrı göreceğiz. Vicdanlarına kimin seslendiğini, kimin talimat verdiğini ya da kimselerden talimat alıp almadıklarını, Meclis'te yapacağımız oylamada göreceğiz. AKP'nin soruşturma komisyonu, yükseklerde, büyük ağabeylerden gelen talimatları uygulamıştır. Gözümüz AKP'li milletvekillerinin üzerindedir. İşlerine geldiği zaman doğruluktan, düzgünlükten, bunları hadislerle desteklemekten çekinmeyen AKP'li milletvekillerinin her birinin ayrı ayrı yüzlerine bakacağız.
Ankara Barosu: Meclis Soruşturma Komisyonu aldığı karar ile vatandaşa faklı, iktidara farklı hukukun uygulandığını göstermiştir. İktidar, kendisini masumiyet karinesinden hareketle masum, vatandaşını ise makul şüpheden hareketle suçlu saydığını bir kez daha tescil etmiştir. Oysa masumiyet karinesinin garantisi bağımsız yargıdır. Bağımsız yargı adaletin tecellisini sağlar. Adalet ise medeniyetin tek şartıdır. Meclis Komisyonunun 4 bakan için vermiş olduğu karar ile iktidar kendi adaletini yaratmıştır. Ancak iktidarın bu kararı, kaçınılmaz sonu ertelemekten başka bir sonuç doğurmamıştır. İktidarın suçsuzluğunu tescil ettireceği merciin bağımsız yargı olduğu unutulmamalıdır.
Savcılık tarafından verilen takipsizlik kararları, Türkiye önünde yaşanan ve hiç unutmadığımız gerçeği değiştiremeyeceği gibi iktidarın hukukunu da haklı hale getirmeyecektir. Kendisi için kendi hukukunu uygulayan, bağımsız yargıya güvenmeyen, kendi yargısını yaratan iktidar meşruiyetini kaybetmiştir. İktidar suçluyu masum, masumu suçlu yapmış, kendisinin de güvencesi olan bağımsız yargıyı saf dışı bırakmıştır. Oysa, hukuk ve adaletin en çok da iktidarlar için gerekli olduğu unutulmamalıdır. Biz gerçekleri unutmadık, unutmayacağız. Hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Adaletin herkes için gerekeceği bilinciyle; herkes için adaleti sağlamak yolunda avukatlar olarak hep yüksek sesle doğruları söyleyeceğiz.