"Yaşayan İnsan Hazinesi" ödüllü Barutçugil'in hayali ebru müzesi
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi" ödülüne layık görülen ebru sanatçısı Ahmet Hikmet Barutçugil, en büyük hayalinin dünyanın ilk ebru müzesini İstanbul'da kurmak olduğunu söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından "Yaşayan İnsan Hazinesi" ödülüne layık görülen ebru sanatçısı Ahmet Hikmet Barutçugil, en büyük hayalinin dünyanın ilk ebru müzesini İstanbul'da kurmak olduğunu söyledi.
Yüksek öğrenimi döneminde ebru sanatıyla tanışan Barutçugil, üniversiteden tekstil desinatörü olarak mezun olduktan sonra çalışmalarını bu sanat üzerine yoğunlaştırdı.
Literatüre "Barut Ebrusu" olarak geçen ebru türünü bulan Barutçugil, sanatını tanıtmak ve yaymak amacıyla yurt içi ve yurt dışında 120 kişisel ve 125 karma sergi ile çok sayıda kurs, seminer, konferans ve uygulamalı ebru gösterimi ile sanat terapileri gerçekleştirdi. Hikmet Barutçugil'in "Renklerin Sonsuzluğu", "Suyun Renklerle Dansı" ve "Suyun Rüyası Ebru" başta olmak üzere 42 kitabı bulunuyor.
Barutçugil, kağıt, kumaş, seramik, cam, ahşap gibi malzemeler üzerine ebru çalışmalarına devam ederken, hat, tezhip, minyatür, cilt gibi diğer geleneksel sanatlarla ilgili çalışmalarını da sürdürüyor.
Osmanlı döneminde yaptırılan tarihi konağındaki "Ebru evi"nde AA muhabirine açıklama yapan Barutçugil, ebru sanatını, aldığı ödülü ve projelerini anlattı.
"Süleymaniye Kütüphanesi'nde yazının eski şaheserlerine bakarken büyüleyici bir güzellik gördüm, o anda ebrunun güzelliği gönlüme düştü." diyen Barutçugil, o günden bu yana ebru sanatından hiç kopmadığını söyledi.
Ebrunun "su yüzü resmi" olduğunu belirten Barutçugil, "Boyalar su üstünde yüzüyor, suyun akışkanlığıyla birtakım şekiller alıyor ve daha sonra kağıda aktarılıyor. Ebru yapımıyla ilgili bir fikrim olmadığı için deneme yanılma yoluyla yıllarca araştırdım. Elime geçen boyaları suyun üstünde yüzdürüp onları kağıda aktarmaya çalıştım. Ebruyu ilk gördüğüm anda onun içinde bir dinamizmin olduğunu hissettim. Deneme ve yanılma sonunda daha önce hiç yapılmamış, bambaşka ebrular ortaya çıktı." ifadelerini kullandı.
"Ebrunun görünmeyen tarafında ilahi güzellik arayışı var"
Ebrunun iki yüzü bulunduğunu; görünen tarafında boyalı kağıt, görünmeyen tarafında ise gizli güzellikler olduğunu ifade eden Barutçugil, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ebrunun görünmeyen tarafında, bir ilahi güzellik arayışı var. Eski ebru ustalarında, bu ilahi güzellik arayışının daha ağır bastığını görüyorum. Burada insan bir sanatla uğraşırken, aklına kötü bir şey gelmiyor. Sanatla uğraştığı veya seyrettiği anda, kendi iç ve dış dünyasıyla ilgili hiçbir sıkıntı, üzüntü aklına gelmiyor. Bu da günümüz tabiriyle bir 'reset atmak' oluyor. Aristo bunu "Dimağın arınması" olarak açıklamış. İstanbul gibi bir metropolde yaşayan insanlar, bu kadar olumsuz etki altında yoruluyor. Bu stresten bir arınmaları lazım. Ebru derslerimizin kurallarından biri de sürekli olumlu düşünmek. Su hakikaten mucizevi bir şey. Olumlu düşünmeyen biri ebru yapmaya başladığında o su bunu anlıyor ve ebru olmuyor."
Çağdaş eserlerinde İstanbul'u resmettiğini ve şu anda Azerbaycan'la ilgili bir projenin hazırlığı içinde olduğunu dile getiren Barutçugil, ilhama ve gelen taleplere göre eserler ürettiklerini aktardı.
"Ebru sanatının böyle bir ödül alacağını, 25-30 yıl önce hayal bile edemezdim"
"Yaşayan İnsan Hazinesi" ödülünü almaktan mutluluk duyduğunu belirten Barutçugil, "Ebru eski dönemlerde kaybolmak üzere olan bir sanat dalıydı. Ebru sanatının böyle bir ödül alacağını, bundan 25-30 sene evvel hayal bile edemezdim." diye konuştu.
Osmanlı sultanlarının hepsinin mutlaka bir sanat eğitiminden geçtiğine, hat ve ebru sanatlarıyla ilgilendiklerine değinen ve 1475 tarihli, en eski ebrunun Topkapı Sarayı'nda sergilendiğini hatırlatan Barutçugil, Tanzimat Dönemi'nden itibaren Batı'ya özenildiğine ve geleneksel kültürden uzaklaşıldığına dikkati çekti.
Barutçugil, şöyle devam etti:
"Türkiye uluslararası olmak isteyen bir ülke. Sanatta ve kültürde uluslararası olmanın ilk ve temel prensibi, önce ulusal olmaktan geçer. Güneş balçıkla sıvanmaz. Ebru sanatı bir dönem ihmal edildiyse de şimdi gün yüzüne çıktı. 500 yılda 5 kişi saydığımız bir geçmişte, bugüne baktığımızda ebruyla uğraşanların sayısının 15 bine ulaştığı tahmin ediliyor. Bunların içinde çok iyi birkaç yüz usta yetişti ve onlar da öğrencilerini yetiştiriyor. Ebru 'Türk kağıdı' adıyla Avrupa'ya gitti. Geçen 40 sene içinde 60 ülkeye gittim ve onların sanat okullarında dersler, konferanslar ve seminerler verdim. Ebru kelimesi, çok şükür, dünyanın her yerinde kullanılır hale geldi. Bu, ülkemiz ve sanatımız adına sevindirici bir durum."
Geleceğe dair en büyük hayalinin bir ebru müzesi kurmak olduğunu ifade eden Barutçugil, "Dünyada bir ebru müzesi yok. İstiyoruz ki, ebru sanatının merkezi İstanbul'da bu müze olsun. Gelecekte en büyük planım budur. Ebru; evinde anılan, bilinen ve tanınan bir hale, çok şükür geliyor." şeklinde konuştu.