Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Aliağa'daki Tüpraş Rafinerisi'nde patlama

Aliağa'daki Tüpraş Rafinerisi'nde korkutan patlama

Naci Görür Malatya'daki son depremi işaret ederek uyardı: Endişe verici

Son depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

Malatya'nın Doğanşehir ilçesinde 4,6 büyüklüğünde deprem

Malatya'da şiddetli deprem! Sarsıntı çevre şehirlerden de hissedildi

Yaşayan Efsane İlham Gencer

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Yaşayan caz efsanesi İlham Gencer, NTV Radyo'daki Bizim Cazcılar programında İrem Gökbudak'ın sorularını yanıtladı.

İlham Gencer'in yaşı 90+2... Hala konserler veriyor, deyim yerindeyse arı gibi çalışıyor. Sesini kaybetmeyişini bu yaşa kadar sigarayla tanışmamış olduğuna bağlıyor ve ekliyor; "Günden güne çünkü tecrübe kazanıyorum, nefesimi ayarlıyorum. İlk başladığım zaman bazı müzisyen arkadaşlarım nefes için hoca tutmuşlar, ben kendim yapıyorum nefesimi ayarlamayı çünkü spor yapıyorum. Yazın çok yüzerim, kışları da hiç sporu bırakmam. Müzikle spor yaparım" diyor.

Şimdi bu caz efsanesinin müzik yolculuğuna çıkalım...

"NOTA NEDİR BİLMEM, 12 LİSANDA ŞARKI SÖYLERİM"

Bende nota bilgisi diye bir şey yok, eğitimim yok, konservatuvarım yok. Allah vergisi kabiliyetim var. Beş yaşındaydım, evde bir piyano vardı. Rahmetli anneciğim piyano çalardı. Yemeden içmeden önce o piyanonun başına oturuyordum. Radyodan müzikal programları dinlerdim, o zamanlar televizyon yok. Haliyle caz parçalarını öğrenmek için bir şansım da yok. Radyodan takip ediyordum ve ezberliyordum. Ezberliyordum ama sözleri bildiğim kadar... Çünkü ingilizcem o zamanlar çok zayıftı. Aslında hala çok zayıf ama ingilizce şarkıları söyleye söyleye bana Oxford mezunu musun diye soruyorlar, o kadar güzel dilim dönüyor yani. Şimdi 12 lisandan şarkı söylüyorum.

"MÜZİK DOĞUŞTAN GELİR"

Evdeki o piyanoya ben kendi kendime oturdum, kimse zorlamadı. Annem beni Kurtuluş'ta bir dershaneye yollamıştı. İki dersten sonra terk ettim, bir daha gitmedim. Eğitime giremiyorumdum. Allah vergisi bir kabiliyetim olduğunu yıllar sonra öğrendim. Müzik zaten doğuştan olur. Onun için ben derslere girmiyordum, giremedim. O sistem beni iliglendirmiyor. Allah'ın bana verdiği o kulak gücüyle kendime göre şarkıları yorumluyorum.

"ŞARKI YORUMLAMAYA 1949'DA BAŞLADIM"

Başta şarkı söylemiyordum, 16 yaşımdan sonra şarkıları yorumlamaya başladım. O da şöyle oldu; Galatasaray'da eski bir orkestra şefimiz vardı, İbrahim Özgür. Ankara Radyosu'nda "Ateş böcekleri" programını yapardı grubuyla ve Sevim-Sevinç kardeşler de bu grubun solistleriydi. Sevinç (Tevs) Hanım bu ülkenin caz anasıdır. Bu grubu radyodan takip ediyordum, sonunda İbrahim Bey ile tanıştık. O zaman Galatasaray Lisesi'nin tam karşısında Tea Room diye bir yer vardı, 1949 yılında oraya İbrahim Bey'e gittim. İlk kez orada İbrahim Bey beni lanse etmiştir. Fakat ben şarkı söylemiyordum, İbrahim Bey, "İlhamcığım neden şarkı söylemiyorsun? Bir tecrübe et!" dedi. 1949'da orada şarkı söylemeye başladım.

"İLHAM GENCER'LE TATİL GECESİ"

Benim için caz müzisyeni hiç ölmez. Cazcı özgürlükçüdür. Ayrıca özgürlüğü de caz müzisyenleri çıkartmıştır. 1949'da İbrahim Özgür'le çalışırken, İstanbul Radyosuna'da girdim. Rahmetli Faruk Yener vardı İstanbul Radyosu Hafif Batı Müziği başkanı. İstanbul Radyosu'nun açıldığı hafta derhal bana bir program verdi. 1949'dan 1962'ye kadar her hafta Cumartesi günü herkes radyo başında "İlham Gencer'le Tatil Gecesi" programını dinliyorlardı. O gün bugün ben tabii artık iyice şarkıcı oldum. Cüneyt Sermet kontrbas çalıyordu, Turhan Taner elektro gitar... Cüneyt Sermet, Turhan Taner ve ben bu programa bu grupla başladık İstanbul Radyosu'nda, sonra benim grubum değişti.

"MÜZİKTE ANARŞİSTİM."

Kimseden bir şey öğrenmedim. Allah vergisi, benim hocam Cenab-ı Allah. Bir kere bu bir seçim değil, beğenmişim cazı. Türk sanat müziğini de çok severim çünkü benim iki tane rahmetli halam Lale ve Nergis hanımlar Türkiye'de ilk defa Türk Sanat müziği okumuşlardır o tarihlerde. Fakat o zaman türkler sahneye çıkamıyordu biliyorsunuz. Plaklarını yapmışlar fakat o plaklar çok fazla yayınlanmadı. Yani Türk Sanat Müziği bir kere baba tarafından geliyor ama ben cazı daha çok sevdim herhalde bilmiyorum, birazda anarşist bir ruhum. Cazda biliyorsunuz 3/4 lük 5/4 lük tempo yoktur, spontonedir. Bunu sevdim, karakterime de uyuyor bende biraz anarşistim müzikte. Cazı sevdim ve cazla başladım. Allah'a şükür caz benim için bir yaşamdır, özgürlüktür.

"BEYAZLAR SİYAHLARLA YARIŞAMAZ"

Caz Müziği Amerika'da siyahlar tarafından keşfedilmiştir. Renk ezikliğinden dolayı bilhassa New Orleans'da -Sezen Cumhur Önal'ın söylediği gibi çikolata renkliler- bu eziklikleri sebebiyle müziğe sığınmışlardır. Bence caz müziğini Amerika'daki "siyah"lar başlatmış, "beyaz"lar da arkalarından gelmiştir. Ama iddia ediyorum "beyaz"lar "siyah"larla yarışamazlar.

"TÜRKİYE'DE İLK TÜRKÇE SÖZLÜ POP MÜZİK"

Pop dinlemek şöyle olsun, Türkiye'de ilk türkçe sözlü pop müziğini ben okudum sene 1960... Fecri Epcioğlu rahmetli benim çocukluk arkadaşımdı, yıllarca Fecri'yle beraber olduk, bir gün dedim ki Fecri'ye; "Evladım, -o tabii benden çok genç, şiimdi çoktan gitti, uçtu- bıktım bu yabancı şarkılardan, lütfen bir yabancı şarkıya türkçe söz yaz, belki kısmet olur ben söylerim" dedim. Aynı sene içinde "Bak bir varmış bir yokmuş" parçasını yazmış, getirdi koydu önüme... Tabii ben bu şarkının Fransızcasını söylüyordum, başladım söylemeye... O sırada klüpte çalıyorduk, 200 kişi vardı. O 200 kişi ayağa kalktılar ve 3 defa söylettiler bana o şarkıyı. Bunun üzerine duyuldu, basında bundan bahsetti. Şimdi herkes bilir bu şarkıyı... Ve o gün bu gün herkes türkçe sözlü şarkıları söylemeye başladı.

Kaynak: Bültenler / Güncel
title