"Yazarlar Buluşması" toplantısı - YÖK Başkanı Çetinsaya -
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Gökhan Çetinsaya, "Beklentimiz asistan arkadaşlarımızın en azından uzman yardımcısı düzeyinde, doktorasını bitiren arkadaşlarımızın da uzman düzeyinde ve buna ilişkin olarak doçent ve profesörlerimizin de hak ettikleri statülere, maaşlara kavuşabilmeleridir" dedi.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Gökhan Çetinsaya, "Beklentimiz asistan arkadaşlarımızın en azından uzman yardımcısı düzeyinde, doktorasını bitiren arkadaşlarımızın da uzman düzeyinde ve buna ilişkin olarak doçent ve profesörlerimizin de hak ettikleri statülere, maaşlara kavuşabilmeleridir" dedi.
Çetinsaya, Wyndham Otelde, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen tarafından "Eğitime Bakış" dergisinin 10. yılı dolayısıyla düzenlenen "Yazarlar Buluşması" toplantısında yaptığı konuşmasında, yüksek öğretim meselesi denilince herkesin aklına ilk gelenin "yüksek öğretimin yeniden yapılandırılması" mevzusu olduğunu söyledi.
Türkiye'nin bu anı uzun zamandır beklediğine işaret eden Çetinsaya, "Neredeyse kamuoyunda hepimizde bir konsensüs var, toplumun bütün kesimleri bu konuda hemfikir. Önümüzdeki aylarda yeni bir taslağın gündeme geleceğine ilişkin şu anda yeni hükümetimizin programında da bu konuya ayrılmış bir paragraf var" diye konuştu.
Çetinsaya, yüksek öğretimi yeniden yapılandırmanın birkaç cephesi olduğuna değinerek şunları belirtti:
"Bir tanesi benim başında olduğum kurumu lağvetmek, ortadan kaldırmak, bütün kötü hatırları ile birlikte tarihin derinliklerine göndermek. Bu sadece kurulduğundan beri bir vesayet aracı şeklinde kullanılmış bir kurumu ortadan kaldırmak anlamına gelmiyor, aynı zamanda artık bürokratik bir örgüt olarak da işlemesi imkansız hale gelmiş bir kuruluşu dönüştürmek anlamına geliyor. 27 üniversitelik bir Türkiye için kurulmuş bir kuruluşun, 177 üniversitelik bir Türkiye'de 30 yıl önce kurulmuş fonksiyonlarıyla icraat yapabilmesi mümkün değil. Ama şunu da kabul etmemiz lazım: YÖK ortadan kaldırıldıktan veya dönüştürüldükten sonra da bizlerin çözmemiz gereken meseleleri var. Yüksek öğretimin yeniden yapılandırılması sadece YÖK'ün ortadan kaldırılmasıyla alakalı değil 2023 Türkiye'si için yapmamız gereken ev ödevlerimiz var."
-"Öğrenci sayısını arttırma kapasitesinde 6. ülkeyiz"-
2023 Türkiyesi'ne bakıldığında yüksek öğretimin birkaç temel meselesi olduğuna dikkati çeken Çetinsaya, bir tanesinin büyüme meselesi olduğunu dile getirdi.
Çetinsaya, şu anda istatistiklere bakıldığında yüksek öğretim sisteminin son 10 yılda çok ciddi şekilde büyüme gösterdiğini, bunun en önemli göstergesinin de okullaşma oranları olduğunu anlattı.
Türkiye'de okullaşma oranının 2013'te yüzde 75'e çıktığını bildiren Çetinsaya, "Bu bizi dünya ligine taşıyor. Şu anki istatistiklere baktığımızda okullaşma oranlarında Japonya, İtalya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerle aynı düzeydeyiz. Dünyada son 10 yılda üniversitelerdeki öğrenci sayısını arttırma kapasitesi bakımından da 6. ülkeyiz" diye konuştu.
Çetinsaya, Türkiye'de farklı yaş gruplarının yüksek öğretim taleplerinin çok büyüdüğünü belirterek, "Açık öğretim programlarının ikinci diploma bölümlerinde 400 bin kişi okuyor. Rakamlara baktığımızda bir zaaf noktamız var o da açık öğretimin yüksek payı. Tüm öğrenciler içerisinde açık öğretim öğrencilerinin payı yüzde 47'i buluyor. Önümüzdeki dönemde bizler buna yönelik politikalar geliştirmeliyiz" değerlendirmesinde bulundu.
-"En önemli meselemiz öğretim üyesi yetiştirmek"-
Çetinsaya, akademik insan kaynağının geliştirilmesi konusunun önemli olduğunun altını çizerek şu anda 141 bin öğretim elemanı bulunduğu, yüzde 45'inin doktoralarını yapmış öğretim üyesi olduğu bilgisini verdi.
Öğrenci büyüme kapasitesi ile öğretim elemanı kapasitesi karşılaştırıldığında öğretim elemanı kapasitesinin daha geride olduğunu gördüklerini vurgulayan Çetinsaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Önümüzdeki dönemde en önemli meselemiz öğretim üyesi yetiştirmek olarak ortaya çıkıyor. Yaptığımız hesaba göre eğer öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayılarını şu anda aynı ligde olduğumuz dünya ülkeleri seviyesine çıkarmak istiyorsak 45 bin öğretim elemanı kadrosuna daha ihtiyacımız var, 20 bini doktoralı olmak üzere. Bizim bu sayılarla 2023 hedefini tutturabilmemiz mümkün değil. Önümüzdeki 10 yıl boyunca doktora meselesine çalışmamız gerekiyor bunun için de yaptığımız hesaba göre her yıl 15 bin öğretim elemanı kadrosu sisteme sokmamız lazım ki 2023 Türkiye'sinin yüksek öğretim sistemini ayakta tutabilelim."
-"Israrlarımıza devam edeceğiz"-
Çetinsaya, yüksek öğretimin yeniden yapılandırılmasında iki meselenin kendilerini meşgul edeceğini belirterek ilkinin geleneksel üniversite anlayışıyla çağdaş üniversite anlayışını nasıl bağdaştırılabileceği, diğerinin ise zihniyet ve etik meselesi olduğunu aktardı.
Üniversitelerde ciddi bir etik sorunu olduğuna dikkati çeken Çetinsaya, "Sorun kesinlikle yasalarla düzeltilebilecek bir mesele değildir. Bunu yönetmeliklerle yasalarla çözemeyiz. O bakımdan hep birlikte bu konuda gayret göstermeliyiz" dedi.
Çetinsaya, öğretim üyesi yetiştirme konusunun en önemli konu olduğuna işaret ederek öğretim üyesi yetiştirme politikalarının iyi yönetilmediği takdirde 2023'te yüksek öğretim sisteminin ayakta tutulamayacağını söyledi.
Bu yüzden yeni politikaların olması gerektiğini belirten Çetinsaya, "Olmazsa olmazlarımızdan biri özlük haklarımız meselesi. Bu konuda ne mutlu ki yeni hükümetimiz döneminde hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem Sayın Başbakanımız bu konudaki iradelerini beyan ettiler, teyit ettiler beklentimiz gerçekten büyüktür. 1 Ekim'in gelmesini, yeni yasama döneminin açılmasını umutla bekliyoruz ama bizler çalışmaya devam edeceğiz. Bu konuda ısrarlarımıza devam edeceğiz. Beklentimiz asistan arkadaşlarımızın en azından uzman yardımcısı düzeyinde, doktorasını bitiren arkadaşlarımızın da uzman düzeyinde ve buna ilişkin olarak doçent ve profesörlerimizin de hak ettikleri statülere, maaşlara kavuşabilmeleridir" diye konuştu.
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Eğitim-Bir Sen ile Memur-Sen'in emeğin, insanın, insan haklarının ve eğitimin demokratikleşmesi için birlikte çalıştıklarını söyledi.
Akademisyenlerden bilim üretilmesi bekleniliyorsa maaşlarında iyileştirme yapılması gerektiğine dikkati çeken Gündoğdu, "Hiç değilse profesörün maaşını genel müdüre, doçentin maaşını genel müdür yardımcısına, yardımcı doçentin maaşını daire başkanına, asistanın ve okutmanın maaşını uzman, uzman yardımcısı maaşına getirmeliyiz ki üniversiteler insana, geleceğimize hizmet etsin" dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin de Bakanlığın bu tür kaynaklardan yararlandığını belirterek, Bakanlıkça aldıkları kararları, herkesle istişare yaparak aldıklarını ve almaya da devam edeceklerini dile getirdi.
Toplantıya Memur-Sen'e bağlı çok sayıda sendika başkanı da katıldı.