Yargıtayın Ergenekon Kararı Uyap'a Konuldu (3)
Ergenekon davasında yerel mahkeme kararının bozulmasına karar veren Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin gerekçeli kararında, örgütün mahkemece kabul edilen büyüklüğü karşısında, dokümanların örgütün varlığını açıklamak için yeterli olmadığı, örgüt faaliyeti kapsamında daha önce işlenmiş suçların ortaya konulamadığı, sanıkların örgütle nerede ne zaman kimler vasıtasıyla organik ilişki kurdukları açıklanmadan ve somut delilleri ortaya konulmadan dokümanlarda yazılı soyut cümlelere atıf yapılarak örgütle bağlantılarının kurulduğu belirtildi.
Ergenekon davasında yerel mahkeme kararının bozulmasına karar veren Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin gerekçeli kararında, örgütün mahkemece kabul edilen büyüklüğü karşısında, dokümanların örgütün varlığını açıklamak için yeterli olmadığı, örgüt faaliyeti kapsamında daha önce işlenmiş suçların ortaya konulamadığı, sanıkların örgütle nerede ne zaman kimler vasıtasıyla organik ilişki kurdukları açıklanmadan ve somut delilleri ortaya konulmadan dokümanlarda yazılı soyut cümlelere atıf yapılarak örgütle bağlantılarının kurulduğu belirtildi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin gerekçeli kararı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) konuldu.
Kararda, "örgüt suçu" ve "örgüt" tanımına ilişkin genel açıklamaların ardından, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu kapsamında bir oluşumun, örgüt niteliğinde bulunup bulunmadığı ve niteliğinin belirlenmesi hususunda özel bir düzenlemeye yer verilmediği aktarıldı.
Yerel mahkemenin "Ergenekon Terör Örgüt"ne ve örgütün bağlantılarına yönelik kabulüne ilişkin belgelerin irdelendiği kararda, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığının yazılarında Ergenekon örgütünün varlığına ilişkin bilgiler bulunmadığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığına örgüte ilişkin bilgilerin, istihbarat niteliği bulunmayan ihbarlar, eklerinde gönderilen dijital deliller ve açık kaynaklarla sınırlı olduğu, Emniyet Genel Müdürlüğü yazısına göre ise örgüte ilişkin bilgilerin ilk defa bu soruşturma ve dava kapsamında ortaya çıkmış olduğu belirtilmesine rağmen, Emniyet Genel Müdürlüğü yazısının kabule esas alındığı mahkeme kararında, örgütün nerede, ne zaman, kim ya da kimler tarafından ne amaçla kurulduğunun somut olarak ortaya konulmadığı belirlendi.
Kararda, örgütün mahkemece kabul edilen büyüklüğü karşısında, dokümanların örgütün varlığını açıklamak için yeterli olmadığı, örgüt faaliyeti kapsamında daha önce işlenmiş suçların ortaya konulamadığı, sanıkların örgütle nerede, ne zaman, kimler vasıtasıyla organik ilişki kurdukları açıklanmadan ve somut delilleri ortaya konulmadan dokümanlarda yazılı soyut cümlelere atıf yapılarak örgütle bağlantılarının kurulduğu ifade edildi.
Örgüt hiyerarşisinde konumları somut olarak ortaya konulmadığı gibi, kabul edilen şekliyle departman/hücreler arasındaki köprü elemanları ve irtibatın ne suretle sağlandığının da ortaya konulamadığı ifade edilen kararda, örgüt hiyerarşisinin ve köprü elemanların ortaya konulmamasının henüz örgüt hiyerarşisinde yer alan kişiler ile köprü elemanlarının belirlenememiş olması gerekçesiyle açıklanamayacağı vurgulandı.
Mahkemece kabul edilen şekli ile hiyerarşisi ortaya konulamayan örgütün, sevk ve idaresinin mümkün bulunmadığı gibi, kendisini gizlemesine de olanak bulunmadığı kaydedilen kararda, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde kurulu olmakla birlikte sivil yapılanmaya da sahip olduğu ve 1971 yılında da var olduğu kabul edilen örgütten, Milli İstihbarat Teşkilatı, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile Türk Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün dahi haberdar olmamasının olağan kabul edilemeyeceği, keza varlığı kabul edilen bu örgütün diğer terör örgütlerini yönetip yönlendirdiğine dair delil bulunmadığı, örgütün varlığına esas alınan bazı delillerin hukuka aykırı delil niteliği taşıdığı kaydedildi.
Kararda, "Örgütün varlığına kanıt kabul edilen deliller ile ilgili hükümden sonra ortaya çıkan bilirkişi raporları ve beraat kararları da gözetilerek, sanıkların dosya kapsamındaki atılı suçlara ilişkin somut delillere dayalı eylem ve faaliyetleri ile bu eylem ve faaliyetlerindeki irtibat ortaya konulduktan sonra, varsa iştirak iradesini aşan hiyerarşik bir yapılanmanın bulunup bulunmadığı ile bu yapıdaki konumları, bir ya da birden fazla oluşum ya da örgüt niteliğinde olup olmadığı, yine dosya kapsamındaki delil ve eylemlerle ilişkilendirilerek, varsa örgüt ya da örgütlerin nitelikleri de belirlendikten sonra sanıkların eylem ve faaliyetleri ile örgütteki hiyerarşik ilişkileri somut delillerle ortaya konulup, hukuki durumlarının buna göre tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmemesi usul ve yasaya aykırıdır" tespiti yapıldı.
Eksik inceleme
Kararda, bir kısım sanıklar ve müdafilerinin aramada ele geçen delillere kolluk görevlilerince sayı ve içerik itibarıyla ilave yapıldığının ileri sürülmesi karşısında, mahkemece bu hususta ayrıntılı araştırma yapılmadan karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı bulunduğu belirtildi.
Bazı dijital dosyaların, bu dosyalara sonradan ek yapıldığı iddiaları yeterince araştırılmadan hükme esas alınmasının da bozma nedenleri arasında yer aldığı belirtilen kararda, sanıklardan Nusret Senem'in evinde yapılan aramada elde edildiği belirtilen Başbakanlık MİT Müsteşarlığının "Çok Gizli" ibareli ve Susurluk Raporu olarak tabir edilen evrak ile ilgili olarak, sanığın bu belgeyi avukatlık mesleğini yürütmesinden dolayı vekili olduğu bir dava dosyasından temin ettiğine dair savunmasının araştırılmamasının da uygun bulunmadığı kaydedildi.
İşçi Partisi Genel Merkezi, Ulusal Kanal ve Aydınlık Dergisinde yapılan aramada bulunduğu belirtilen Yargıtay binası krokisini içeren CD'ye ilişkin itirazların da yeterince araştırılmadığı belirtilen kararda, "Sanıkların, CD'nin buradaki aramalarda bulunmadığı, CD içindeki klasörlerle bir ilgilerinin olmadığı, kroki ve krokinin açılımı belgesinin 24 Mart 2008 tarihli Taraf Gazetesi nüshasında yayınlandığı, belgenin, İşçi Partisi aramasından 8 gün önce, Taraf Gazetesi'nin Ankara-İstanbul büroları arasında fakslandığı iddiaları karşısında, söz konusu iddiaların araştırılarak, bu iddialarla ilgili Taraf Gazetesi yetkilileri hakkında bir soruşturma yapılıp yapılmadığının, kamu davası açılıp açılmadığının tespiti ile kamu davası açılmış ise bu dosyanın celbedilerek incelenmesi gerektiği gözetilmeden karar verilmesi yasaya aykırıdır" denildi.
Aynı CD içerisinde yer alan ve Nusret Senem tarafından oluşturulduğu mahkemece kabul edilen "Liman Lokantası Yemeği" belgesinde, yemeğe sanık Ergun Poyraz'ın da katılacağının yazılı olmasına karşın, o tarihte sanık Poyraz'ın cezaevinde tutuklu olduğu ve bu sebeple belgenin de gerçek dışı olduğu savunmalarının da araştırılmadan eksik incelemeyle karar verildiği kaydedildi.
Kararda, sanık İbrahim Şahin'in İstanbul'daki ikametinden ele geçirilen ve örgütün eylem planları olduğu kabul edilen "tedhiş planı" belgelerinde yer alan eylem planlarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, yazılı olduğu şekilde bir eylemin gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği hususunda belgelerde geçen yerlerde keşif yapılmadan, bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, eksik araştırma ile mahkumiyet hükmü verilmesi de bozma nedenlerinden sayıldı.
Ümraniye'deki gecekonduda patlayıcı madde bulunduğu iddialarına yönelik ihbar saati konusundaki çelişkilerin de giderilmediği belirtilen kararda, "Yargılama sürecinde gerek kolluğa gerekse soruşturma ve kovuşturma makamlarına yargılama konusu olaylarla ilgili olarak çok sayıda isim içeren ve içermeyen ihbar mektuplarının gönderildiği anlaşılmakla anılan ihbarların kim ya da kimler tarafından yapıldığı yönünde herhangi bir araştırmaya gidilmemesi, suretiyle eksik soruşturma sonucu hüküm kurulması yasaya aykırıdır" tespitine yer verildi.
Yerel Mahkemenin kabul ettiği vahamet arz eden olayların da irdelendiği kararda, bu eylemlerin ve özellikle Danıştay saldırısının dosyadaki amaç suç olan hükumeti ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçunun gerçekleşmesine neden olacak niteliğe sahip olduğunun, ancak sanık Alparslan Arslan'ın olaydan hemen sonra yakalanması ve soruşturma makamlarının etkin çalışmalarıyla irtibatlarının hızla ortaya çıkarılmasından dolayı bu eylem kendisinden beklenen ülkede askeri darbe yapılması sonucunu doğuramadığının mahkemece kabul edildiği hatırlatıldı.
Alparslan Arslan'ın, sürekli yanında bulunan ve örgütsel toplantılara birlikte katılan örgüt üyesi sanık Osman Yıldırım ile Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır ile özel bir araçla örgütsel bir eylem kabul edilen Danıştay saldırısını gerçekleştirmek için Ankara'ya geldikleri kabul edildiği halde, sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır'ın örgütsel eylemden vazgeçtiklerine veya eylemlerinden gönüllü vazgeçerek, asli fail olan Alparslan'ın eylemden vazgeçmesi için ellerinden gelen bütün gayreti göstermelerine rağmen eylemi engelleyemediklerine dair mahkemece tespit edilmiş bir durum bulunmamasına rağmen, yasal olmayan gerekçelerle bu sanıkların beraatlerine karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu belirtildi.
Kararda, Danıştay saldırısı eyleminin Ergenekon Terör Örgütü Yöneticisi Muzaffer Tekin ve Veli Küçük'ün talimatıyla gerçekleştirildiği kabul edildiği halde, sanık Alparslan Arslan ve Muzaffer Tekin'in bireysel durumlarının değerlendirilmesi bölümlerinde nitelikli öldürme ve nitelikli öldürmeye teşebbüs suçları yönünden, Danıştay saldırısı eylemini Ergenekon silahlı terör örgütü adına örgüt yöneticilerinden Muzaffer Tekin'in talimatıyla yerine getirdiği şeklinde tespit yapılması suretiyle çelişkiye düşülerek karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu aktarıldı.
Gerekçeli kararın hüküm bölümünde, "ayrıntısı karar gerekçesinde açıklandığı üzere, belirtilen usul ve yasaya aykırılıklar nedeniyle hükmün bozulmasına oy birliğiyle karar verildiği" kaydedildi.
(Bitti)